Junge Welt: MİT Almanya’da açık bir şekilde faaliyet gösteriyor
Günlük Alman gazetesi Junge Welt, konu hakkında Adil Demirci ile yaptığı söyleşiyi bugün yayımladı.
Avrupa Demokrat Haber Merkezi
Gazetede yayımlanan söyleşinin Türkçesi:
Dayanışmanın Sesi Derneği üyesi yakın zamanda tehdit edildi. Bu nasıl oldu?
Wuppertal’den dernek üyemiz Deniz Çokgül uzun yıllar Türkiye’de yaşadı ve geçtiğimiz sonbaharda Almanya’ya döndü. Alman vatandaşı olmasına rağmen yurtdışına çıkış yasağı nedeniyle birkaç yıldır Türkiye’den ayrılamıyordu. Eşi de kendisine pasaport verilmediği için şu anda Türkiye’den ayrılamıyor. Çocukları da Alman vatandaşı. Geçen hafta bir Türk numarası tarafından arandı. Arayan kişinin Türk istihbarati örgütü MİT olduğunu düşünüyoruz.
Telefon görüşmesinin içeriği neydi?
Telefon görüşmesi sırasında kişi “Türk devleti” adına aradığını
söyledi. Telefondaki kişi, Çokgül’ün eşinin hukuki durumunu bildiğini ve Türk
devleti için bilgi toplarsa bu durumdan kurtulmalarına yardımcı olabileceğini
söyledi. Konuşma sırasında, bu kişinin aslında sadece hukuki durumdan değil,
aynı zamanda iki eş arasındaki telefon konuşmalarının içeriğinden de haberdar
olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle bu kişinin Türk gizli servisi için çalıştığına
inanıyoruz. Çokgül, telefon görüşmesi sırasında ajana doğrudan tehdit
edilmeyeceğini ve Türk devleti için çalışmakla ilgilenmediğini söylemiştir.
Almanya’da MİT’in muhalefet üyelerini bu şekilde
sindirmeye çalıştığını sık sık fark ettiniz mi?
Son yıllarda ortaya çıkan birkaç vaka var. 2021 yazında, aralarında Almanya ve
diğer Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiye’den tanınmış gazetecilerin de
bulunduğu 55 sürgün tehdit edildi. Türk gazeteci Erk Acarer,
Berlin-Neukölln’deki evinin önünde bıçaklı üç kişinin saldırısına uğradı ve
yaralandı. Saldırganlardan biri Acarer’e yazmayı bırakması yönünde bağırmıştı,
yani bağlantı açık.
Bunlardan biri, Türk gizli servisinin Almanya’da oldukça açık bir şekilde
faaliyet gösterdiği geniş muhbir ağı. Bu, siyasi mülteciler ve sürgün yapıları
hakkında bilgi toplamayı ve giderek daha fazla muhbiri işe almayı da içeriyor.
Söz konusu kişileri Türk rejimine karşı siyasi çalışmalarını durdurmaya ikna
etmek için genellikle tehditler kullanılıyor.
Alman yetkililer nasıl tepki veriyor?
Sorun şu ki, Alman makamları bu uygulamalar konusunda hiçbir şey yapmıyor gibi görünüyor. Aksine, Alman iç istihbarat servisi “Verfassungsschutz” da bilgi edinmek için siyasi mültecilere sürekli olarak ikamet statüleriyle şantaj yapmaya çalışıyor. Muhtemelen yetkililer arasında canlı bir bilgi alışverişi var. Bildirilmeyen vaka sayısının, kamuoyuna yansıyan vaka sayısından çok daha fazla olması muhtemeldir. Çokgül’ün bizi doğrudan bilgilendirmesini ve kamuoyuna açıklamasını takdirle karşılıyoruz.
Dayanışma’nın Sesi Derneği bu konuda ne yapacak?
Bizim derneğimizin çalışması bu tür olayları kamuoyuna duyurmaktır.
Türkiye’deki siyasi tutukluların serbest bırakılması için kampanya yürütüyoruz ve bunu gizlemeyeceğiz. Önümüzdeki birkaç hafta boyunca, adalet nöbetlerimiz ve siyasi temsilcilerle görüşmelerimiz gibi çeşitli platformlarda konuyu ele alacağız. 27 ve 28 Eylül tarihlerinde Köln’deki Ehrenfeld Kent Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan 5. Dayanışma Festivalimizde, sürgündeki muhalif aktivistlere yönelik zulüm panelimizin konusu olacak ve orada tekrar bu konuyu gündemleştireceğiz.
Fotoğraf: Dayanışmanın Sesi Derneği (Adil Demirci sol başta)






















































