Zindanlarda susturulmak istenenlerin sesleri… | Gül Güzel
Kimlikleri hala suç sayılan bir halkın Avrupa ülkelerine uzanan inkara tutulmaları da hala devam ediyor. 2 Mayıs 2024 tarihinde terörist bir örgüte üye olmakla suçlanıp, tutuklanan Hacı Atlı, tutuklu bulunduğu Münih Cezaevinden yazdı. Satırları şiirimsi tatla 4 Ağustos’ta yazılan mektubu, 18 Eylül’de nihayet elime geçti. Tabii benim kendisine yazdığım mektuplar da yaklaşık iki ay sonra kendisine ulaşabiliyor! Diyor ve siz okurlarımızı Hacı ATLI’ nın’ ’Tükenmeyen umudumuz ve Güneşimizin enerjisiyle özgür yarınlara’ ’diyen son mektubunu okumaya davet ediyorum.
Değerli yoldaşım, Bahar yürekli ablam, yıllanmış şarap tadında, bahar renginde, Newroz coşkusunda ve güneş sıcaklığında yürekten selam, sevgi ve saygılar… 27 Mayıs tarihli mektubunu geç de olsa 18 Temmuz’da aldım. Beni bu karanlık ve hüzün yaratan duvarlar arasından alıp, özgürlük çığlıklarının gökyüzünü yırttığı, coşkulu özgürlük halaylarına götürdü. Çok mutlu oldum. Böyle doğayla bütünleşmiş bahar rengiyle güzelleşmiş, özgür yaşam aşkıyla çarpan bir yürekten sayfalar nakşedilmiş sözleri okumak benim yaşama umudumu ve inancımı daha da büyüttü… Umut demişken, herkes küçük bir gün ışığı umuduyla yaşarken, bizim kocaman, her gün yeniden doğan, milyonların birleşkesi, adadan yükselen ışınlarıyla her gün kendimizi yenilememizi sağlayan, doğanın ve insanlığın koruyucu enerjisi olan ruhumuzu, dünyamızı ve zihnimizi aydınlatmanın sürekliliği olan Güneşimiz var. Bu geleceğimiz için çok büyük bir şans. Dönemin gerekliliği doğrultusunda ortaya çıkan tarihsel ve toplumsal bir fırsat. Bu fırsatı iyi özümsemezsek büyük bir kayıp olur. Yanlış hatırlamıyorsam, ‘Güneşin girmediği eve doktorlar girer’ diye bir deyim ya da Atasözü var… bu çağda bizler bunun yaşayan canlı tanıklarıyız. Güneş ışınlarının ve şevkinin girmediği eve bireyler, karanlık düşünceler, kirletilmiş ruh, kararmış yürekler ve temel hastalıklı özellikliler yaşamaya devam ediyorlar. Bizleri bu hastalıklardan kurtaran, bağışıklarımızı güçlendirip direnme gücünü veren muazzam bir enerjidir. Dediğiniz tek kişilik ortam tutsakları yüzbinleri aşsa da biz tek kişilik tutsaklar bu enerji ve gerçeklikle yüreğimizdeki milyonların aşkıyla, dışardaki hastalıklı pragmatist toplumların (ki pragmatizm kölelik tercihidir) yaşadığı yalnızlığı yaşamadığımızı tüm yoldaşlarımızın bildiği gibi halkımızın da bilmesini sağlamalıyız diye düşünüyorum.
Sonbaharda ölen bereket tanrısını dirilten, doğaya can veren tüm canlıları heyecanlandıran Baharın gelişinde İmralı’nın demokratik toplum ve barış çağrısı başta Kürt halkı olmak üzere tüm ezilen halklara özel bir umut ve köklü değişimlerin de tartışılmasına vesile oldu. Toplumu barışa evrimleştirecek bir manifesto olmuştur. Kürt halkının binlerce yıllık barış özleminin bitmesini sağlayacak enerji ve dinamizmi yaratmıştır. Bu Yaz mevsimini bile yüreklerde Bahara çeviren bu coşku ve gelişmeler bana moral vermektedir. En çok da Amed Barış Anneleri inisiyatifi annelerin gözlerindeki barışa dair umut ışığının parlaklığını merak ediyorum. Umarım bu gelişmeler ve barış umudu halkların özlem duyduğu özgür yaşam ile sonuçlanacak bir süreç olur.
Ben hükümete güvenmiyorum ve iktidar hırsları yüzünden 2015 süreci gibi bu süreci de sabote etme girişimi olmasından kaygı duyuyorum. Tüm demokratik kitle, sivil toplum örgütleri, barış ve özgürlük sevdalıları Kürt halkı ve dostlarının yanında olup, bu süreci İmralı çağrısının yasamlaşmasını sağlamalı. Ve Kürt halkı da her zamankinden daha fazla bu süreci sahiplenmeli ve mücadele ruhunu güçlendirerek, her türlü olumsuzluğa karşı tarihi sorumluluk ile tavır koymalı ve bu doğrultuda gece – gündüz, yorulmadan, usanmadan aşk ile çalışmalara katılmalı diye düşünüyorum. Öyle olduğuna ve olacağına da inanıyorum. Barışın yeşerdiği, ölüm, gözyaşı, savaşlar, sömürgeciliğin, köleliğin toprağa gömüldüğü, özgürlüğün, sevginin, eşitliğin ve demokrasinin hâkim olduğu bir dünya zamanıdır. Bu dünyayı en çok biz Kürt halkı hak ediyoruz. Çünkü bu dünyada sevinçlerini ve mutluluklarını bile hüzün gölgesinde yaşayan tek halkız. Gülüşleri gözyaşlarıyla ıslanan tek halkız. Dolayısı ile bu süreci en çok bizler sahiplenmeliyiz! Umarım bu bir başlangıç olur ve Almanya devleti Kürtlerin bu süreciyle, Kürtlere bakış açısı değişir. Kürt halkının karşısında değil, yanında yer alarak geçmişteki yanlışlarından vaz geçer.
Selam, sevgi ve saygılarımı gönderiyorum. Bahar yüreğine kışın uğramasına sakın izin verme can ablam. Özgür yarınlarda görüşmek dileğiyle… Bitimsiz sevgilerimle.
Not: Can ablam son mektubunda eksik olan bir şey vardı. Yüreğinin derinliklerinden dökülüp dize gelen şiirler. Beni bundan mahrum etme olur mu?
Geç cevap verdiğim için özür dilerim. Burada iki haftada bir alış-veriş yapma hakkımız var. Pul yoktu. Ancak alabildim ve yazdım. Geç yazmamın sebebi buydu. Bağışla…. Tükenmeyen umudumuz ve Güneşimizin enerjisiyle özgür yarınlara…
Barışın umudu Aşkın özüdür…
Sinmiş havaya tarifsiz bir koku
Parmaklıklardan süzülüp hücreme dolan
Bilindik, tanıdık bir koku
Özgürlüğün özlemiyle dolu
Umuda oksijen
Yaşama kanat
Hayallere yaşam olan
Umudun kokusu bu
Barışa yelken açan-açtıran
Güvercinlerin kanatlarında evrene yayılan
Çırpsınlar kanatlarını maviliğin sonsuzluğuna
Süslensin hayaller, özgürleşsin gökyüzü
Kırmayın kanatlarını güvercinlerin
Yayılsın tüm insanlığa barışın tüm renkleri
Güneşin ışınlarıyla…
Adadan yükselen kıvılcım
Isıtsın yürekleri insanlığın
Aydınlatsın zifiri karanlıkları
Yıldızların yoldaşlığında…
Ölmesin çocuklar
Ağlamasın analar
Savaşlar kül olsun özgürlüğün ateşinde
Bitsin binlerce yıllık halkların özgürlük özlemi
Barış yaşam bulsun
Yaşam aşka, Aşk yaşama evrilsin
İnsanlık diyarında… “Hacı ATLI, 03.08.2025, JVA München’’
Hacı ATLI, 04.08.2025, JVA München, Stadelheimer Str. 12, 81549 München
Kadının Kaleminden: Gül Güzel – 20.09.2025