Makaleler

Published on Ekim 27th, 2024

0

Yüz elli yıl önce ve bugün: İşçilerin dünü, bugünü ve yarını | Erkan Karakaplan


Yüz yıl önceki işçilerin durumu oldukça zordu. Uzun çalışma saatleri, düşük ücretler, güvencesiz çalışma koşulları ve çocuk işçiliği yaygındı. İşçiler, temel haklarından yoksun, neredeyse köle gibi çalıştırılıyorlardı. Bu durum karşısında işçiler, devrimci öncülerle birleşerek sendikalar kurmaya, grevler düzenlemeye ve hakları için mücadele etmeye başladılar.

Günümüzde işçi hakları ve mücadelesi ise önemli ölçüde değişti. Çoğu ülkede ağır bedel ödeyerek kazanılan iş kanunları sayesinde çalışma saatleri sınırlandırıldı, minimum ücretler belirlendi, iş güvencesi sağlandı ve çocuk işçiliği yasaklandı. Sendikalar, işçilerin toplu sözleşme yapmalarına ve haklarını korumalarına ortak refleks için varlığını koruyor. Ancak, hala çözülmesi gereken birçok sorun bulunuyor. Geçmişe göre daha iyi olsa da, işsizlik, düşük ücretler, iş güvencesizliği ve çalışma hayatındaki eşitsizlik gibi sorunlar hak gasplarına uğrayarak devam ediyor.

Peki, bu iki dönem arasında ne gibi değişiklikler oldu?

– Sendikaların Güçlenmesi: İşçilerin sesini duyurmasında en önemli araç olan sendikalar, geçmişe göre daha örgütlü ve güçlü bir yapıdan uzaklaşıyor.

– İş Kanunları: Çalışma hayatını düzenleyen iş kanunları, işçilerin haklarını koruyan önemli bir araç halinden gerilemeye doğru evriliyor.

– Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO): ILO, işçilerin haklarını korumak için uluslararası düzeyde standartlar belirliyor ve ama üye ülkelerin bu standartlara uyması gün be gün uygulamaktan çıkıyor.

– Teknolojik Değişimler: Endüstri devrimi ve ardından yaşanan teknolojik gelişmeler, iş hayatını kökten değiştirdi. Bu durum, hem yeni iş imkanları yarattı hem de bazı mesleklerin ortadan kalkmasına neden oldu.

Küreselleşme, işletmelerin farklı ülkelere çok uluslu şirketler olarak yayılmasına ve rekabetin artmasına yol açtı. Bu durum, işçilerin hakları üzerinde olumsuz etkiler yarattığı, işçilerin yeni haklara ulaşmasını da zorluyor. Bazen belli başlı hakları birden fazla ülkelerde almak için uluslararası işçi dayanışmalarına ihtiyaç duyulmakta. 

Sendikaların reformist ve işbirlikçi tutumlarıda günümüzde haylice tartışılması ve irade müdahaleyle, mücadeleci yöne doğru rotayı örgütleme ihtiyacıyla karşı karşıya.

Gelecekte işçi hakları ve mücadelesi nasıl şekillenecek?

Yapay zeka ve otomasyonun iş hayatına daha fazla entegre olmasıyla birlikte, bazı işlerin ortadan kalkması (özellikle kol emeği) ve yeni işlerin ortaya çıktğı ve halen çıkması bekleniyor. Bu durum, işçi hakları ve mücadelesi üzerinde önemli etkiler yaratıyor ve burjuvazinin ciddi hak gaspları söz konusu.

Pandemi sürecinde yaygınlaşan uzaktan çalışma (home office) modeli, gelecekte de devam edebilir. Bu durum, iş hayatında esnekliği artırsa da, işçilerin yalnızlık hissetmesi ve iş-yaşam dengesini koruması gibi ve hak alma mücadelesinde örgütlemelerde yeni sorunlara yol açabiliyor.

Sürdürülebilirlik ve çevre bilinci, iş dünyasında giderek daha önemli hale geliyor. Yeşil ekonomiye geçiş, işçiler için yeni istihdam olanakları yaratırken, aynı zamanda yeni mesleklerin ortaya çıkmasına da neden olabilir. Bu durumlarda halen bu yönlü işçi örgütlemeleri yaratılmadığından, süreç işçilerin alehinde.

İşçilerin mücadelesi, insanlık tarihinin en uzun soluklu mücadelelerinden biridir. Geçmişte kazanılan haklar, bugün geçmişe nazaran daha iyi koşullarda çalışmamızı sağlasada, esasen gelinen nokta itibari ile, sanayi gelişmişliği kıyasıyla çok geri durumda. Hala çözülmesi gereken birçok sorun bulunuyor. Gelecekte işçi hakları ve mücadelesi, teknolojik gelişmeler, küreselleşme ve iklim değişikliği gibi faktörlerden etkilenerek yeni bir boyut kazanacak ve işçi haklarını en üst seviyeye çıkarmalıyız. İşçilerin, teknoloji gelişmelerine göre, daha az çalışarak daha yüksek kazanması gereklidir. Örneğin Bosch firmasının bir sektöründe, geçmişte 25 bin işçi çalışırken, bugün otomasyon, robotizm ve yapay zeka noktalarından kaynaklı ancak 2 500 kişi çalışmakta. Ürün üretiminde işçi emeği on katına düşmüş durumdayken, çalışma saatleri 8 den 7’ye düşmüş ve maaşlar enflasyon altı artmıştır. Kazancın aşırı yüksek kesimi Şirketlerin kontolarına akmıştır. Günümüze kadar gelişmeler ışığında bakarsak, yüz yıl öncesine göre daha iyi bir durum söz konusu ama gelişmişlik noktasında, işçi hareketi kazanımlar noktasında, olmasından geri pozisyonda. Elbette, dünya çapında siyasal gelişmelerden bağımsız olmasada, yinede işçi örgütlenmeleri ve partileri atıl ve hantallığını görmeli. 

Prekarya üzerine bir değerlendirmede bu noktada gerekli.

Prekarya (marksistler lümpen proleterya derlerdi eskiden), günümüzün en önemli sosyal sorunlarından biri haline gelen ve giderek büyüyen bir kesim. Güvencesiz işler, düşük ücretler, sosyal hakların kısıtlanması gibi sorunlarla mücadele eden prekarya, küreselleşen dünyanın getirdiği yeni bir alt sınıf olarak karşımıza çıkıyor.

Prekaryanın Temel Özellikleri:

– Güvencesiz İşler: Belirsiz süreli, geçici, part-time veya sözleşmeli işler.

– Düşük Ücretler: Asgari ücretin altında veya hemen üzerinde kalan gelirler.

– Sosyal Hakların Kısıtlanması: İşsizlik sigortası, sağlık sigortası gibi temel hakların yetersiz olması veya olmaması.

– Kariyer Belirsizliği: Uzun vadeli bir iş veya kariyer planı yapma imkanının olmaması.

– Sosyal İstikrarsızlık: Konut, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçları karşılamada zorluk çekme.

Prekaryanın Nedenleri:

– Üretim süreçlerinin küreselleşmesi ve serbest piyasa ekonomilerinin vahşice yaygınlaşması.

– Otomasyon ve yapay zeka gibi teknolojilerin işgücü piyasasını dönüştürmesi.

– Esnek iş gücü piyasaları ve “sosyal devlet” anlayışının zayıflaması veya hiçleşmesi.

Prekaryanın Sonuçları:

– Zengin ile fakir yani orta sınıfın (küçük burjuvazinin) azalması sonucu zengin ile fakir arasındaki uçurumun derinleşmesi.

– İşsizlik, yoksulluk ve sosyal adaletsizlik gibi sorunların artmasıyla toplumsal huzursuzluğun artması sonucu, bu gasplara karşı duyarsızlık.

– Toplumsal hoşnutsuzluğun siyasi hayata yansıması ve kapitalist sistemlerin açık şekilde burjuvaziye ve sömürü bezirganlığına hizmet etmesi. 

Prekarya mücadelesini ve hoşnutsuzluğunu, proleteryanın mücadelesine katmak için çeşitli çözüm önerileri bulunmaktadır:

– Sosyal hakların genişletilmesi ve sosyal güvenlik sistemlerinin iyileştirilmesi mücadelesinde ortak dil ve talepler geliştirilmeli.

– Güvencesiz işlerin önlenmesi ve iş sözleşmelerinin her kesim için standartlaştırılması.

– İşgücünün niteliklerinin yükseltilmesi ve yeni teknolojilere uyum sağlanması için Sendikaların proğramlar geliştirmesi.

Prekarya, modern vahşi kapitalizmin yarattığı en önemli adaketsiz gelişmelerinin ürünüdür. Bu adaletsizliğin çözümü için bireysel çabalar yanı sıra esasen toplumsal ve siyasal düzeyde adımlar atılması gerekmektedir. Prekarya sorunu giderek büyüyecek ve sınıf bilinci oluşmaması durumunda, toplumsal hak mücadelesini daha da olumsuz etkileyecektir.

Yeni Tipten İşçi Mücadelesi ve Güncellenmiş Sosyalist Perspektif

Küreselleşme, dijitalleşme, otomasyon ve yapay zeka gibi faktörler, işçi sınıfının yapısını ve mücadele biçimlerini kökten değiştirmektedir. Bu yazıda, yeni tip işçi mücadelesinin temel özelliklerini ve güncellenmiş bir sosyalist perspektifin nasıl şekillenmesi gerektiğine işaret etmek istiyorum.

Klasik endüstriyel işçi sınıfı kavramı, günümüzde yerini daha heterojen ve esnek bir işçi kitlesine bırakmaktadır. * Platform ekonomisi, gig ekonomi ve uzaktan çalışma gibi hizmet sektörünün yeni çalışma biçimleri, işçilerin örgütlenme ve mücadele şekillerini zorlamaktadır.

Yeni Tip İşçi Mücadelesinin Özellikleri:

– İşçiler, sektörler ve ülkeler arasında daha fazla dayanışma içinde hareket etmelidirler.

– Cinsiyet, etnik köken, cinsel yönelim gibi kimlikler, işçi mücadelesinde maalesef daha belirgin bir rol oynamaktadır.

– Sosyal medya, dijital platformlar ve siber güvenlik, işçi mücadelesinde önemli araçlar haline gelmelidir.

– Uzun süreli grevler yerine, kısa süreli, etkili ve hedef odaklı eylemler tercih edilmelidir.

Güncellenmiş Sosyalist Perspektif:

– Yeni çalışma biçimlerine uygun örgütlenme modelleri: Sendikaların, platform ekonomisi çalışanları gibi yeni işçi gruplarını kapsayacak şekilde dönüşmesi gerekmektedir.

– Uluslararası işbirliği ve dayanışma, küresel eşitsizlikleri azaltmak için kritik öneme sahiptir.

– Teknolojinin, işçilerin yararına kullanılması ve demokratik olarak kontrol edilmesi gerekmektedir.

– İşçi mücadelesi, sosyal adalet ile çevresel sürdürülebilirliği bir araya getirmelidir.

Yeni tip işçi mücadelesi, sosyalist düşüncenin güncellenmesini ve yeni stratejilerin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu süreçte, işçilerin farklılıklarını bir araya getiren, teknolojik gelişmeleri kendi lehlerine kullanan ve aynı zamanda küresel bir perspektiflede hareket eden bir sosyalist hareket inşa etmek gerekmektedir. Son 20 yıldır, hatta bazı sosyalist/komünist partiler 50 yıldır proğram, tüzük ve örgütlemelerini güncellemedikleri gibi, geçmişe doğmatik ve ayetler gibi sarılmaktalar. Yine ideolojik olarak saatleri 1917 de kalmış kesimlerde cabası. Oysa süreci diyalektik ele almadığınız her şeyler hükmünü ve etkisini yitirir. 

Günümüz sürecini işçi ve emekçilerin devrimci kazanımlarına ve kuracakları sistemlere göre güncellemek bir elzemdir. Bu yönlü her türden tartışma, yazılar ve hareketleri ciddiye almak ve seviyeli gündemler oluşturmak… günümüzün devrimci ihtiyacıdır.

“İyimserliği açığa çıkarmalı ve coşkuyla dolup taşmalı… ayrıca sonsuza kadar sürecek bir görevi yerine getirmeye hizmet ettiğimizi düşünmeliyiz. Biz insanlar sadece zamanın ve kalp atışlarının parçalarıyız… ancak yaptıklarımız yüzyıllar boyunca nesilden nesile damgalanmış olarak kalacak. İnsanlar kaçınılmaz olarak sonlarına doğru yürürler… ama insanlık, işçi sınıfı ve yarattıkları asla bitmeyecektir. Dünyayı ışık ve neşeyle dolduracağız”.

Prof. Dr. Abimael Guzman’dan bir alıntı ile sonlandırayım. 

* Platform kelime­si yeni bir iş yapma biçimi olarak ilk kez 2000 yılında kullanılmış, ancak “plat­form iş modeli”nin ortaya çıkması 2008 Krizi’nden sonra gerçekleşmiştir. 2010 yılından sonra Amazon, Facebook, Twit­ter, Instagram ve Google gibi platform şirketleri dünyanın en büyük şirketleri arasına girmiş, petrol ve otomotiv şir­ketlerini geride bırakmıştır. “Gig ekono­misi”, “ortak çalışma” ve “talep üzerine kurulu ekonomi” terimleri de platform ekonomisine yakın anlamlar taşımakta­dır. 


Erkan Karakaplan – 27.10.2027

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑