Tülay Hatimoğulları: Komisyon ana konulara odaklanmalı
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, parti genel merkezinde il eşbaşkanlarıyla yapılan toplantı öncesi güncel gelişmelere dair açıklamalarda bulundu.
Tülay Hatimoğulları, toplantıda Önder Apo’nun “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın toplumsal yansımalarını ve yerelde yürütülen faaliyetlerin önemini değerlendireceklerini söyledi.
Tülay Hatimoğulları, “Barışı toplumsallaştırmak bakımından yerelde yürütülen faaliyetlerin öneminin büyük olduğunu biliyoruz. Bu bakımdan verimli bir toplantı geçmesini de diliyorum” diye belirtti.
6-7 Eylül 1955’te İstanbul’da Rumlara yönelik saldırıları “pogrom” olarak nitelendiren Tülay Hatimoğulları, bu karanlık tarihle yüzleşilmesi ve mağdur edilen kesimlerden özür dilenmesi gerektiğini ifade etti.
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına da değinen Tülay Hatimoğulları, iki yılı aşkın süredir 60 binden fazla Filistinlinin katledildiğini belirterek uluslararası kuruluşlara İsrail’i durdurma çağrısı yaptı.
Havadan atılan yardımların “insanlığın utancı” olduğunu söyleyen Tülay Hatimoğulları, Refah Sınır Kapısı’nın açılması ve güçlü bir insani yardım koridorunun oluşturulması gerektiğini vurguladı.
Tülay Hatimoğulları, savaş ve çatışmaların sadece Gazze ile sınırlı olmadığını belirterek, şöyle konuştu:
“Lübnan’a, Yemen’e, Irak’a, İran’a yayılan ve aslında Türkiye’nin de etkilenme olasılıklarının yüksek olduğu bir dönemden geçiyoruz. Türkiye’de iç barışın tahkim edilmesi bu uluslararası tablo içinde bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Sayın Abdullah Öcalan’ın yapmış olduğu ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’, Ortadoğu’nun ve batıya kadar yansımış olan savaşların Rusya-Ukrayna savaşı bütün bu tablo içerisinde adeta bölgede parlayan bir meşale olmuştur. İşte bizler barışa bu anlamıyla daha güçlü sahip çıkmak zorundayız. Bu çağrının tarihsel anlamını bölgedeki siyasal toplumsal gelişmelere, iktisadi gelişmelere, emperyalist güçlerin bölgeyi yeniden dizayn etme adımlarına baktığımızda ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görüyoruz”
İÇ BARIŞ DEYİP, ROJAVA TEHDİT EDİLEMEZ
Rojava’ya yönelik tehditlere de işaret eden Tülay Hatimoğulları, şunları ifade etti:
“Özellikle Türkiye’de izlenen siyaset için şunu çok açık ifade etmek isteriz ki Türkiye’de ‘iç barış’ deyip, Rojava’yı tehdit etmek ve oraya dönük tehditler savurmak birbiriyle uyuşmayan yaklaşımlardır. Bugün Türkiye’de Kürtlerle barışırken aynı zamanda Suriye, Irak, İran’daki Kürt ile de barışmalıyız. Burada barışı ve demokrasiyi tesis edeceksek aynı şeyi 914 kilometrelik sınıra sahip olduğumuz Suriye ile de yapmak zorundayız. Türkiye eğer gerçekten bir güvenlik koridoru oluşturmak istiyorsa güvenlik koridorunun barıştan geçtiğini hiçbir zaman unutmamak lazım. Güvenlik savaşla, silahla, mermiyle, tankla, topla sağlanmaz. Güvenlik her halkın hakkını ona vermekle sağlanır. Eşit yurttaşlığın tesis edilmesi ile sağlanır. Demokrasinin kabul edilmesi ve tesis edilmesi ile sağlanır.”
DEM Parti Eş Genel Başkanı, “Orada yapılması gereken en önemli şey kesinlikle bütün farklı halkların ve inançların, kendilerini o yönetimde hissettikleri, Suriye’de eşit yurttaş hissettikleri, demokratik bir Suriye’nin inşasından geçer ve Türkiye’ye önerimiz de bu siyaseti geliştirmesidir. Türkiye’nin Suriye’ye yapacağı en büyük iyilik sadece orada barışı ve demokrasiyi desteklemek olur.” diye ekledi.
KOMİSYON ANA KONULARA ODAKLANAMIYOR
Meclis’te Kürt sorununa ilişkin kurulan komisyona dikkat çeken Tülay Hatimoğulları, “Ne yazık ki Öcalan ve PKK’nin attığı somut adımlara karşın iktidar ve devlet henüz somut bir adım atmadı. Atılan en önemli adım komisyonun kurulması, ancak komisyon ana konularına yeterince odaklanamıyor”
EZBER BOZAN, ÖN AÇICI ADIMLAR ATILMALI
Tülay Hatimoğulları şöyle devam etti:
“Komisyon, toplumsal mutabakatı güçlendirmeli ve özel bir yasayla demokratik entegrasyon ve özgürlük yasalarını parlamentonun gündemine taşımalıdır. 1 Ekim’de başlayacak yeni yasama döneminde bu konulara dair taslak çalışması olmaması, oyalama politikalarının göstergesidir. Komisyonun en acil konularından biri de ‘umut hakkı’dır. Sayın Öcalan’ın özgür yaşama ve çalışma koşullarının acilen oluşturulması gerekiyor. Öcalan, sürecin başarısı için aktif rol üstlenmek istiyor. Komisyonun İmralı’ya giderek Öcalan’la görüşmesi hayati önem taşıyor. Komisyon cesur olmalı, ezberleri bozmalı, ön açıcı adımlar atmalıdır.
DEVLET SOMUT ADIMLAR ATMALI
Halk barış sürecini gönülden destekliyor ancak güvenin oluşması için devletin somut adımlar atması gerekiyor. Kayyım atamaları, kayyım yasasının yürürlükte olması, belediye eşbaşkanlarının görevden alınması, hasta mahpusların hapishanelerde tutulması ve infaz yakmalarının devam etmesi, sürece olan güveni zedeliyor. Toplumun barış talebi güçlüdür. 86 milyon yurttaş barış istiyor ancak iktidarın muhalefete yönelik baskıları bu inancı zedeliyor. CHP’ye yönelik operasyonlar, gözaltılar, kongre iptalleri ve olası kayyım atamaları antidemokratiktir. Barış süreci, muhalefete baskılarla değil, tüm kesimleri ikna ederek güçlenir. Türkiye, tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini yaşıyor. 50 milyona yakın insan açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Ev kirası ödenemiyor. Barış ve demokratikleşme süreci, işçinin, emekçinin, yoksulun, esnafın, çiftçinin, emeklinin ve KHK’lilerin haklarını da kapsamalıdır. DEM Parti olarak bu süreci örgütlerken, sadece mesajlarla değil, örgütlü duruşumuzla herkesin yanındayız. ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’, yeni bir mücadele döneminin başlangıcıdır. Demokrasi mücadelesini büyütmek, Türkiye’nin ihtiyacıdır. Bu nedenle tüm kesimlerin sürece sahip çıkması gerekiyor.”
Toplantı basına kapalı olarak devam etti. (ANF)

























































