Makaleler

Published on Kasım 16th, 2025

0

Sağ ve din motivasyonlu terörizme Karşı uluslararası mücadelenin boyutları | Cumali Yağmur


Son yıllarda artış gösteren sağ ve din motivasyonlu terörizm, küresel bir sorun haline gelmiştir. Bu nedenle uluslararası toplum, bu tehdide karşı dünya çapında koordine edilmiş bir yanıt aramaktadır.

Federal Hükümet, uluslararası terörle mücadelede etkili operasyonel önlemlerin geliştirilmesini desteklemektedir. Almanya, IŞİD’le Mücadele Koalisyonu’nun bir üyesi olarak geçmişte uluslararası yükümlülükleri çerçevesinde terör örgütü IŞİD’e karşı mücadeleye askeri yollarla da katılmıştır.

Terörizm ve şiddet içeren aşırıcılığa karşı başarılı ve sürdürülebilir bir mücadele, terörizmin siyasi, toplumsal ve ekonomik nedenlerini de dikkate alan, toplumun bütününü kapsayan bir yaklaşım gerektirir. Buradaki amaç aynı zamanda sivil toplumun ve hukuk devleti yapılarının güçlendirilmesidir. Bu mücadelede insan ve azınlık haklarına saygıya özel bir önem verilmektedir.

Uzun bir süre uluslararası terörle mücadele çabalarının odak noktasında yalnızca İslamcı terörizm yer aldı. Ancak Almanya, şiddet yanlısı aşırıcılığı ve terörizmi tüm biçimleriyle mücadele etme konusunda aktif olarak çaba göstermektedir. Bu anlamda Almanya, şiddet yanlısı ve terörist İslamcılığın yanı sıra şiddet yanlısı sağ terörizme de aynı kararlılıkla karşı koymaktadır.

Uluslararası Kurumlar ve Terörle Mücadele

·         Birleşmiş Milletler (BM): Küresel terörle mücadelenin siyasi ve hukuki standartlarını belirler. Almanya, Birleşmiş Milletler’in terörle mücadele sözleşmelerini uluslararası hukuk açısından bağlayıcı bir temel olarak onaylamış ve uygulamaktadır. BM Güvenlik Konseyi’nin IŞİD/El-Kaide ve Taliban Yaptırım Komitelerinin bu terör gruplarıyla bağlantılı kişi ve kuruluşlara yönelik yaptırım listeleri, Almanya’da da doğrudan geçerlidir.

·         Avrupa Birliği (AB): Üye devletler, terörizmle ortaklaşa mücadele etmeyi ve vatandaşlarına mümkün olan en iyi korumayı sağlamayı taahhüt etmişlerdir. 2005 tarihli AB Terörle Mücadele Stratejisi, insan haklarına saygı göstererek terörizmle dünya çapında mücadele etmeyi, Avrupa’yı daha güvenli hale getirmeyi ve vatandaşların özgürlük, güvenlik ve hukuk alanında bir yaşam sürmelerini sağlamayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede, Eylül 2007’de bir AB Terörle Mücadele Koordinatörü atanmıştır. AB, BM Güvenlik Konseyi’nin yaptırım listesini bir yönetmelikle uygulamakta ve ayrıca kısıtlayıcı tedbirlere tabi olan kişi ve kuruluşların kendi listesini tutmaktadır.

·         NATO: Terör tehditlerine karşı savunma yeteneklerini sürekli olarak geliştirmektedir. Müttefikler ve ortaklar için eğitim faaliyetleri, istihbarat ve bilgi paylaşımı ve yenilikçi teknolojilerle yürütülen terörle mücadele projeleri burada önemli bir rol oynamaktadır.

·         Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT): 57 katılımcı devletinin hukukun üstünlüğü ve insan haklarını gözeterek terör tehditleriyle başa çıkma kapasitelerini güçlendirmeye önemli katkılarda bulunmaktadır. Burada odak noktası, terörizme yol açan şiddet yanlısı aşırıcılığın ve radikalleşmenin önlenmesidir.

·         Avrupa Konseyi: Terör eylemlerinin önlenmesinin yanı sıra, terörle mücadele tedbirlerinin insan haklarının korunmasıyla uyumlu olmasına odaklanmaktadır. Bu amaçla Avrupa Konseyi Terörle Mücadele Yönlendirme Komitesi (CDCT) kurulmuştur. Mayıs 2015’te “yabancı terörist savaşçılarla” mücadeleye yönelik bir ek protokol kabul edilmiştir. 2018’de ise önleme, kovuşturma ve koruma ilkelerine dayanan yeni bir terörle mücadele stratejisi benimsenmiştir.

·         Diğer Platformlar: Almanya, Terörle Mücadele Küresel Forumu (GCTF), G7’nin “Roma-Lyon Grubu” ve Mali Eylem Görev Gücü (FATF) gibi platformlar aracılığıyla, terörizmin finansmanıyla mücadele de dahil olmak üzere, uluslararası işbirliğini ve kapasite geliştirmeyi aktif olarak desteklemektedir.

Almanya’daki Güvenlik Önlemleri ve Toplumsal Etkileri

Bu uluslararası önlemlerin yanı sıra, Almanya’da yaklaşan Noel pazarları gibi dönemlerde kamu güvenliğini sağlamak amacıyla polis önlemleri artırılmaktadır. Son yıllarda kalabalık meydanlara yapılan terör saldırıları göz önüne alındığında, bu önlemler halkın güvenliği için hem gerekli hem de doğrudur. Geçmişteki her terör eyleminin büyük toplumsal tepkilere yol açtığı düşünüldüğünde, kalabalık etkinliklerde güvenlik önlemlerine karşı çıkmak düşünülemez.

Ancak, bu terörle mücadele önlemleri uygulanırken büyük bir titizlik gösterilmelidir. Özellikle göçmenlerin potansiyel terörist olarak görülmesinden kesinlikle kaçınılmalıdır. Almanya’da yaşayan milyonlarca göçmeni aynı kefeye koymak büyük bir hatadır. Her göçmene potansiyel bir suçlu gibi davranmak yerine, onlara karşı daha hassas bir yaklaşım benimsenmelidir.

Unutulmamalıdır ki, göçmenler zaten yaşadıkları büyük şehirlerdeki kamusal alanlara ve eğlence mekanlarına korku ve endişe içinde gitmektedirler. Her göçmeni potansiyel bir terörist veya suçlu olarak görmek, yalnızca mevcut önyargıları daha da körüklemeye yarayacaktır. Örneğin, tren istasyonlarındaki polis kontrollerinde memurların öncelikli olarak siyahi kişileri durdurması, “ırksal profilleme”nin açık bir işaretidir. Bu nedenle, polis güçlerinin daha iyi eğitilmesi, ülkedeki yaklaşık 25 milyon göçmen kökenli insanın varlığı konusunda bilinçlendirilmesi ve bu insanlara karşı daha duyarlı davranmalarının sağlanması zorunludur.

Almanya’da artan milliyetçilik, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı göz önüne alındığında, güvenlik önlemleri uygulanırken göçmenlere karşı ayrımcılıktan kaçınmak her zamankinden daha önemlidir. Artan ırkçılık, milliyetçilik ve yabancı düşmanlığından ilk zarar görecek olanların göçmenler olacağı kesindir.

Terör eylemlerine karşı çok güçlü önlemler alınmasın demiyorum; aksine, daha da güçlü önlemleri destekliyorum. Vurgulamak istediğim tek nokta, göçmenlerin toptan bir şekilde potansiyel suçlu veya terörist olarak görülmemesi gerektiğidir. Herhangi bir olumsuz olayda veya suçta hemen göçmenleri akla getirme ve onları sorumlu tutma zihniyetinden vazgeçilmelidir.

Göçmen gençleri terör faaliyetlerinden uzak tutmak için yeni programlar geliştirilmelidir. Gençler arasında artan işsizlik göz önüne alındığında, bu gençler her türlü eyleme karşı savunmasız hale gelebilirler. IŞİD, Almanya’daki faaliyetlerini göçmen gençler arasında gizli ve ısrarlı bir şekilde sürdürmektedir. IŞİD aktif saldırılar düzenlemese bile, gençleri siyasal İslam adına yeni yollarla örgütlemektedir. Bunu önlemek ve gençleri bu yanlış ideolojilerden uzak tutmak için, göçmen kökenli gençlerin genel ve mesleki eğitimine özel bir önem verilmelidir.

Almanya’nın artık bir göç ülkesi olduğu gerçeği kabul edilmeli ve barış içinde bir arada yaşamanın koşulları oluşturulmalıdır. Yarım asırdan fazla bir süredir Almanya’da yaşayan göçmenler, ülkenin gelişimine her alanda büyük katkılarda bulunmuşlardır. Eşitliğe dayalı, kimsenin hor görülmediği veya aşağılanmadığı, barışçıl bir ortak gelecek inşa edilmelidir.


Cumali Yağmur – 16.11.2025

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑