Makaleler

Published on Şubat 8th, 2025

0

Kibrit gibi küçük hücrelerde tutulanlar yazdı | Gül Güzel


İnsanın cinsi, rengi, inacı, ait olduğu topraklar kimliğini belirler. Ancak, tarihte biraraya gelmemeleri ve üzerinde yaşadıkları yurtlarının doğa zenginliklerinin talan edilebilmesi için hep yok sayılan halklardan biridir Kürt halkı. 40-50 milyon nüfusuyla dünyanın resmi kimliği-vatanı olmayan en büyük nüfuslu tek halkı(!) Tarih boyunca egemen sömürgenlerin işbirlikçi imhaları bu halkın yakasından hiç düşmedi. O yüzden kimlik bilinci, hak, adalet, hukuk, cins eşit hakları için mücadele eden bu halkın fertleri, uluslar arası taleplerle bir ülkede tutuklandırılıp, başka ülkede zindanlarda tutuluyorlar. Bunların örnekleri o kadar çok ki, ama bu tür örneklere değinmeden ‘Kibrit kutusu kadar küçük’ hücrelerden yazan siyasi tutsaklardan gelen bir kaç mektubu siz okuyucularımızla paylaşmak istiyorum. Hamburg ve Erzincan Cezaevlerinden yazan Kenan AYAS ve yaşından çok senelerdir cezaevlerinde tutulan Zeynep Avcı’nın mektupları…

Merhaba Değerli Gül Abla,

Uzun zaman oldu yazışmayalı. Mahkeme kararından sonra sana yazmıştım. Cevap alamayınca ve yazdığın yeni yıl kartında bahs etmeyince, maktubumun sana ulaşmadığını anladım. Mahkeme sürecini yazmıştım. Bol bol Adalet, hukuk, güç çıkarlar ilişkilerini yazmıştım. Gündem değişti, sürecin gerisine düşmek istemiyorum. Hem sen Almanca, İngilizce, Rum’ca, Türkçe haberleri takip ettiğinden, muhtemelen değerlendirmelere büyük ihtimalle bir yerlerde denk gelmişsindir.

Kibrit kutusu gibi küçük hücremde, dünyada olup – bitenleri dilini bilmezsem de TV’de izlemeye çalışıyorum. Bir görüntü, bir resim çok şey anlatıyor. Herşey başdöndürücü hızla değişiyor. İzlemekte, anlamakta zorlanıyorum. Eskiler bu durumlar karşısında derlerdi ki, ‘’Dünyanın çivisi çıktı’’. Ortadoğu ve dünyanın ayarı iyice bozuldu. Esat rejimi 12 günde tarih oldu. Dünya, bugünün kafa kesen, tecavüzcüleri, çetelere kravat taktırarak Suriye’nin yeni efendisi yaptılar. Zalimlerin sınır tanımaz hadsizliği arttı. İkiyüzlülük her tarafa bulaştı. Mazlumların acısı tanımasız oldu. Güçlü olanın dünyası. Güçlü olanın güçsüzü ezdiği, güçlü olanın istediğini yaptığı bir dünya…

8 Aralık’tan bu yana doğru-dürüst uyuyamıyorum. İlk duyduğumda İŞİD zihniyeti yeni bir isim ve yeni bir misyonla sahneye çıkarılıp, zafer tacı takılacak ve ekledim Kadınlardan, halklardan büyük intikam alacaklar! Şimdi o topraklarda yaşayan kadınlar yeni bir zihniyetle karşı karşıya. Bu karanlık kuyuda kadınların nefes alabildiği, kendi devrimini inşaa ettiği o kutsal topraklar büyük bir saldırı altında.

İşgal ettikleri topraklarda esir aldıkları kadınlara tecavüz etmeyi ibadet sayan ama Avrupa’lı bir kadının elini sıkmayı günah gören bu çarpık zihniyet, bu kokuşmuş gericilik insanlığın başına büyük belalar getirecek.

Değerli Abla, şimdiye kadar bu karanlık kuyuda hiç bu kadar zorlanmamıştım. Her şeye rağmen hep umut etmek istiyorum. Bu çağ çok farklı bir çağ. Herkesi yenmek istiyor. Hayat bizi sınıyor; zaman bizi sınıyor. Bu çağa yenilmeyeceğiz. Bizi biz yapan değerleri yitirmeyeceğiz.

Değerli Abla yazdığın şiire itirazım var.’’Gülücüklerimi geri istiyorum!’’diyorsun ve ekliyorsun ‘’Hükümdarların benden çaldığı!’’ hiç kimsenin gülücüklerini çalmaya gücü yetmez. Hele hele hiç bir hükümdar asla! Sen Munzur suyu içmişsin. Munzur suyu içmişsen, yüzündeki gülümsemeler hiçbir zaman eksik olmaz. Ve hiçbir hükümdarın buna gücü yetmemiştir; yetmeyecek de. Tıpkı Dersim’e Sefer olur ama Zafer asla!…gibi.

Yüzündeki gülümsemelerin eksik olmaması dileğiyle… Kendine çok iyi bak. En içten duygularla selamlıyorum. Ağız dolusu güleceğimiz günler çok yakın. Özgür bir ortamda çocuksu gülücüklerle…

Kenan AYAS, 24.01.2025,   Holstenglacis 3,        20355 Hamburg

**********************

Sevgili Gül, Merhaba,

Nereden başlamalı, nasıl başlamalı bilemiyorum. Şimdiye kadar yazmadığım için özür dilerim. Üç mektubunu da üç farklı Cezaevlerinde aldım sayılır. Belki o konuda sayfalar dolusu yazabilirim fakat ondan ziyade hem yazdıklarına, hem de yazacaklarıma odaklanmam daha iyi olacaktır diye düşünüyorum. Biraz da olsa mahçubiyet duyduğumu bilmeni isterim.

Yeni bir yılın ilk günlerindeyiz. Ben de neredeyse bir yıl olacak Erzincan Cezaevine gönderildim. Kendi isteğim dışındaydı sevkim. Zaten istesem de istediğim bir yere gitme şansım şimdilik yok değil mi😊) Erzincan’da hava şu an buz gibi desem yeridir. Disarıda nasıl hissediliyor bilmiyorum, toprakta biriken karın, çamurun etkisi farklı her zaman tahmin edersin. Soğuk haliyle biraz etkili de oluyor. Geçen hafta yine ağır bir soğuk algınlığı yaşadım. Tabii öyle pek kimse de görmedi😊) kendi kendime dikkat edip, imkanlarım dahilinde sıvı takviyesiyle iki günde ancak toparlayabildim. En azından ayakta geçirme şansım oldu diyebilirim. Kapalı bir kutuda etrafındaki virüslerle mücadele etmek trajedi geliyor şu an bakınca. O anda yaşadıkların, hissedip duyumsadıkların… buraya dair anlatılacak çok şey var aslında. Dar alanda o kadar çok duygu yaşanıp duruyor ki, yazılması, anlatılması da bir o kadar zor…

Yazdığın mektuba dönersem,’’Sonbahar yapraklarını’’ göndermiştin. Tabii yazdığında biraz fazla etkilemişsin kendini. Üzülmek çok insani bir duygu. Öyle anlar oluyor ki, sevgili Gül, bir an duruyor ve kendine bakınca üzüntüm katlanıp duruyor. Bazen komedileştiriyorum da yaşadığım anı. Başka şansım da yok değil mi? Ağaçtan düşen bir yaprağın farkında olmayabiliyoruz çoğu zaman öyle değil mi? Aslında hayatın her alanında böyle. O kadar hızlı ve bir o kadar çabuk unutup tüketiyoruz ki elimizde olanı, çevremizde olanı, yaşadıklarımızı, yaşanan her anda bu böyle. Farkında olmadan üzerinden geçip gidebiliyoruz.

Kendimden nasıl söz edeyim bilmiyorum aslında. Dışardaki yaşımdan çok fazla uzun zamandır Cezaevindeyim. 1996’dan bu yana. Epey Cezaevi ‘’gezdirildim’’( hepsi ayrı bir macera, ayrı bir hikayelerle dolu. İnsanın olduğu her yerde bolca hikaye de olur bilirsin. Hele bu içeride olunca çok daha farklı. Dışarıdan bakıldığı gibi de değil. Bilinmeyeni kadar, dile gelemeyeni de fazla, söylenemeyeni de fazla. Her insan başka yaşar, başka türlü yaşatır kendini.

Ailem İstanbul’da yaşıyor. Aslen Mardin’liyim. Hiç görmedim Mardin’i. O şansım hiç olmadı. Ondokuz yaşımda tutuklandım. Öncesinde de tekstilde çalışıyordum. Çalışmayı seviyordum. Dışarıda kısa bir hayatım oldu diyebilirim. Çocukluktan sonrayı sayarsak biraz öyle değil mi? Bazen anlatınca çoook hikaye biriktirip yaşadık diyoruz. Fakat bu takvim yapraklarına bağlı kalınca anlamı da, anlatısı da değişiyor herşeyin.

Mektubunun bir yerinde ‘’Yaşlandıkça…’’ deyip devam etmişsin. Evet yaşalıyoruz! Yaşlanmıyoruz!! Bunu kabullenmek bazen zor biliyorum. Ama doğru tektir ‘’yaşalıyoruz’’. Doğanın kanunu ve değiştiremiyoruz ne yazık ki! Diğerleri ise algımız bize ‘’eklenen’’ bu yaşlar o kadar öğretici oluyormuş ki, yaşadıkça daha iyi anlıyor insan.

Doğa’nın anlattıklarına ben de inanıyorum. O kadar ürperticidir. Bazen haberlere ‘’Mucize gibi’’ yansıtılırlar. Oysa o mucize dedikleri aslında unutulan değerlerdir. Onun farkında değil insan. Hani, sahibinin peşinden giden bir köpek örnek veriliyor, ya da yavrularını korumak için gösterdiği çabası vs…vs… Geçenlerde bir habere denk geldim onu anlatırsam, sanırım daha iyi bir örnek olacak. Bir dükkan sahibi sanırım bir köpeğe hergün yiyecek veriyor ve birgün aynı köpek bir kemik parçasını o dükkan sahibinin kapısına bırakıyor. Yaptığı yardıma karşılık o canlının bir teşekkürü, minnettarlığı. ‘’Hayvan’’ olarak baktığımız o canlının da bir dile getirişi; yaşadığı hissi! Dediğin gibi doğa bize gösteriyor herşeyi fakat yeryüzünün en tehlikeli canlısı insan da sürekli yok edip duruyor. Öyle değil mi? Yaşanan ‘’Doğa felaketleri’’ dediklerimizin göstergesidir. Dilerim çok geç olmadan aklımızı başımıza toplarız değil mi? Çok iç karartıcı cümleler kuruyorum galiba… Dilerim sonraki sohbetleri özgür ortamda yaparız da hikayeler birikir her bir sohbette.

Ben de yazmayı sevenlerdenim. En azından çabalıyorum diyeyim. İstersen paylaşmak da isterim. Paylaşmanın insanı çoğaltığına inanıyorum. Unutmadan ‘’Uğur böcekleri(uç uç böcekleri)ni ben de severim ve özel yerleri vardır bende de😊)

Şimdilik böyle kabul et ve tekrardan özür dilerim bu kadar beklettiğim’’ için.

Herşey gönlünce olsun. Güzel günlerde buluşmak, sarılmak dileğiyle 2025 yılın mutlu, huzurlu, sağlıkla dolu olsun.(Erzincan Kadın Kapalı İnfaz Kurumu, Mektup Okuma komisyonu  GÖRÜLDÜ-1)

Zeynep Avcı, 13.01.2025,   Kadın Kapalı Cezaevi,  C-Tek – 6    Erzincan Türkiye


Kadının Kaleminden: Gül Güzel – 08.02.2025

Tags: ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑