Feminizm

Published on Aralık 23rd, 2025

0

Zora’dan Doğu Almanya kentlerinde eğitim buluşması

Leipzig, Berlin, Magdeburg ve Dessau’da faaliyet yürüten Zora grupları, ortak bir eğitim gününde bir araya geldi. Kadınlar ve non-binary bireyler, faşist tehdit karşısında ortak mücadele yollarını tartıştı.

Atilim Berlin

Doğu Almanya’nın Leipzig, Berlin, Magdeburg ve Dessau kentlerinde faaliyet gösteren Zora yerel grupları, ortak bir eğitim etkinliği için bir araya geldi. Etkinliğe yaklaşık 40 kadın ve non-binary kişi katıldı. Katılımcılar, hem bireysel gelişimlerini desteklemek hem de ortak siyasal tartışmaları derinleştirmek amacıyla buluştu.

Etkinliğin temel çerçevesini, Almanya genelinde artan faşist tehdit oluşturdu. Faşist hareketlerin yükselmesiyle birlikte ev içi şiddetin artması, geleneksel cinsiyet rollerinin yeniden üretilmesi ve hükümetin şiddet mağdurlarına yönelik yardımları kesmesi, kadınlara yönelik sistematik şiddetin farklı yüzleri olarak değerlendirildi.

Aynı zamanda kadınların sağcı politikalar tarafından araçsallaştırıldığı da vurgulandı. Sağcı söylemlerde kadınlar, “göçmen tehdidinden korunması gereken” edilgen figürler olarak sunuluyor. Bu durumun hem kadın öznesini silikleştirdiği hem de ırkçı siyaseti meşrulaştırdığı ifade edildi.

Doğu Almanya’nın eşitlik mirası tartışıldı

Etkinliğin ilk eğitim turunda, Doğu Almanya’da (DDR) kadının toplumdaki yeri, kazanımlar ve eksiklikler ele alındı. Tartışmalarda, DDR’nin birçok açıdan kadınlar için ilerici uygulamalara sahip olduğu vurgulandı. Batı Almanya ve diğer Batı ülkeleriyle karşılaştırıldığında, DDR döneminde kadınların üretken iş yaşamı ve siyasete katılım açısından daha fazla eşitlik elde ettiği dile getirildi.

Ancak bu ilerlemelere rağmen, özel alan—özellikle ev içi emek ve üreme işleri—DDR rejimi tarafından dokunulmaz alanlar olarak bırakıldı. Bu durum, toplumsal cinsiyet eşitliğinin yalnızca kamu alanıyla sınırlı kaldığını gösterdi.

Dönüşüm sonrası yükselen sağ ve bastırılan sol

İkinci oturumda, DDR’nin yıkılışından sonraki “dönüşüm” süreci ele alındı. Bu dönemde sağcı ağlar, halkın yaşadığı çaresizlik ve öfkeyi göçmenler ve solcular gibi düşman imgelerine yönlendirmekte başarılı oldu. 1990’lı yıllar, Batı Almanya’dan gelen militan faşist kadrolarla birleşen yerel gruplar tarafından örgütlenen sağcı şiddet dalgasına sahne oldu. Göçmenlere yönelik pogromlar düzenlendi, mülteci kampları hedef alındı, punkçular öldürüldü. Bu dönem, halk arasında “beyzbol sopası yılları” olarak anılıyor.

Faşist hareketlerin bu denli yayılmasında, DDR sonrası tüm sol yapıları tasfiye eden Treuhandanstalt adlı devlet kurumu önemli rol oynadı. Sol yapılar dağıtıldığı için, sağcı şiddete karşı güçlü bir direniş geliştirilemedi. Katılımcılar, bu tarihsel boşluğun sorumluluğunu bugünün kadın hareketinin omuzladığını vurguladı.

Genç kadınlar siyasallaşıyor

Üçüncü eğitim ünitesinde, genç kadınların siyasallaşma süreci ve kadın hareketinin bugünkü durumu üzerine tartışmalar yürütüldü. Son seçim sonuçları, Almanya’daki genç kuşakların sadece sağ ve sol ekseninde değil, aynı zamanda cinsiyete göre de kutuplaştığını gösteriyor. Kadınların büyük çoğunluğu sol partilere oy verirken, erkeklerin sağ partilere yönelmesi dikkat çekici bir eğilim olarak değerlendirildi.

Katılımcılar, kadın hareketinin son yıllarda dünya genelinde etkili örnekler ortaya koyduğunu, ancak şu anda bir duraklama yaşandığını belirtti. Kadın cinayetlerine karşı özsavunma, antifaşist mücadele, kadın grevleri ve kolektif örgütlenmelerin bu tıkanıklığı aşmak için kullanılabilecek araçlar olduğu vurgulandı.

Doğu Almanya’daki kadın hareketinin, bu tarihsel deneyim ve bugünkü siyasal farkındalıkla yeniden güçlenebileceği ifade edildi.


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑