İHD: 12 Eylül zihniyeti halen iş başında
İnsan Hakları Derneği Harbiye’deki İstanbul Radyosu önünde yaptığı açıklamada, “Darbe karşıtı olduğunu söylemekten vazgeçmeyen hükümeti; 12 Eylül’e ve darbelere karşı olduğunu ispata çağırıyoruz” dedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, 12 Eylül Askeri Darbesinin 42. yıldönümünde Harbiye’deki İstanbul Radyosu önünde açıklama yaptı.
İHD, “Buradayız, çünkü ağır bilançolu askeri darbe, 12 Eylül 1980 sabahı 03.00’te buradan, TRT’den duyurulmuştu” diyerek neden Radyoevi önünde buluştuklarını açıkladı.
“82 tarihli darbe Anayasası ile yönetiliyoruz”
İHD’nin 12 Eylül yıldönümünde yaptığı açıklama özetle şöyle:
“Üzerinden tam 42 yıl geçti ancak halen 82 tarihli darbe Anayasası ile yönetiliyoruz ve darbe anayasası ile hayatımıza sokulan kurumlar yanında; insan hakları normlarının, demokrasi ilkelerinin ve yürürlükteki hukukun yok sayılması, hak ve özgürlükleri kullanılamaz hale getiren yasak ve baskılar, nefret saldırılarının ve ırkçılığın desteklenmesi, tüm itirazların susturulması amacıyla işkence ve kötü muamelenin yaygınlaştırılması, hukuki dayanaktan yoksun tutuklama ve cezalar, her yıl yenileri eklenen yüzlerce hapishane, infaz uygulamaları ile ölüme terk edilen mahpuslar, güvenlik soruşturması bahanesi ya da asılsız suçlamalarla muhaliflerin iş akitlerinin feshi ve benzeri devasa sorunlar ile, 12 Eylül zihniyeti halen iş başında.
“90’lı yıllar kabusu”
“Bilindiği üzere, 12 Eylül darbesine karşı olmakla övünen Ak Parti hükümeti, uzun iktidar dönemi boyunca; sadece kısmi anayasa değişikliklerine imza attı ve darbelerle hesaplaşmayı göstermelik bir 12 Eylül yargılaması ile sınırlandırdı. İşlenen insanlığa karşı suçları göz ardı eden bu göstermelik yargılamada, işkence ile öldürülenlerin hesabı sorulmadı, gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır, Mahmut Kaya, Hüseyin Morsümbül, Nurettin Öztürk, Zeki Altunbaş, Hayrettin Eren, Nurettin Yedigöl, Süleyman Cihan, Mustafa Hayrullahoğlu, Maksut Tepeli ve idam edildikten sonra bedenleri kaybedilen İlyas Has ve Veysel Güney için adalet arayışına dahi girilmedi. 12 Eylül zihniyetinin yarattığı 90’lı yıllar kabusu ve 12 Eylül 1994 günü Kenan Bilgin’in kaybedilmesi ile darbe arasında bir bağ kurulmadı.
“İktidar bununla da kalmadı, ’15 Temmuz darbe girişimi’ sonrasında ilan ettiği ve iki yıl süren OHAL, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa değişikliği, 31 Temmuz 2018 tarihinde yürürlüğe giren ve OHAL yetkilerinin devamını sağlayan 7145 sayılı torba kanun ve devamında 2020 yılında çıkarılan yeni Bekçiler Kanunu, Çoklu Baro Yasası, Sosyal Medya Sansür Yasası, Ceza İnfazında eşitsizliği derinleştiren ve işkenceye zemin hazırlayan, Sivil Toplum Örgütlerine kısıtlamalar getiren yasal düzenlemeler, 20 Mart 2021 tarihinde İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ve hak ve özgürlüklere getirilen yasak uygulamaları ile 12 Eylül’ü daha da pekiştirdi ve hükümetin OHAL yetkilerini 3 yıl süreyle yeniden uzatan yasanın 18 Temmuz 2021 tarihinde kabulü ile rejim, OHAL koşullarının ötesine geçtiğini ve rejimin otoriter tarzda yeniden yapılandırılması amacıyla hareket ettiğini göstermiş oldu.
(…)
Hükümete çağrı
“Özetle geçen yıl olduğu gibi son bir yılda yine; Anayasa ve yasalar  dahil, hukuk normlarının bağlayıcılığı yok sayılmış, Anayasa ve  uluslararası insan hakları sözleşmelerine aykırı, hak ve özgürlükleri  yok sayan yeni düzenlemeler yapılmış, hak ve özgürlüklerin ihlaline  karşı siyasi iktidarı durduracak, denetleyecek mekanizmalar tamamen  ortadan kaldırılmış, halk hukuk güvenliğinden yoksun bırakılarak hak  ihlalleri, keyfiyet/ hukuk dışılık devam ettirilmiştir.
“Bir defa  daha hatırlatıyoruz; darbeleri önlemek için yapılması gereken bellidir;  darbe kurumlarını kapatmak, hak ihlallerine neden olan yasaları tüm  sonuçları ile ortadan kaldırmak, darbecileri ve darbe sürecinde işlenen  suçları cezalandırmak, darbe nedeniyle doğan zararların giderimini de  kapsayacak şekilde onarıcı adaleti sağlamak, hak ve özgürlükleri  evrensel ölçülerde genişletmek ve baskıdan kurtarmak, demokratik ve  özgürlükleri esas alan yeni bir anayasa yapılması, demokratikleşme  yanında çatışma çözümü ve pozitif barışı sağlamak ve kurumsallaştırmak.
“Otoriterleşme  yolundaki ısrarına rağmen, darbe karşıtı olduğunu söylemekten  vazgeçmeyen hükümeti; 12 Eylül’e ve darbelere karşı olduğunu ispata  çağırıyoruz.”
(Bianet)


 
			
         
                     
                     
                     
                    






















































