Vatansız Belgeselinin Berlin’deki gösterimine Doğan Özgüden ve İnci Tuğsavul’un ortak mesajı
Esra Yıldız’ın gerçekleştirdiği Vatansız belgeselinin Berlin AKEBİ’deki gösterimini izleyen söyleşide duayen gazetecilerden Doğan Özgüden ve İnci Tuğsavul ortak mesaj ilettiler.
Avrupa Demokrat Haber Merkezi
9 Kasım’da gerçekleştirilen gösteriminde, Doğan Özgüden ve İnci Tuğsavul’un izleyicilere ilettikleri ortak mesajı:
Değerli dostlar,
Bugün şahsen Berlin’de sizlerle birlikte olamamaktan dolayı üzgünüz.
Berlin’in bizim Türkiye’deki siyasal mücadelemizde ve yayın hayatımızda da, yarım yüzyılı aşkın sürgün yaşamımızda da çok önemli bir yeri var.
İlişkilerimiz bundan tam 57 yıl önce, 1967’de, Türkiye’de Yaşar Kemal ve Fethi Naci’yle birlikte Ant Dergisi’ni çıkartmamızla başlamıştı.
Hem ekonomik göç, hem de siyasal sürgün Ant Dergisi’nin öncelikli konularından biriydi.
Her şeyden önce siyasal sürgünümüzün unutulmaz isimleri Sabiha Sertel ve Zekeriya Sertel’in yazılarını ve anılarını, Nazım Hikmet üzerine kitapları yayınlama onurunu taşıyorduk.
Dahası, sadece Berlin değil, Türkiyeli göçmenlerin yoğun bulunduğu tüm Avrupa kentlerindeki ilerici göçmen işçi ve öğrenci dernekleriyle sıkı ilişkilerimiz vardı.
Onların haberlerine, duyurularına, mücadelelerine Türkiye’de en geniş yer veren, destekleyen dergiydi Ant…
1971 darbesinden sonra sürgüne çıktığımızda Belçika, Fransa, İsveç’ten sonra Berlin’de de tam altı ay sahte pasaportla kaçak kalmış, cuntaya karşı Demokratik Direniş Hareketi’nin ilk örgütlenmesini Berlin’de başlatmıştık.
Tüm çalışmalarımızı, bugün yıkılışının 35. yıldönümü kutlanan Berlin duvarının Batı yakasında, Özgür Üniversite’nin Studentheim’ından devrimci işçi ve öğrenci dostlarımızın desteğiyle yürütüyorduk.
Ancak, Deniz’lerin idama mahkum edilmesi üzerine dünya kamuoyuna daha iyi seslenebilmek için 1972 yılbaşında Berlin’den ayrılıp Paris’e geçmek zorunda kalmıştık… Ardından Hollanda ve Belçika…
Avrupa’nın başkentinde Demokratik Direniş’in ardından 1974’te İnfo-Türk’ü ve Güneş Atölyeleri’ni kurarak yürüttüğümüz mücadele ileri yaşımızda aynı ritmde sürüyor.
Esra’nın belgeseli bundan dokuz yıl önce, 2015’de yapılmıştı.
O tarihten bu yana çok değişiklikler, gelişmeler oldu.
Sürgün mücadelemiz, Avrupa Sürgünler Meclisi’nin kuruluşuyla daha büyük boyut kazandı, sevgili Celal Başlangıç ve arkadaşlarının kurduğu Artı Gerçek’e sürekli yazarak sesimizi daha büyük kitlelere duyurabildik.
Ne yazık ki, bu mücadele sürecinde tıpkı Celal Başlangıç gibi bir çok sürgün dostumuzu kaybettik. Yılmaz Güney, Ahmet Kaya, Enver Karagöz, Garbis Altınoğlu, Teslim Töre, Ali Ertem, Doğan Akhanlı… Daha niceleri…
En son bu sabah Wuppertal’da ressam ve heykeltraş dostumuz İsmail Çoban’ın yaşama veda ettiğini öğrenmenin hüznü içerisindeyiz.
Acılara ve sevinçlere rağmen mücadele tüm boyutlarıyla devam ediyor. Bittabi Türk Devleti’nin bitip tükenmez baskıları ve tehditleriyle de…
En son Türk ve Azeri ordularının Yukarı Karabağ işgalini protesto ettiğimiz için Azeri medyası tarafından da fotoğraflarımızla hedef gösterildik.
İkimizin de yaşlarımız 90’a dayandı…
Büyük mutlululuğumuzdur… Yarım yüzyıllık mücadele süreci içinde doğan, Esra’nın belgeselleştirdiği Güneş Atölyeleri bu sene 50 yaşını tamamlıyor.
Çalışmalarımıza 80’li 90’lı yıllarda, çok genç yaşta, hatta çocuk yaşta katılmış olanlar Atölyelerin yönetimini bugün büyük başarıyla götürüyorlar.
İki hafta sonra, 27 Kasım’da Güneş Atölyeleri’nin 50. yıldönümünü kutlamanın hazırlığı içindeyiz.
Bize de bu vesileyle Berlin’deki dostlarımıza kendimizi ifade etme olanağı tanıdığınız için teşekkür ediyor, Güneş Atölyeleri’nin yöneticileri, çalışanları ve katılımcıları adına sizleri yürekten selamlıyoruz.