Makaleler

Published on Temmuz 12th, 2025

0

15 Temmuz darbesi ve artçıları | Hüseyin Şenol


Erdoğan’ın darbeleri sürüyor, CHP ise muhalefet adı altında rejime can suyu taşıyor. Sömürgeci oligarşik devletin her iki kanadına da karşı direnişten başka yol yok. Ve sürece ilişkin “inadına barış” şiarımızdan taviz vermiyoruz…

9 yıl önce, 2016’daki 15 Temmuz darbesi bir akşamüstü kalkışma değil, sürekliliği olan bir rejim inşasının parçasıydı. O gece yaşananlar ve sonrasında yaşatılanlar, sadece bir “kontrollü darbe”nin değil, aynı zamanda halkın iradesine karşı kurgulanmış yeni bir “rejimin” başlangıcıydı.

Erdoğan rejimi bu süreci, hem siyasi rakiplerini hem toplumsal muhalefeti tasfiye etmenin aracı olarak kullandı. Ne acıdır ki bu sürecin destekçisi ve meşrulaştırıcısı yalnızca iktidar çevresi olmadı. CHP ve müttefikleri, tıpkı 12 Eylül’de olduğu gibi, darbeye karşıymış gibi görünerek bizzat destek sundular.

Bugün hâlâ bu darbenin sonuçlarıyla yaşıyoruz. Erdoğan’ın “Allah’ın lütfu” dediği bu darbe, rejimi ayakta tutmanın en önemli manivelasına dönüştü. Ve artık çok açık: bu darbeler dizisi devam ediyor. Yalnızca Fethullahçılara, sosyalistlere, Kürtlere, Alevilere değil; halkların tamamına karşı bir rejim sürdürülüyor. Rejimin ideolojik dayanakları, 100 yıllık sömürgeci oligarşik devletin tüm kanatlarına yaslanıyor: faşist sağdan, kemalist soldan, dinci yapılardan, ulusalcı ittifaklardan güç alıyor.

Erdoğan rejimi için darbe bir yönetme biçimi

Bugün geldiğimiz noktada darbe sadece bir tarihsel kırılma değil; bir süreklilik biçimi. Yalnızca orduyla, tankla-topla yapılmıyor artık. Yargı eliyle, medya üzerinden, polis sopasıyla, yemin şovlarıyla, bayrak mitingleriyle, sürgünlerle ve gözaltılarla sürdürülüyor. Herkesin gözü önünde İmamoğlu görevden alındı, onlarca CHP’li gözaltına alındı. Ama ne tuhaf ki bu olanlar bile CHP’yi, bu rejime karşı keskin bir karşı duruşa yönlendirmedi. Aksine, oligarşi “saygınlığına” ve “istikrarına” sahip çıkan açıklamalarla süreci örtmeye çalıştılar, çalışıyorlar.

Seçimler bile bir tuzağa dönüştü. Erdoğan her seferinde bu tuzağı başarıyla kuruyor, muhalefet her defasında balıklama içine düşüyor. Seçimin ertesi günü cumhurbaşkanlığı hesapları yapılmaya başlanıyor. En son örnek, İmamoğlu. Seçim biter bitmez kampanyasını başlattı, parti içinde baskı kurdu, medyayı yönlendirdi. Oysa sorun ne aday ne de seçim; mesele, bu rejimin, yani sömürgeci devletin sandıkla değişmeyecek kadar kökleştiği gerçeği.

CHP’nin dönüşmeyen çürümüşlüğü

CHP’nin 38. Olağan Kurultay davası hâlâ sürüyor. Ertelenen mahkemeler, içe dönük hizip savaşları ve hesaplaşmalar, partinin topluma umut olma kapasitesini yerle bir ediyor. CHP’nin içinden çıkan hiç kimse, sistemin dışına çıkmıyor. Yeni isimler, eski çizgilerin tekrarı sadece.

İmamoğlu’nun Leman Dergisi hakkında yaptığı açıklamalar da bu gerçekliği bir kez daha ifşa etti. Siyasal İslamcılara selam duran, “inançlı insanların kalbi kırıldı” diyerek ifade özgürlüğünü hedef alan bir yaklaşım, “sol-sosyal demokrat” iddiasındaki bir siyasetin değil, otoriter devletin tezahürüdür. Kendisini “Topal Osmanları öven”, “İstanbul’un Fethi”ni yücelten ve laik kesimi temsil ettiğini söyleyen bir aktör olarak konumlandıran İmamoğlu, iktidarla arasında siyasal bir çizgi olmadığını da ilan etmiş oldu. Faşizme karşı mücadele ancak faşistlerle araya net mesafe koyarak mümkündür. Bu da açıkça yapılmıyor.

İfade özgürlüğü: Yalnızca iktidarın değil, muhalefetin de hedefinde

LeMan’a karşı yürütülen linç, sadece dinci kesimlerden gelmedi. CHP’liler de bu linçin gönüllü taşıyıcısı oldu. Sosyal medya üzerinden yalanlarla kışkırtmalar yapıldı. Oysa ifade özgürlüğü, sistemin hiçbir kanadının gerçekte sahip çıkmadığı bir değer. Halkalrın demokratik Kongresi (HDK)’nin bu konuda yaptığı açıklama çok değerliydi; ama ne yazık ki yankı bulmadı.

Unutulmamalı ki 2 Temmuz 1993’te yakılarak öldürülen aydınlar, bugün hâlâ resmi ağızlarca hedef gösteriliyor. Bu bir tesadüf değil. “Kışkırtma”, “provokasyon” söylemleriyle toplumun belleği yeniden formatlanmak isteniyor. LeMan gibi bir dergi bile hedefse, sıradan yurttaşın can güvenliğinden nasıl söz edilebilir?

İktidar ve muhalefet: İki kanat, aynı sömürgeci beden

AKP dini ve bayrakları kullanıyor, CHP ise öncelikle bayrakları… İki kanat da her alandan halkı manipüle ediyor. 15 Temmuz da resmi bayram oldu; şimdi de her bayram milliyetçiliğin şovu yapılıyor. Maltepe mitinginde CHP bayrak gösterisi yaparken, AKP de mitinglerinde aynı koreografiyi başka sembollerle tekrarlıyor. Bu bayrak savaşı halkların özgürlüğünü değil, sömürgeciliğin devamını simgeliyor.

İşçilerin ihraç edildiği, grevlerin yasaklandığı CHP’li belediyeler, AKP’li olanlardan farklı değil. İzmir’de, Ankara’da, İstanbul’da yaşananlar bunun örneği. CHP, kamudaki sömürü düzenini yeniden üreten, onu parlatan ama özünde değiştirmeyen bir aktör. Yani burjuva devletin “sol” yüzü.

Faşizm sadece sağda değil: “Sol” maskeli faşistler

Bugün solda olduğunu iddia eden kimi yapılar da, bu sistemin bekçiliğine soyunmuş durumda. En ulusalcı ve en faşist yapılardan biri olan HKP, “İstanbul’un Fethi ilerlemenin gerilemeye karşı zaferidir” diyerek aslında İslamcı ve Kemalist rejimlerin ortak zemini olduğunu gösteriyor. Faşist AKP ve MHP’nin ideolojik kardeşleri, kimi zaman solda da karşılık buluyor.

SPD, Hitler’in önünü açtı; CHP ise Erdoğan rejiminin yollarını döşedi. 100 yıldır bu ülkede insanlar en çok CHP dönemlerinde öldü. Dersim’den Maraş’a, Sivas’tan Roboski’ye kadar bu ülkenin soykırım ve katliam sicili, iktidar fark etmeksizin sürdü. CHP’nin bu sicildeki rolü inkâr edilemez.

Ve elbette bozkurt işareti yapan ülkücülerle yan yana durulmaz. Bu işaretin Nazi selamından farkı yoktur. Sosyalistler, tüm dünyada olduğu gibi, bu tür sembollerin olduğu alanlardan ya çekilir, ya da karşısında durur.

Kürt düşmanlığı: sağdan sola ortak payda

DEM Parti’nin bile bazı konularda sessiz kalması düşündürücü. Özellikle genç teğmenlerin yemin şovuna dair yapılan propaganda, iktidar-muhalefet-medya ortaklığıyla servis edildi. “Bakın bunlar her an darbe yapabilir” havası oluşturuldu. Bu yemin şovu, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganlarıyla Kürt halkını hedef aldı. Herkes biliyor ki, bu slogan, barış isteyenlere değil; bastırılmak istenenlere yöneliktir.

AKP’nin selamı dinî ve milli, CHP’ninki ulusalcı ve milli. Ama ikisi de aynı yerden besleniyor. Kürt sorunu ise bu ittifakın kırmızı çizgisi. “Çözüm” değil, bastırma hedefleniyor. Yurtsever ve dvrimci-sosyalist kesimler, bu konularda da ilkeli bir duruş sergilemeli.

Fethullah sonrası Erdoğan: Darbelerle ömrü uzatılan iktidar

Fethullah Gülen’in ölümü, Erdoğan için sembolik değil, siyasal anlamda da bir rahatlamadır. Artık eski ortağı tamamen tarihe gömüldü. Erdoğan bu durumu, kendi darbesini sürdürmek için yeni bir fırsat olarak kullanacak. Gülen’in cenazesi üzerine yapılan nefret söylemi, bir hesaplaşmadan çok, bir devamlılığın işaretiydi. Erdoğan’a darbe yapılmadı, Erdoğan darbeyi yaptı. Ve hâlâ yapıyor.

Bir sonraki seçimlerde, “darbecilere karşı oy verin” propagandası yeniden ısıtılacak. Asker-sivil gerilimleri gündeme getirilecek. Ama bu sefer daha fazla insan, bu oyuna gelmeyecek. Çünkü darbe, artık geleneksel bir yöntem değil, olağan bir yönetim biçimi oldu. Erdoğan için bu, iktidarda kalmanın meşru ve işlevsel bir yolu.

Hesaplaşmadan yüzleşme olmaz

Unutmak isteyenlere bir daha hatırlatalım: insanlığa karşı işlenen suçlar zaman aşımına uğramaz. Nazi Almanyası’nda sekreterlik yapmış bir kadın, 99 yaşında yargılandıysa, Türkiye’de emir veren, emir alan, yazan, çizen, uygulayan herkes de yargılanmalıdır. “Ben sadece yazdım”, “Ben sadece görevimi yaptım” diyerek kimse sorumluluktan kaçamaz.

Tarih affetmez. İnsanlık da affetmez. Atatürk’le, Erdoğan’la, Hitler’le, Mussolini’yle yüzleşmeden, barış da olmaz, özgürlük de… Sömürgeci Kemalizm, tüm katliamlarıyla hâlâ bu topraklarda dolaşmaktadır. Ne Kemalizm ne Faşizm!

Direniş, bağımsızlık ve sosyalist hat

Bugün sosyalistlerin önünde iki yol yok, tek bir çizgi var: burjuvazinin hiçbir kanadına yedeklenmeden, halklara gerçeği anlatmak, faşizme ve sömürgeciliğe karşı mücadeleyi büyütmek. Devletin sağı kazandığında üzülmüyoruz; ama solunun kazanmasına da sevinmiyoruz. Çünkü her iki durumda da sömürgeci rejim kazanıyor.

Bir dostum, “CHP bu devletin kurucu partisidir” diyerek neden CHP’ye bu kadar öfkeli olduğumu sordu. Cevabım açık: AKP 23 yıldır bela; ama CHP 100 yıldır bela. 15 Temmuz’da bile AKP’nin yanında olan CHP, bu devletin inkârcı zihniyetinin taşıyıcısıdır. Devletin temsilci ve AKP’nin ortağı MHP ile PKK’nın masaya oturması, savaşan düşmanlık ilişkisine aitken; CHP, bu rejimin kurucusu ve sürdürücüsüdür. Sosyalistlerin görevi, bu iki kanattan birini “ehven-i şer” görmek değil, her ikisine karşı halkı örgütlemektir.

Sürece” ilişkin eleştirel desteğim sürüyor

“Süreç” devam ediyor ve tüm “eksikliklerine” rağmen “inadına barış” diyorum.

Devletin sağında ve solunda yaşanan iç çatışma, sistemin kendisini yeniden dizayn etme çabası olarak görülmelidir. Bu türden kırılmalar, yurtseverleri ve devrimcileri tedirgin etmez; aksine, bu “hayırlı” çatışmaların derinleşmesini temenni ederler. Çünkü bu çatışmalar, devletin restorasyon sürecinde hangi kliklerin neyi temsil ettiğini daha açık biçimde ortaya koyar. CHP’li belediyelere dönük operasyonlar da bu çatışmanın bir yansımasıdır ve 15 Temmuz darbesinin hâlâ sürmekte olan artçıları arasında değerlendirilmelidir.

Önümüzdeki günlerde bu süreci daha detaylı ele almaya devam edeceğim. Türkiye’nin işgal altında tuttuğu Suriye ve Irak Kürdistanı’ndan çekilmesi, hem bölge halklarının hem de Türkiye toplumunun lehinedir. Ancak mevcut iktidarın bu krizleri birer “darbe” gerekçesine dönüştürme alışkanlığı, her an yeni bir olağanüstü halin veya iç düşman üretiminin önünü açabilir. “Barış ve demokratik toplum” ancak sömürge statüsünün aşılmasıyla mümkündür. Bu nedenle güncel gelişmeleri, özellikle iktidarın manevralarını, yakından izlemeyi ve değerlendirmeyi sürdürmeliyiz.

İslamcı ve postalcı darbelere hayır!
İnadına barış ve demokrasi mücadelesine devam!


Hüseyin Şenol – 12.07.2025

Tags: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑