Erdoğan Aydın etkinliği üzerine… | İskan Tolun
Geçtiğimiz pazar günü (12 Ekim 2025), Oberhausen Alevi Kültür Merkezi’nde çok güzel bir etkinliğe katılmıştım, daha doğrusu davet edilmiştim; değerli hocam Erdoğan Aydın tarafından. TÜDAY kendisine, Almanya çapında, “Cumhuriyet’in yüzyıllık muhasebesi, Yanlış İliklenen Düğme’yi anlatıyor,” başlıklı bir program düzenlemişti. Erdoğan hoca, söyleşi / imza gününe çıkmadan yaklaşık iki hafta önce haber vermişti bana; bahane üretip gitmemezlik de edemezdim. Essen ve Köln’deki etkinliğe yoğunluktan dolayı yetişemedim ama, Oberhausen’daki etkinliğe oldukça erken gittim. Oberhausen, iyi bir avantajdı, hem bana yakın, hem de pazar gününe denk gelmişti. Nitekim, yine de birkaç işi erteleyip gitmiştim.

Gittiğimde solan doluyordu ve güzel bir kahvaltı hazırlığı yapılıyordu. Erdoğan hoca ile kucaklaşıp oturdum ve kahveler geldi. Güzel bir sohbet eşliğinde kahve içiyorduk. Kendi kitabımdan hareketle edebiyattan konuşurken Erdoğan hoca kendisine yazılan bir şiirden bahsetti. Şiirlere ilgim var, okumak istediğimi söyleyince, Whatsapp mesajıyla telefonuma attı. (Aşağıya aktaracağım)
Bu arada, Mendirekte Dejavu adlı yeni romanımı da imzalayıp hediye ettim ona. Birçok değerli insanla tanıştım. Çok geçmeden kahvaltı seansı başladı ve kahvaltıdan sonra etkinlik start aldı. Program, üç bölümden oluşuyordu: Anlatı, soru-cevap ve imza saati…
Erdoğan hoca bir saat kadar Yanlış İliklenen Düğme adlı kitabından hareketle çok başarılı bir 100. Yıl muhasebesi yaptı. Ardından sorular bölümüne geçildi. Burada toplantının düzeyine yakışmayan önyargılı bir-iki kişinin yersiz ve haksız eleştirisi dikkat çekti. “Ben Cumhuriyet kadınıyım” diye başlayan birinin, “Atatürk’e haksızlık yapıldığını” söyleyip yanıt beklemeden salonu terk edip gitmesi hoş esprilere neden oldu. Eleştiri yapan diğeri de, “Elinde belge var mı, kitabı neye dayanarak yazdın?” diye başlayıp süren bir tepki verdi… Eleştiri iyidir, yol gösterir, kamçılar insanı, ama temelsiz önyargı tepkisi başka bir şey…
Eminim ki her iki izleyici de, kitabı okumuş olsalardı verdikleri tepkiden imtina ederlerdi. Hani derler ya: Bir hikâyeyi tam olarak anlamak için tamamını okumak / dinlemek gerek. Ama bu eleştiriyi yapanların, kitap başlığından rahatsız oldukları belliydi. Okumadan eleştirmek, oh ne âlâ. Ya da ezberleri çöküyor diye saldırgan bir tutum takınmak, düpedüz haksızlık. Buna önyargı denir. Bir daha açıklamakta fayda var: Kitap olsun, roman, ya da hikâye olsun, anlamak için tamamını okumak gerek. Okumadan eleştirmek, önyargıdır, haksızlıktır. Bu kadar iddialı konuşmamın ve söz konusu kitabı savunmamın nedeni vardır elbett, açıklayayım:
Mezkûr kitabı ilk okuyanlardanım ve çok beğendim. Erdoğan hocanın, işaret ettiği belgeler ve düştüğü dipnotlar beni ziyadesiyle ikna etmişti ve kitabı yorumlamış, Aydınlatıyor başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Yazdığım bu söz konusu yorum, saygın birçok gazetede de yayınlanmıştı.
Cevap seansı sırasında Erdoğan hocanın söz konusu eleştirilere karşı yaptığı konuşma oldukça etkili oldu:
“Varlığım Türk varlığına armağan olsun” diye yaptırılan antlardan, elimizden çalınan demokrasi imkanlarına, sultanın egemenliğinde bile kutlanabilen 1 Mayıs’lardan yasaklı bir Cumhuriyete geçişin kanıtlarını sıralayarak adeta ders verdi. Kanla bastırılmış hak taleplerini, katliamları sıraladı: Düşman istihkamı muamelesi yapılan Koçgiri köylerinden, 1925 isyanına yol açan yasaklara, Zilan’da ve Dersim’deki kitlesel kırımlardan, Alevilerin, Kürtlerin, Çerkeslerin inkar ve asimilasyonuna, Mustafa Suphi’lerin katli operasyonundan, Nazım Hikmet’lerin hapislerde geçen hayatlarına, Deniz’lerin idamlarına dek, kuruluşun kapsamlı bir çetelesini döktü ortaya. Bütün bunları anlatırken de salonda kayda değer bir alkıştır koptu.
Daha sonra da imza seansı başladı, uzun bir kuyruk oluşmuştu. Bütün kitapları imzaladı. Bu arada sohbet ettiğim katılımcılara, diğer kitaplarını da öneriyordum, özellikle de okuduklarımı. Hepsi satılmıştı ama, kuyrukta bekleyip edinemeyenler vardı hâlâ. Neyse ki, daha sonra imzalayacağı kitapları, adreslere teslim edilmek üzere, kuyrukta bekleyenlerin isimleri yazıldı. Etkinlik, çok iyi organize edilmişti. Dolayısıyla mezkûr kitaba yoğun bir ilgi vardı.
Yanlış İliklenen Düğme, bizi kendimize getiren, resmi tezleri çökerten bir bestseller potansiyelini taşıyor. Daha önce de söylemiştim: Bestseller olma olasılığı da çok yüksek ve dediğim çıkıyor, nitekim Mart ayında çıkan mezkûr kitap daha şimdiden 4. Baskısı çıkmış. Evet, Bestseller olma potansiyeli olan bir kitabı okumadan eleştirmek hiç de adil bir davranış değildir diye düşünüyorum. Ama egemenlerin, ezberleriyle konuşan böylesi çok taraftar oluşturduğu bir ülkede böylesi tepkiler de “olağan” oluyor. O kadar çok yadırgamamak gerek.
Ezilmiş halkların, dahası bu dünyanın Erdoğan hoca gibi, değerli demokrat ve bilgili tarihçilere ihtiyacı var. Artık düğmeler Yanlış iliklenmesin, diyelim. Erdoğan Aydın hoca gibi demokrat tarihçilere ne kadar ihtiyaç olduğunu, milliyetçi kesimin tepkilerini görünce çok daha iyi anlıyor insan.
Sözümü bitirirken yukarıda zikrettiğim şiiri de paylaşmak istiyorum. Evet, ’80 sonrasının önemli şairlerinden Emirhan Oğuz’un, Ateş Hırsızları Söylencesi kitabında Erdoğan hocaya ithafen yazdığı Tütün, II. Cilt isimli anlamlı ve çok güzel bir şiiri şöyle:
Şiirlere yazıldım şair
Karanlığın uzadığı bir gece
Sayfama notlar düşüldü
Satırlarımı çizerek okudular beni
Çoğucası ben
Yarım kalmış aşklara
Yazıldım şair
Yalnızlığın uzadığı bir gece
Anlattılar öykümü uzun…
Tanığı olduğum hayat
Bir kez daha yaşanıyordu işte
Umutlarıyla daha çok
Daha çok acılarıyla:
Sevgilim, bu bizim hayatımız
Kız, orda.. dalında uzak bir çiçek gibi
Soldu
Mevsimler boyu
Beni burda.. beş yıldır sararan
Binlerce damarlı bir yaprak olarak
Okudular
Yeniden ve yeniden…
Yalnızlığın uzadığı bir gece
Sevgiliye gönderilen
Mektuplara yazıldım şair
Okundu satırlarımda
Gözü kulağı olduğum tarih
Okundum dillere düştüm şair
Oğullar istedi beni
Analar aldı getirdi
Yasaktım kimi zaman, kaplandım başka bir adla girdim.
Şair.. çoğucası ben
Yasak bir hayattım zaten
Kanayaduran ellerinizde
Fırtınalı bir tarih olarak yaşandım
Delikanlı bir ömürce savruk
Delikanlı düşlerce taşkın.
Şair.. beni sen
Süregiden uzun bir şiir olarak yaz
Yarım bırakıldığım sayfadan
Gecikmem
Yeniden başlarım
Haziran ‘85
Sağmalcılar
Bu makalem, Kürtlere yönelik ayrımcılığı eleştirdiği için gözaltına alınan Azeri araştırmacı-yazar Şayan Hoşyar’a ithaftır!..
Urmiye’nin İsmail Beşikçi’si olarak tanımlanmış Şayan Hoşyar’a özgürlük!..
İskan Tolun – 18.10.2025