Makaleler

Published on Kasım 2nd, 2025

0

Modern kapitalizm çıkarlarına mağdur edilen Kürt halkı davası | Gül Güzel


Yıllardır katmerleşen acılarım, bazen izlediğim siyasi tutsakların yargılandığı mahkeme salonlarına sığmıyor. Yargılanan Kürt siyasi tutsakların hem mahkûm edilme nedenleri hem de onların yaptıkları siyasi savunmaları, omuzlarıma konan kocaman taşlar ağırlığında ızdırap veriyor. Örneğin Alman kriminal dairesinin uluslararası tutuklama kararıyla İtalya’dan tutuklanıp getirilen ve hala Stuttgart Stammheim Cezaevinde, §129b maddesi ile suçlanan Welat Ç. isimli Kürt siyasetçi. Duruşmaya dair birkaç haber yaptığım için detaylarına girmeden sadece 28 Ekim 2025’te Welat Ç. nın yaptığı 30 sayfalık el yazısı savunması çerçevesinde aldığım notlardan yazmak istiyorum.

28 Ekim’de görülen davanın Mahkemenin dinlemek için davet ettiği polis memuru, Frankfurt’ta yapılan bir eylem ve kişiler hakkında bilgi vererek, eylem sırasında zarf içinde el konulan paranın kime ait olup, olmadığına veya harcamak isteyip, istemediğine dair tespit edemediğini belirtti. Para sayıldıktan sonra meslek arkadaşı olan sayın Hoffmann’a verildiğini ve eyleme kendisinden başka 7-8 memurun daha bu eyleme katıldığını belirtti.

Sayın Çetinkaya’nın el yazısıyla hazırladığı savunmasından bazı notlar

Terör ithamını asla kabul etmiyorum!

Mahkeme heyetinin iddiasında adıma kullanılan Terör örgütüne üye olma suçlamasını kabul etmiyorum! PKK’nin kendini 11 Haziran 2025’te feshetmiş olmasından dolayı da ne PKK ne de kendim için terör ithamını kabul etmiyorum! Sayın mahkeme heyeti beni neden tutukladınız? Bu tutumunuz, Kürtleri kriminalize etmektir. Politik olan bu dava asla hukuksal bir dava niteliğini taşımıyor.

Doğduğum topraklarda da İsmimde Türkçede yasaklı olan W harfinden ve ismimin anlamından dolayı kimse bana Welat diyemedi. Diyenler de cezalandırılıyorlardı. Aynı mantıkla isimleri Kürtçe olan bütün köy ve yerlerin isimleri de değiştirildi. Kürdistan demek öldürülme nedeniydi. Bu şekilde Kürtlere ait her şey inkâr ve imha ediliyordu. Bu durum 12. 8. 1980 darbesiyle daha da fazlalaştı. Onun için halk mücadelesi, Kürdistan İşçi Partisi öncülüğünde yürümeye başladı. 1985’ten beri geliştirilen Koruculuk sistemiyle de Kürdistan’da köy yakmalar, tutuklamalar, işkence, katliam işgaller hala devam ediyor. Babam gibi birçok insan Kürtçe konuştukları veya müzik dinledikleri için tutuklanıp, ağır işkencelere maruz kaldılar. Tutuklandıklarında işkencelerle, bedenlerinde birçok kırıklarla ve tanınmaz halde birkaç ay sonra eve gelebiliyorlardı. İsmim ve kimliğimden dolayı okullarda öğretmenlerin de disiplin cezası ve şiddetlerine maruz kalıyordum.

2 metre karelik süngerli hücrelerden işkencelere!

Welat yani Vatan anlamına gelen ismim ve 1988 yılında şehit olan amcamın durumu beni çok etkiledi. Bu acının üstüne 1991 yılında diğer bir amcamın kontrgerilla tarafından katledilmesi de eklendi.  Beyaz Toroslarla halkımız kaçırılıp katlediliyordu. O yüzden hala 18.000 mezarları bile bulunmayan Kürtler var. Kürtlere karşı kullanılan top, tüfek, tank, panzerler de hep Almanya imalatıydı. Bu silahlar biz Kürtleri öldürmek için kullanıldı. Atatürk’ün evlatlık kızı Sabiha Gökçen pilot olarak kullandığı uçakla 1938’de Dersim’lileri, Almanya yapısı zehirli bombalarla katletti. Onun için bizler için kullandığınız bu terörist ithamını asla kabul etmiyorum.

1990’larda birçok genç ya tutuklandı ya işkencelerde katledildi veya dağa çıkmak zorunda kaldı… Ben de 1993’te tutuklandım. 45 gün aralıksız işkence gördüm. 2 metre karelik süngerli hücrelerden çıkarılıp, cop, tekme, tokat, psikolojik, her türlü fiziki işkenceye uğruyorduk. Dayatılan Türklüğü kabul etmediğimiz için her gün 40 dakika uygulanan falaka ve her türlü işkenceye maruz bırakılıyorduk. Filistin Askısı denilen falaka işkence türüyle, sırtımızın arkasında kelepçelen ellerimiz ve kollarımızın arasına sokulan değnekle 2 metre havaya kaldırılıp, indiriliyorduk. O yüzden sol kolum omuzumdan çıkmış ve iki yerinde de kırılmıştı. Ama bu yaralanmamız hiç tedavi edilmiyordu. İki yerinde kırılan kolum sadece bir bez parçasıyla sarılıp, getirilen veteriner de çıkan omuzumu yerine koymuştu. Bunların yanısıra el ve ayak tırnaklarımız pense ile çekiliyor, bedenimizde sigaralar söndürülüyordu!

Türk müsün? değil misin?

Welat ismimden dolayı da işkenceler gören bir Kürdüm.

Bazen bizler hücrelerden alınıp, tren raylarına yatırılıp, bağlanırdık. Trenin gelmesini o şekilde beklerdik. Trenin gelmesine 4-5 metre kala treni durdurup, bize Türk müsün? Kürt müsün? Diye sorarlardı. Ben Kürdüm deyince, treni durdurup beni ormana götürerek, bir çukurun önüne yatırırlardı. Yine aynı soruyu sorarlardı ve ardından anlatılamayacak işkenceler…O yüzden katilleri belli olan ama hala binlerce faili meçhul kayıplar var! Bu şekilde 45 gün süren işkence sonunda yine hücreye atıldım. Yarı ölü halindeydim ve yaşadıklarımdan dolayı o an ölmeyi istemiştim. Daha sonra 18 ay İzmir-Buca cezaevinde kaldım. Burada da yine her ay götürüldüğüm mahkeme günü askerlerin copları ve yalınayak cam parçaları üzerinde yürütülmekten kanayan ayaklarımla arabaya bindirilirdim. Halbuki bu mahkemeler sadece formalite icabındaydı. Kime, ne kadar ceza verileceği zaten belliydi. O yüzden bizler de ifade vermeyi reddediyorduk. Yalanlarla düzenlenen bu dosyalardan dolayı 12,5 yıl hapis cezası verilmiş ve Aydın Cezaevine gönderilmiştim. Orada da toplam 10 yıl sonra cezaevinden çıkarıldım ama bu sefer de Askere gönderilmek için ailemi bile göremeden Denizli’ye götürüldüm. Ama ben asker olup, kendi halkıma karşı silah kullanamazdım ve o yüzden askerden firar ederek Avrupa’ya geçtim. Ancak Avrupa da bana göre olmadığı için Mahmur kampına gittim ve orada çocuklara ders verdim. Ama Türk ve Barzani askerleri burada da bana rahat vermeyince tekrar Avrupa – İtalya’ya Ağustos 2017’de geri geldim.

Ben tekrar ülkeye/Güney Kürdista’a gitmek isterken Brüksel havaalanında tutuklandım. 3 ay, 20 gün sonra şartlı ev hapsiyle serbest bırakıldım. Temmuz 2023’te mahkeme teslim edilmemi kaldırdığı için ben İtalya’ya döndüm. Aynı gerekçelerle 16 ay sonra 24 Nisan 2024’te İtalya’da tutuklandım ve 24 Nisan 2025’te de Almanya talebi üzerine önce Frankfurt, daha sonra da Stuttgart Stammheim cezaevine getirildim. Dosyalarıma hep tehlikeli adam, yasaklı örgüte üye olma, terörist olarak işlendi.

Kimliğimle tanışma

 Kendi kendime 14 yaşımda sorular sormaya başlayıp, neden Kürt, Kürdistan ve Kürtçe yasak? diyerek kimliğimle tanışma ve yol ayrımına geldim. 1990 yılında İzmir’e göç etmek zorunda kaldığımızda, JİTEM tarafından yakılan 6.000 köy ve göç ettirilenlerin şehirlerdeki asimilasyona ve şiddetlere uğraması da devam ediyordu. Abdullah Öcalan bir umut ışığını yakarak, özgür Kürdistan hayalimizi güçlendirdi. Bu uyanışın en önemlisi, Kürt toplumunun uyanışı ve özellikle de kadının özgürlük mücadelesinde yer alarak devam etmesi oldu. Örgütlenmede yer alan birçok genç bu uğurda hayatlarını verdiler. Ben de o zaman gençlik grubunda, Okyanusta bir Damla olma misali bu örgütlenmede yerimi aldım.  Şunu da belirteyim ki, Ulus ve Uluslararası Hukuk- Adalet 3. Dünya savaşçılarının hizmetinde bulunup, ses çıkarmamakta ve gözlemci olmaktan öteye gidememektedir. Kürdistan, Filistin ve benzeri yerlerdeki savaşlara seyirci kalıyorlar. Yeni bir ‘Post Modern Diktatör’ zamanı olarak adlandırmak yanlış olmaz. Modern kapitalizm kanser hastalığı gibi her yeri sarıyor. Egemenlik yarışı ve rekabeti ile modern kapitalizmde yarışılıyor!

Yüz kere dünyaya yeniden gelsem de Kürdüm

Yüz kere dünyaya gelsem de yüz kere Kürt olarak doğmak isterim ve şimdiye kadar verdiğim mücadeleyi yine verirdim. Sizlerin Terörist suçlamalarınızı asla kabul etmiyorum. Onun için tarihin üzerindeki perdeyi kaldırın ve hemen özgürlüğümü talep ediyorum!

Kendinden çok emin bir duruş ve tutumla savunmasını yapan Welat Ç. Hakkında avukatı Sözer’in ek bilgilendirmesi: ‘’Mardin – Ömerli de 1974’te doğmuştur. Kimliklerinden dolayı küçük yaşta ailesiyle İzmir’e göç etmek zorunda kalmış ve ailesi hala orada yaşıyor. Bir süre Mahmur Kampında 5 ile 10 yaş arası çocuklara öğretmenlik yaptı. 2017 yılında ise daha önce de mülteci olarak geldiği İtalya’ya döndü ve o ülkenin vatandaşıdır’’.

Mahkeme baş hâkimi Hans-Jürgen Wenzler ise,’’ PKK sempatizanı mı? Üyesi mi? Sorularına cevabınızı sonra verebilirsiniz. Mahkemeye sunulan savunma dosyası için teşekkürler’’ dedikten sonra, bir dahaki duruşmanın, 04.11.2025 tarihinde, saat 10.00 da devam edeceğini ekledi.


Kadının Kaleminden: Gül Güzel – 02.11.2025

Tags: ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑