Avrupa Konseyi ‘Öcalan’ dosyasını görüşüyor: Gündem umut hakkı
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, Türkiye’nin “umut hakkı”nın sağlanması konusunda adım atıp atmadığını inceleyecek olan toplantının ilk günü başladı. Üç günün ardından Komite’nin, Türkiye’ye dair bir ara karar açıklaması bekleniyor.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AK BK), bugün “umut hakkı” gündemiyle toplanıyor. Komite, 12 Haziran’da yaptığı toplantıda “Gurban grubu” başlığı altında PKK lideri Abdullah Öcalan ve arkadaşlarının infaz sürecini incelemek üzere 15-17 Eylül tarihlerine toplantı günü belirlemişti.
Üç gün sürecek toplantıda Abdullah Öcalan, Emin Gurban, Civan Boltan ve Hayati Kaytan’ın “umut hakkı”nın sağlanması için Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği değerlendirilecek.
Komite, grubun durumunu “‘Ağırlaştırılmış’ müebbet hapis cezasının gözden geçirilmesine yönelik herhangi bir mekanizmanın bulunmaması” konu başlığında inceleyecek. Üç günün ardından Komite’nin, Türkiye’ye dair bir ara karar açıklaması bekleniyor.
Umut hakkı nedir?
Umut hakkı, ömür boyu cezaevinde infaz edilecek bir hapis cezasına mahkum edilen hükümlülerin serbest bırakılıp bırakılmayacağının belli bir süre sonra idari veya yargısal bir makam tarafından değerlendirilmesini öngören bir haktır.
Umut hakkı, hükümlünün ömür boyu cezaevinde kalmayacağını bilmesini ve belli koşullar gerçekleştiğinde serbest kalabileceği umuduyla cezasını infaz etmesini ifade etmekte.
Umut hakkı kavramı, AİHM kararlarıyla ortaya çıktı. Hükümlünün serbest kalma umudu olmadan ömür boyu cezaevinde tutulması AİHM tarafından AİHS madde 3’te düzenlenen işkence yasağının ihlali olarak kabul edilmekte.
AİHS işkence yasağını düzenleyen 3. maddesi şu şekildedir: “Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”
AİHM’in “umut hakkı” kararları
AİHM’in bu konuda en çok bilinen karar örneği, 9 Temmuz 2013 tarihli “Vinter ve Diğerleri & Birleşik Krallık” adıyla bilinen dava sürecinde yaşandı. Büyük Daire, kararında davanın hükümlüsünün umut hakkının varlığını tespit ederek cezaevine girmesinden sonra 25 yıl geçmeden tahliye edilip edilmeyeceğinin idari veya yargısal bir kurum tarafından değerlendirilmesi tavsiyesinde bulundu.
AİHM, Vinter kararında prensip olarak “indirilebilir” nitelikte olmayan müebbet hapis cezalarının AİHS madde 3 gereği işkence yasağını ihlal ettiğini tespit etti.
AİHM “Vinter kararı”ndan önce de “Kafkaris kararı”nda müebbet hapis cezasının ömür boyu cezaevinde infaz edilmesini madde 3 gereği işkence yasağının ihlali olarak görüyor. Müebbet hapis cezasının mevzuat veya uygulama bakımından indirim yapılamayacak mahiyette olması halinde bu durum Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlali anlamına gelmekte.
AİHM’in “Vinter kararı”nda umut hakkı bağlamında iki temel tavsiyede bulunuyor:
- Buna göre; kaç kez müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilmiş olursa olsun, bir hükümlü hakkında şartlı tahliye kararı verilip verilmeyeceğinin müebbet hapis cezasının uygulanmasından başlayarak 25 yıl geçmeden gözden geçirilmesi gerekir. Gözden geçirme, idari veya yargısal bir kurum tarafından yapılabilir.
- 25 yıl geçmeden yapılacak gözden geçirme sonrasında da periyodik gözden geçirmeyi güvence altına alan özel bir mekanizma kurulması gerektiğini ifade etmektedir. Kurulacak mekanizmanın idari veya yargısal bir mekanizma olup olmadığının herhangi bir önemi yoktur.
Türkiye aleyhine kararlar
AİHM, Türkiye’de bazı suçlar için öngörülen indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının AİHS madde 3 gereği işkence yasağını ihlal ettiğine kararları mevcut. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar buna örnek verilebilir.
AİHM’in umut hakkı tanınmadan Türkiye’de infaz edilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının işkence yasağını ihlal ettiğine dair; 2014 yılı Öcalan v. Türkiye (No.2), 2015 yılı Kaytan v. Türkiye ve Gurban v. Türkiye, 2019 yılı Boltan v. Türkiye kararları mevcut.
AİHM’in hükümlülere umut hakkının tanınması gerektiğine Türkiye aleyhine hükmettiği ilk başvuru “Öcalan v. Türkiye” başvurusudur. AİHM, tüm kararlarda Türkiye mevzuatının bazı suçlar açısından indirimsiz müebbet hapis cezası öngörmesi nedeniyle AİHS madde 3 gereklerini karşılamadığını Vinter kararına defalarca atıf yaparak teyit etti.
Komitenin kararı
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 17-19 Eylül 2024 tarihli toplantısında AİHM’in Türkiye aleyhine indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları nedeniyle verdiği kararların gereklerinin yapılıp yapılmadığını tartıştı.
Komitenin incelediği Türkiye ilgili davaların, başvuranların devlete karşı suçlardan dolayı aldıkları ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının, Türkiye mevzuatında diğer ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükümlüleri için öngörülen inceleme mekanizmasının dışında tutulması nedeniyle insanlık dışı ve onur kırıcı muamelenin önlenmesinin ihlalleriyle ilgili olduğunu; Komite, ulusal makamların, AİHM tarafından belirlenen standartlar ışığında herkes için umut hakkına dair bir inceleme mekanizması oluşturması gerekliliğini hatırlattı.
Türkiye’nin bu cezalar ile mahkum olan hükümlülerin serbest bırakılma olasılığıyla infazın gözden geçirilmesine olanak verecek bir mekanizmanın güvence altına alınması için yasal veya diğer yeterli tedbirleri alması yönünde karar aldı. Komite, indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çaptırılan kişi sayısının komiteye bildirilmesini ve bir güvence mekanizması kurulmasını istedi.
Süreci izleyecek olan komite, konuyu tekrar 25 Eylül 2025 tarihinde ele almaya karar verdi. Ancak, komitenin o zamana kadar daha olumlu bir değerlendirmeye olanak verecek somut bir ilerleme kaydedemediği halde Avrupa Konseyi Sekreterya’sına geçici bir karar taslağı hazırlaması talimatı verildi.
“Öcalan v. Türkiye (No:2)” dosyası
“Öcalan v. Türkiye (No:2)” davasında, AİHM ömür boyu cezaevinde infaz edilecek bir hapis cezası ile ilgili umut hakkının tanınmış olduğunun kabul edilebilmesi için aşağıdaki üç olanaktan herhangi birinin iç hukukta mevcut olması gerektiğine hükmetmiştir:
- Hapis cezasının infazının askıya alınabildiği hallerin iç hukukta mevcut olması halinde umut hakkının tanındığı kabul edilmekte,
- Hükümlünün şartla tahliye yoluyla salıverilebilmesi için cezasının tekrar gözden geçirilmesine iç hukukta imkân tanındığı durumlarda umut hakkının mevcut olduğu kabul edilmekte,
- Hükümlünün cezasının sonlandırılması amacıyla bir gözden geçirme mekanizmasının iç hukukta mevcut olması umut hakkının uygulandığını göstermekte.
AİHM, Öcalan v. Türkiye (No:2) davasında Vinter Kararına atıf yaparak bir müebbet hapis cezasının aynı anda hem yeniden gözden geçirilme imkânı hem de tahliye şansı içermesi gerektiğine hükmetti. Bu karara göre, mahkeme tarafından cezanın belirlendiği aşamada mahpusun bir gün özgür kalabileceğini bilmesi gerekir. Yani, mahpus hüküm giydiği sırada umut hakkına sahip olduğunu bilmeli.
İşkence yasağı ihlali
AİHM’e göre, bir cezanın verildiği zaman iç hukuka göre umut hakkının olmadığı durumlarda, belirsiz, gelecekteki bir tarihte, gösterdiği ıslaha göre serbest bırakılmasının değerlendirilmesine olanak sağlayacak bir mekanizmanın uygulanacağını bilmeden, bir mahkûmun kendi ıslahı yönünde çalışmasını beklemek tutarsız olacak. Sonuç olarak, iç hukuk şartlı tahliye olmaksızın mutlak müebbet hapis cezasının gözden geçirilmesi için herhangi bir mekanizma veya imkân sağlamazsa, AİHS 3. maddede düzenlenen işkence yasağı ihlal edilmiş olacak.
Öcalan v. Türkiye (No:2) davasında, AİHM özellikle Türkiye Cumhurbaşkanının af yetkisine sahip olmasını ve bir gün bu yetkiyi kullanma ihtimalinin iç hukukta mevcut bulunmasını umut hakkı olarak değerlendirmedi. Yüksek Mahkeme, umut hakkının tanındığının kabul edilebilmesi için mahpusun belli bir hukuksal mekanizma çerçevesinde ilerleyen bir süreçte özgürlüğüne kavuşabileceğini öngörmesi gerekiyor.
Türkiye’de mevzuat nasıl?
Çeşitli hukuk sistemlerinde “indirimsiz müebbet hapis cezası”, “indirilemez müebbet hapis cezası” şeklinde düzenlenen hapis cezaları hükümlülerin ömür boyu cezaevinde kalmasını öngörmektedir.
Türkiye’de ise 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107. Maddesinin 16. Fıkrası ve aynı kanunun Geçici 2. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 17. maddesi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasında koşullu salıverme hükümlerinin belli suçlar açısından (TCK m.302 ve 3713 sayılı yasaya göre terör suçu olarak nitelenen bazı suçlar vb.) uygulanamayacağını düzenlemekte.
Koşullu salıverme, hapis cezalarına mahkum edilen hükümlünün belli bir infaz süresini cezaevinde iyi halli olarak geçirmesi halinde cezaevinden serbest bırakılması anlamına gelmekte. Koşullu salıverme hakkı olmadan hükümlünün ömür boyu cezaevinde tutulmasına yol açan düzenlemeler, indirimsiz müebbet hapis cezası niteliğinde olup AİHS madde 3 gereği işkence yasağını ihlal etmekte.
Türkiye’de umut hakkının tanınabilmesi için; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107. Maddesinin 16. fıkrası ve aynı kanun Geçici 2. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 17. maddesinde değişiklik yapılarak cezası ömür boyu cezaevinde infaz edilecek mahpuslara koşullu salıverme hakkı şartlarının yeniden düzenlenmesi gerekiyor.
(bianet – AB)