Güncel

Published on Kasım 2nd, 2025

0

Maraş depremlerinin 1000. günü: EMEP’li Karaca ve Adalet Peşinde Ailelerinden 300 soru

EMEP Milletvekili Sevda Karaca ve Adalet Peşinde Aileleri Platformu İçişleri Bakanlığından Adalet Bakanlığına, Kültür Bakanlığından TBMM Başkanına kadar iktidara depremin 1000. gününde 300 soru sordu.

53 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği, yüz binlerce kişinin yaralandığı ve milyonların etkilendiği Maraş merkezli 6 Şubat depremlerinin 1000. gününde; Emek Partisi Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca ve Adalet Peşinde Aileleri Platformu, iktidara 300 soru yöneltti.

Sorulara ilişkin şu ifadeleri kullanıldı: “Bu 1000 günün , adaletsizliğin, ihmalkârlığın, unutturma politikasının, talanın, rantın ve yalanın ifşa olduğu 1000 gün oldu. Depremin ardından ‘yaraları sarıyoruz’ diyenler, kentleri birer rant sahasına dönüştürürken; geride kalan yüz binlerce insan barınma, geçim, sağlık, eğitim gibi en temel haklarından mahrum bırakıldı. Halkın vergileriyle toplanan yardımların, bağışların ve kredilerin nereye gittiği hâlâ bilinmiyor. Kaybettiklerine ulaşamayan aileler, hâlâ DNA örneklerinin alınmasını ve eşleştirilmesini bekliyor. Depremin yıktığı kentler, inşaat tekellerinin ve tarikat vakıflarının yeni mülk alanlarına çevriliyor. Bugün deprem bölgesinde yaşam hâlâ olağanüstü koşullarda sürüyor. Kadınlar, çocuklar, gençler, yaşlılar, engelliler için güvenli barınma, sosyal destek, istihdam ve sağlık hizmeti hâlâ sağlanmış değil. Konteyner kentlerde kadınlar şiddet, çocuklar istismar riskiyle karşı karşıya. Gençler işsiz, geleceksiz ve umutsuz bırakılıyor. Doğal alanlar, tarihi miraslar rant projeleriyle bir kez daha yıkıma uğratılıyor.”

“Hesap sormaktan vazgeçmeyeceğimizi gösteren 1000 soru”

1000 günün bilançosu anlamına gelen sorular; deprem davalarından kentsel yağmaya, kültürel mirasın sermayeye peşkeş çekilmesinden iktidarın ‘asrın felaketi’ söylemlerine kadar pek çok konuya değiniyor: “Her soru, bir ihmali, bir suçu, bir inkârı, unutturulmak istenen bir gerçeği yeniden gündeme getiriyor. Halkın yaşadığı felaketi sürekli kılmaya çalışanlara karşı, bu soruları hesap sormanın belgesi olarak kayda geçiriyoruz. Bu rapor vesilesiyle bu sorunların bizzat muhatabı, sorumlusu olan iktidara, yerel ve merkezi yöneticilere hesap sormaktan vazgeçmeyeceğimizi bir kere daha hatırlatmak istiyoruz.”

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a sorular

1-Deprem davalarında bilirkişi raporlarının hazırlanma sürecinde yaşanan gecikmelerin gerekçesi nedir?

2-Bilirkişi raporlarının bilimsel esaslara uygun şekilde düzenlenmesini sağlamak için standart bir metodoloji belirlenmiş midir? Bilirkişilerin seçimi sırasında uzmanlık alanı ile dosya konusu arasındaki uyum hangi ölçütlerle değerlendirilmektedir? Bilirkişi raporları arasında çelişkiler tespit edildiğinde bu çelişkilerin giderilmesi için uygulanan prosedür nedir? Bilirkişi raporlarının tamamlanma sürelerine ilişkin herhangi bir yasal veya idari sınır bulunmakta mıdır? Bilirkişi raporlarında kullanılan teknik verilerin doğruluğu hangi kurum veya uzmanlık birimi tarafından denetlenmektedir?

3-Bilimsel nitelikten uzak raporlar düzenleyen bilirkişilere ilişkin herhangi bir disiplin veya idari yaptırım uygulanmakta mıdır? Deprem yargılamalarında bilirkişi raporlarının gecikmesi mağdurların adalete erişim hakkını ihlal etmiyor mu?

4-Aynı bina veya siteye ilişkin farklı davalarda farklı sonuçlar içeren bilirkişi raporlarının nedenleri araştırılmış mıdır?

5-Kamu görevlilerine yönelik soruşturma izinlerinin verilmesinde yaşanan gecikmelerin gerekçesi nedir? Soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi kararları hangi objektif ölçütler çerçevesinde değerlendirilmektedir? İzin süreçlerinde Bakanlıklar, Valilikler veya diğer kamu kurumlarının gecikmeye yol açan uygulamaları tespit edilmiş midir? Verilmiş soruşturma izinlerinin dosyalara geç eklenmesinin neden olduğu hak kayıpları hakkında herhangi bir idari inceleme yapılmış mıdır?

6-Kamu görevlileri hakkındaki soruşturmaların ana davalardan tefrik edilmesi yargılamaların bütünlüğünü zedelemekte midir?

7-Kamu görevlileri için uygulanan izin prosedürü ile özel sektör mensupları için uygulanan soruşturma prosedürü arasında eşitlik ilkesi korunmakta mıdır? İzin süreçlerinin hızlandırılmasına yönelik yasal düzenleme veya yönetmelik değişikliği planlanmakta mıdır? Soruşturma izinlerinin geç verilmesi nedeniyle zamanaşımı riski ortaya çıkmakta mıdır?

8-Soruşturma izni verilmeyen kamu görevlilerinin sorumluluklarının belirlenmesi için alternatif idari yollar mevcut mudur? Kamu görevlileri hakkında yürütülen disiplin soruşturmaları var mı? Varsa bu soruşturmalar ceza yargılamalarıyla eşgüdümü nasıl sağlanmaktadır? Sanık olarak yargılaması başlayan ve hala görevine devam eden kamu görevlisi var mı? Varsa neden görevlerine devam ediyorlar?

9-Deprem soruşturmalarında iddianamelerin hazırlanmamasına neden olan en yaygın gerekçeler nelerdir? Soruşturma dosyalarında delil toplama süreçlerinin uzun sürmesi iddianame gecikmelerine ne ölçüde etki etmektedir? Savcılık makamlarının, bilirkişi raporlarının gecikmesinden kaynaklı bekleme sürelerine ilişkin bir düzenlemesi var mıdır? İddianamesi hâlâ hazırlanmadığı halde uzun süredir bekleyen dosyalar için denetim veya izleme mekanizması mevcut mudur?

10-Deprem davalarında mağdur aileler tarafından yapılan ihtiyati haciz taleplerinin reddedilme gerekçeleri nelerdir? Mahkemeler, ihtiyati haciz taleplerinde mal kaçırma riskini nasıl değerlendirmektedir? Sanıkların malvarlıklarının korunmasına yönelik tedbirlerin alınmaması tazminat hakkını zayıflatmakta mıdır? İhtiyati haciz kararlarının reddi mağdur hakları açısından eşitlik ilkesini ihlal etmekte midir? Haciz taleplerinin reddine ilişkin kararlarda standart bir uygulama veya emsal karar bulunmakta mıdır? Haciz taleplerinin kabul edilmemesi durumunda başvurulabilecek etkili itiraz yolları mevcut mudur?

11-Deprem dosyalarında malvarlığı tespitinin yapılmaması, infaz sürecinde hak kaybına yol açmakta mıdır? İhtiyati haciz taleplerinin reddine ilişkin kararların istinaf ve Yargıtay süreçlerinde orantısız farklılıklar gözlemlenmiş midir? Sanıkların malvarlıklarını üçüncü kişilere devretmeleri halinde etkin bir önleme mekanizması bulunmakta mıdır? Haciz kararlarının verilmemesi, mağdurların adalete güvenini olumsuz etkilemekte midir?

12-Depremde çok sayıda ölümün gerçekleştiği dosyalarda olası kast yönünden değerlendirme yapılmamasının gerekçesi nedir? Cumhuriyet savcıları iddianame düzenlerken suç vasfını belirlemede hangi bilimsel veya hukuki kriterleri esas almaktadır? Olası kast değerlendirmesinin yapılmadığı dosyalar için emsal karar incelemesi yapılmış mıdır? Sanıkların mesleki bilgi ve tecrübeleri göz önüne alınmadan sadece “taksir” kapsamında değerlendirilmesi, kusur derecesinin tespitini zayıflatmakta mıdır?

13-Deprem yargılamalarında “öngörülebilirlik” kriteri hangi hukuki ölçütlerle tanımlanmaktadır? Bilinçli taksir ile olası kast arasındaki farkın somut dosyalarda tespiti için özel bilirkişi görüşü alınmakta mıdır?

14-Farklı şehirlerde aynı nitelikteki dosyalarda farklı suç vasıflandırmalarının yapılması uygulama birliğini zedelemekte midir?

15-Deprem dosyalarında kovuşturmanın derinleştirilmemesi yönündeki eleştiriler hakkında herhangi bir inceleme yapılmış mıdır?

16-Hakimlerin tarafsızlığına gölge düşüren uygulamalara ilişkin HSK tarafından herhangi bir denetim yürütülmekte midir? Sanık beyanlarının mağdur beyanlarından daha fazla dikkate alınmasının yargılamanın adil olma niteliğini etkilediği düşünülmekte midir? Hakimlerin tarafsızlığına ilişkin ihbar veya şikayetlerin işleme alınma oranı nedir? Mağdur tarafın reddi hakim talepleri neden kabul edilmiyor?

17-Mahkemeler, yeni delillerin toplanmasına yönelik talepleri hangi ölçütlerle reddetmektedir? Kovuşturmanın derinleştirilmemesi mağdurların “etkili yargılanma hakkı”nı ihlal etmekte midir? Mahkemelerin delil değerlendirme süreçlerinde bilimsel veriye dayanmayan kanaat oluşturdukları durumlar tespit edilmiş midir?

18-HSK’nın deprem davalarına özgü özel bir denetim veya izleme birimi oluşturma planı var mıdır?

19-Fiziki dosyaların dijital ortama aktarılma sürecinde yaşanan gecikmelerin nedeni nedir? Avukatların ve mağdurların dosyalara erişiminde karşılaştıkları teknik engellerin giderilmesi için bir planlama yapılmakta mıdır? Dosyaların geç taranması yargılamanın makul sürede tamamlanmasını engellemekte midir? E-imza veya UYAP sistemi üzerinden erişilemeyen dosyalar için yedekleme mekanizması bulunmakta mıdır? Delil belgelerinin taranma sırasındaki eksiklikler nedeniyle hak kaybı yaşandığı durumlar tespit edilmiş midir? Fiziki dosya kayıplarına karşı alınan güvenlik önlemleri nelerdir? Dosyaların dijitalleştirilmesi sürecinde görevli personel sayısı yeterli midir? UYAP sistemine aktarılan belgelerin doğruluğu kim tarafından denetlenmektedir?

20-Kamu görevlilerine ilişkin dosyaların ana davalardan ayrılmasının gerekçesi nedir?

21-Tefrik edilen dosyaların soruşturma süreçleri ne kadar süreyle ilerlemektedir? Bu ayrım, ceza yargılamasının bütünselliğini zayıflatmakta mıdır? Tefrik kararlarına karşı etkin bir itiraz yolu mevcut mudur? Tefrik edilen dosyaların akıbeti kamuoyuna açık biçimde izlenebilmekte midir?

22-Delil yetersizliği gerekçesiyle verilen beraat kararlarının oranı nedir? Yetersiz delil gerekçesiyle davaların düşmesi, soruşturma aşamasındaki eksikliklerden mi kaynaklanmaktadır?

23-Delil toplama sürecinde uzman kurumların (örneğin İnşaat Mühendisleri Odası) katkısı yeterince alınmakta mıdır? Delil toplama sürecinde mağdurların sunduğu belgelerin dikkate alınma oranı nedir?

24-Yerel mahkemelerde verilen ceza kararlarında uygulanan indirim oranları hangi ölçütlerle belirlenmektedir?

25-“İyi hal indirimi” deprem gibi toplumsal felaketlerde mağdur adaletini zedelemekte midir?

26-Cezaların alt sınırdan verilmesi kamu vicdanını sarsıcı bir etki yaratmakta mıdır? Ceza indirimi uygulamalarında mağdurların beyanı dikkate alınmakta mıdır? Ceza indirimlerine karşı istinaf mahkemelerinin tutumu arasında iller bazında fark bulunmakta mıdır?

27-Mahkemelerce hüküm verilmesine rağmen sanıkların tutuklanmamasının gerekçesi nedir? Kaçma riski bulunan sanıkların serbest bırakılmasının yargılamaya etkisi değerlendiriliyor mu?

28-Denetimli serbestlik yükümlülüklerini ihlal eden sanıklar hakkında ne tür yaptırımlar uygulanmaktadır? Sanıkların kaçması halinde uluslararası yakalama prosedürleri etkin biçimde işletilmekte midir? Firariler için kırmızı bülten talepleri neden reddediliyor?

29-Hakim veya savcı değişikliklerinin yargılama sürecini uzattığı dosyalar tespit edilmiş midir?

30-Sık hâkim değişikliklerinin delil değerlendirmesinde tutarlılık sorununa yol açtığı vakalar incelenmiş midir? Hakim değişikliklerinin mağdurlar üzerindeki psikolojik etkisi dikkate alınmakta mıdır? Hakim değişikliklerinin gerekçeleri kamuoyuna açık biçimde raporlanmakta mıdır? Yargılamanın bütünlüğünü korumak için hâkim değişikliklerine ilişkin iç düzenlemeler yapılmakta mıdır?

31-Hâkim ve savcı atamaları deprem yargılamalarının niteliği gözetilerek mi yapılmaktadır?

32-Sanıkların vareste tutulma taleplerinin kabul edilme oranı nedir? Varestelik uygulaması, kamuoyunun yargıya güvenini zedelemekte midir? Sanıkların duruşmalara katılmaması mağdur beyanlarının etkinliğini azaltmakta mıdır? Varestelik uygulaması yargılamanın makul sürede tamamlanmasına katkı sağlamış mıdır?

33-Bu uygulamanın kapsamının daraltılması veya kaldırılması yönünde herhangi bir yasal düzenleme planı bulunmakta mıdır?

34-Deprem yargılamalarına ilişkin dosyalarda firari olarak aranan üç sanığın Ankara’da yakalanmış olması, sanıkların uzun süre tespit edilememesinin nedenlerini ve güvenlik birimleri arasındaki koordinasyon eksikliğini göstermekte midir? Bu durum hakkında herhangi bir idari inceleme veya iç denetim süreci başlatılmış mıdır? Ülkenin başkentinde yakalanmaları bir güvenlik zafiyeti mi olduğunu gösteriyor?

35-Duruşmalar sırasında bazı hâkimlerin müştekilerle sözlü tartışmalara girmesi, yargılamanın tarafsızlığı ve mağdurların adil yargılanma hakkı açısından hangi riskleri doğurmaktadır?

36-Deprem gününde yaşanan delil toplama süreçlerindeki ciddi eksiklikler şimdi görülen davaları delil eksikliğine yol açmaktadır. Bu süreçlerde yaşanan koordinasyonsuzluk, gecikme veya ihmal durumlarında sorumlular hakkında herhangi bir idari ya da disiplin yaptırımı uygulanmakta mıdır? Koordinasyon eksikliği nedeniyle yaşanan gecikmelerden kim sorumludur? Koordinasyonsuzluğa neden olan sorumlulara yönelik herhangi bir yaptırım uygulanmakta mıdır?

37-Aile beyanlarına göre bazı ölümlerin doğrudan bina yıkımından değil, AFAD ve diğer arama–kurtarma ekiplerinin müdahalede gecikmesi nedeniyle üçüncü veya dördüncü gün gerçekleştiği iddia edilmektedir. Bu iddialara ilişkin olarak sorumluların tespiti yönünde herhangi bir adli veya idari soruşturma yürütülmüş müdür? Yürütüldüyse, bu süreçlerin sonuçları kamuoyuyla paylaşılmış mıdır?

38-Deprem sonrasında iletişim ağlarının kesintiye uğramasına yol açtığı belirtilen bant daraltma kararını veren kamu görevlileri hakkında herhangi bir adli veya idari soruşturma yürütülmekte midir?

39-Deprem sonrası yurt dışından gelen gönüllü arama kurtarma için yardıma koşan çevirmenlerin beyanlarına göre, yardım ekiplerinin günlerce Adana Havalimanı’nda bekletildiği, gerekli izinlerin verilmediği ve bu nedenle enkaz altındaki vatandaşların geç ulaşılan yardımlar nedeniyle hayatını kaybettiği ifade ediliyor. Bu iddialara ilişkin herhangi bir soruşturma yürütülüyor mu, sorumlular tespit edildi mi?

40-Depremin üzerinden 1000 gün geçmiş olmasına rağmen, kamuoyuna yansıyan bilgi ve açıklamalara göre yargı süreçlerinde net bir tabloya ulaşılamamıştır. Bugün itibarıyla deprem dosyalarına ilişkin olarak kaç ceza davası açılmıştır, bu davalardan kaçı yargılama aşamasındadır, kaçı hakkında hüküm verilmiş ve cezası kesinleşmiştir? Ayrıca, deprem dosyalarına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuruların sayısı nedir?

41-Deprem mağdurlarının adil yargılanma hakkı kapsamında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru süresinin kısa tutulduğu yönünde eleştiriler bulunmaktadır. Bu sürenin neden uzatılmadığına, deprem bölgesindeki özel koşulların (erişim, bilgiye ulaşma, vekil bulma güçlüğü vb.) değerlendirilip değerlendirilmediğine ilişkin olarak Adalet Bakanlığı’nın bir açıklaması veya düzenleme çalışması olmuş mudur?

42-Deprem sonrasında yapı güvenliği ve sorumluluk bilincinin artması beklenirken, Türkiye genelinde müteahhit sayısının arttığı görülmektedir. Bu artışın sebepleri araştırılmış mıdır? Üç yılı aşkın süredir devam eden deprem yargılamalarındaki cezasızlık algısı ve adaletin gecikmesi, yapı üretiminde sorumluluk bilincinin zayıflamasına yol açmış olabilir mi?

43-Depremin yaşandığı ilk günlerde kamu kurumları arasındaki koordinasyonsuzluk, arama–kurtarma ve yardım faaliyetlerinin geç başlamasına yol açmıştır. Bu süreçte görevli ve yetkili kamu personeli ile yöneticiler hakkında herhangi bir adli veya idari soruşturma başlatılmış mıdır? Başlatıldıysa bu soruşturmaların mevcut durumu ve kapsamı nedir?

44-Deprem döneminde görevde bulunan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı, deprem bölgesindeki yapı denetimi ve imar süreçlerinden sorumlu kurumun başındaki kişi olarak kamuoyunda eleştirilmiştir. Bu süreçte herhangi bir idari sorumluluk değerlendirmesi yapılmış mıdır? Söz konusu bakanın seçim sürecinde görevden ayrılıp, seçim sonrasında aynı göreve yeniden atanmasının gerekçesi kamuoyuna açıklanmış mıdır?

45-Deprem sonrasında kamu kurumlarının ihmali, denetim eksikliği veya kusurlu işlem ve eylemlerine ilişkin olarak açılan idari dava sayısı nedir? Bu davalardan kaçı sonuçlanmış, kaçı derdesttir? Ayrıca, idari yargı mercilerinde tazminata hükmedilen dosya sayısı kamuoyuyla paylaşılmış mıdır?

46-Deprem dosyalarının görüldüğü bazı adliyelerde, başsavcı veya savcıların bilirkişilerle iletişime geçerek raporların içeriğine müdahale ettiği ya da yönlendirmede bulunduğu yönünde iddialar kamuoyuna yansımıştır. Bu iddiaların doğruluğu araştırılmış mıdır? Adalet Bakanlığı veya Hâkimler ve Savcılar Kurulu bu konuda herhangi bir inceleme veya disiplin süreci başlatmış mıdır?

47-Deprem sonrasında yıkılan binalara ait proje ve ruhsat dosyaları hakkında bilgi talep edildiğinde, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın söz konusu belgelerin kendi arşivlerinde bulunmadığını, yerel belediyelerde olduğunu belirttiği görülmüştür. Ülke genelinde yapı denetimi ve imar süreçlerinden sorumlu bir bakanlıkta bu belgelerin asıllarının bulunmaması kurumsal bir eksiklik değil midir? Bu durumun önlenmesi için dijital arşivleme ve merkezi veri tabanı sistemi neden deprem öncesinde hayata geçirilmemiştir?

48-Deprem sonrasında bazı enkazların hızla kaldırılması sonucu delil yetersizliği ortaya çıkmıştır. Mağdur ve davacı ailelerin enkazların kaldırılmaması yönündeki taleplerine rağmen, işlemlerin ‘valilik izniyle’ gerçekleştirildiği ifade edilmiştir. Bu bağlamda, söz konusu izinlerin gerçekten valilik tarafından mı verildiği, yoksa yüklenici firmalar tarafından bu şekilde mi beyan edildiği araştırılmış mıdır? Eğer valilik izniyle yapıldıysa, delil karartma sorumluluğu yönünden herhangi bir idari veya adli süreç başlatılmış mıdır? Ya da bu ifadeyi gerçeğe aykırı kullanan firmalar hakkında bir yaptırım uygulanmış mıdır?

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’a sorular

49-Depremin üzerinden 1000 gün geçmesine rağmen, olası yeni bir depreme karşı ülke genelinde afet hazırlık düzeyi hangi aşamadadır? Son olarak Balıkesir’de yaşanan can kayıplarında olduğu gibi, durduk yere çöken binaların sebepleri araştırılmış mıdır? Bu tür olaylar, mevcut yapı stokunun güvenli olmadığına mı işaret etmektedir? Yapı envanterinin güncellenmesi, riskli binaların tespiti ve güçlendirilmesi konusunda neden hâlâ kapsamlı ve şeffaf bir çözüm üretilememektedir?

50-6 Şubat depremleriyle benzer büyüklükte depremler, aynı dönemlerde farklı ülkelerde yaşanmasına rağmen can kaybı sayılarının çok daha düşük olduğu görülmektedir. Türkiye’de ise resmî açıklamalara göre 53.537 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu yüksek can kaybının nedenleri bilimsel olarak analiz edilmiş midir? Ayrıca, naaşına ulaşılamayan veya kimliği tespit edilemeyen kişilerin bu sayıya dahil edilip edilmediği konusunda kamuoyuna açıklık getirilmiş midir?

51-Eylül 2025 itibarıyla, “Yerinde Dönüşüm Başvurusu Aktif” olan depremzedelerin kira yardımı neden kesiliyor?

52-Henüz konutları teslim edilmemiş hak sahiplerinin kira desteğinin kesilmesi, depremzedelerin ekonomik ve yaşam güvenliğini tehdit etmiyor mu?

53-AFAD, başvuru iptali şartını getirerek depremzedelere ek bürokratik yük getiriyor. Bu durum, afet sonrası sosyal yardım politikalarıyla nasıl bağdaştırılıyor?

54-Bigadiç, Balya ve Karesi’deki altın madenciliği projeleri aktif fay hatlarının hemen yanında yürütülüyor. Bu projelerin, deprem riski yüksek bir bölgede halkın can güvenliğini tehlikeye atacak biçimde onaylanmasının gerekçesi nedir?

55-Patlatmalı açık ocak faaliyetleri, özellikle Şamlı, Havran-Balya ve Balıkesir faylarına yakın bölgelerde yürütülüyor. Olası bir depremde bu patlamalar sismik tetikleme riski yaratacak mı, Bakanlık bu riski nasıl değerlendiriyor ve önlem alıyor?

56-Maden sahalarındaki altın-gümüş üretim kapasite artışı, kimyasal kullanımı ve patlatma faaliyetleri, deprem sonrası olası bir acil durumda tahliye, kurtarma ve afet yönetimini nasıl riske atıyor? Bu projeler, afet yönetimi ve deprem güvenliği planlarıyla uyumlu şekilde değerlendirildi mi?

57-İstanbul’da 1999 depreminden sonra yapılan tespitlerde yapı stokunun yarısının depreme dirençsiz olduğu belirlenmiş, ancak geçen 25 yılda gerekli güçlendirmeler yapılmamıştır. Yetkililer, riskli yapıların kamu eliyle incelenip boşaltılması ve güçlendirilmesi için ne zaman somut adım atacak?

58-Çevre Bakanlığı ve TOKİ’nin yürüttüğü “Yarısı Bizden” kampanyası kapsamında 248 bin konutun dönüşümü planlanmış, ancak sadece 73 bin konut tamamlanmıştır. Bu gecikme, İstanbul’un deprem güvenliği açısından hangi riskleri doğurmaktadır?

59-İstanbul’da 470 Deprem Toplanma Alanı ve 562 Birinci Derece Acil Ulaşım Yolu’nun çoğu imar ve araç parkına açılmıştır. Bu durum, olası bir büyük depremde acil tahliye ve müdahale kapasitesini nasıl etkiler?

60-TOKİ konutlarının bir kısmında çürük ve eksik malzemeler bulunduğu rapor edilmiş, yurttaş başvurularına rağmen tamamlanmamıştır. Bu yapıların depremde güvenliği ve çocuklu ailelerin yaşam hakkı açısından ne gibi sonuçları olabilir?

61-Kanal İstanbul projesi, Küçükçekmece, Avcılar, Başakşehir ve Arnavutköy gibi deprem riskinin yüksek olduğu ilçelerden geçiyor. Bu projeye devam edilmesi, bölgede yaşayan yurttaşların can güvenliğini nasıl tehdit ediyor?

62-2000 öncesi yapılmış 800 bin binanın yalnızca 84 bini dönüştürülmüş, geri kalan binaların yüzde 25’i 7 ve üzeri büyüklükte depremde kullanılamaz hâle gelebilir. İktidar, bu riskli yapıların güvenli hâle getirilmesi için ne tür bir plan ve bütçe açıklayacak?

63-İstanbul’da sağlam bir binada oturmanın maliyeti 60 bin liraya ulaşırken, dar gelirli yurttaşlar hâlâ riskli binalarda yaşamaktadır. Devlet, yurttaşların can güvenliğini ekonomik eşitsizlikleri dikkate alarak nasıl sağlayacak?

64-6 Şubat depremleri öncesinde yapı stokunu iyileştirmekle sorumlu olan Çevre Bakanı Murat Kurum, bu dönemde gerekli adımları atmamış, deprem sonrası ödüllendirilmiştir. Bu durum, deprem öncesi risk yönetimi ve hesap verebilirlik açısından nasıl değerlendirilmeli?

65-İstanbul’da 7 ve üzeri şiddette bir depremde 500 noktada doğalgaz kutularının patlayabileceği belirtilmektedir. Yetkililer, olası bir felakette altyapı güvenliğini sağlamak ve yangın riskini önlemek için hangi önlemleri almayı planlıyor?

66-2011’de çıkarılan Kentsel Dönüşüm Yasası ve 2018’de uygulanan imar affı, depreme dirençsiz ve ruhsatsız binaları yapı stokuna dahil etmiştir. Bu durum, İstanbul’un deprem güvenliğini nasıl zayıflatmıştır ve yetkililer bu yanlışı düzeltmek için ne zaman harekete geçecek?

67-İncelemelerde, perde betonların temelle bağlantısının yapılmadığı ve binaların üzerine ek yük bindirildiği tespit edildi. Güçlendirme projelerinde görev alan denetçiler ve ihaleyi alan şirketler, bu teknik ihmal ve eksiklikler karşısında neden hesap vermiyor?

68-Denetimlerde sürekli aynı üç kişinin görev aldığı ve ihalelerin çoğunun aynı şirkete verildiği ortaya çıktı. Bu yandaşlık ve çıkar zinciri karşısında kamu kaynaklarının korunması için hangi somut adımlar atılacak?

69-Malatya Halfetin Mahallesi rezerv alanında 224 konut için kurada hak sahiplerinden 38 kişiye konut yerine ofis verilmiş; bu durum, afet sonrası hak sahiplerinin talepleri ve yaşam hakkı açısından hangi çelişkileri ortaya çıkarıyor?

70-Deprem sonrası üç yıldır konteynerlerde yaşamını sürdüren Halfetin sakinleri, yetkililere başvurmasına rağmen çözüm bulamıyor; bu gecikmeler, devletin afet sonrası konut sağlama sorumluluğuna nasıl aykırıdır ve hangi mağduriyetleri derinleştiriyor?

71-Rezerv alan kuralarında hak sahiplerine önceden ev verileceği söylenmesine rağmen ofis verilmesiyle yaşanan durum, afet sonrası konut politikalarının planlama ve iletişim eksikliğini nasıl gösteriyor?

72-Malatya Kurucaova Mahallesi’nde deprem konutları için verimli tarım arazileri ve zemini sağlam olmayan alanlar imara açıldı; bu planlama, hem afet güvenliği hem de tarımsal üretim açısından hangi riskleri ve çelişkileri ortaya koyuyor? Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına rağmen çalışmalara neden devam ediliyor?

73-Bilirkişi raporlarına göre Kurucaova Mahallesi’nde deprem konutları için seçilen alanın tarımsal olarak değerli II. sınıf arazilerden oluştuğu ve şehircilik planlama ilkelerine uymadığı tespit edilmişken, alternatif köy yerleşim alanları varken neden riskli alanlar tercih edildi?

74-Mahkeme tarafından zeminin sağlam olmadığı ve sıvılaştığı belirtilmesine rağmen inşaat çalışmaları devam ediyor, ek bilirkişi raporunda zemin sınıfının ZD olduğu ve mevcut ıslah çalışmalarının yetersiz olabileceği vurgulanıyor; buna rağmen projelere devam edilmesi, halkın can güvenliğini hiçe saymak değil midir?

75-Kurucaova Mahallesi’nde 1974’ten bu yana üç kez yapılan ve yıkılan deprem konutları, yerel yönetimlerin ve merkezi kurumların planlama ve denetim süreçlerinde hangi sistemik hataları ortaya çıkarıyor, kamusal sorumluluk ve kamu yararı ilkesiyle nasıl çelişiyor?

76-Deprem ve orman yangınları gibi afetler sırasında Türkiye’de milyonlarca insanın can ve mal güvenliği risk altında iken, neden hâlâ merkezi bir “Afet ve Acil Durum Bakanlığı” kurulmamıştır?

77-Deprem öncesi, anı ve sonrasında koordinasyonu sağlayacak tek bir bakanlık olmaması, kriz yönetimi ve acil müdahale süreçlerinde yaşanan kaosu nasıl açıklıyor?

78-Türkiye’de fay hatları üzerinde milyonlarca insan risk altında ve riskli binalar dönüşmeden dururken, can ve mal kayıplarını önlemek için neden hâlâ Fay Yasası çıkarılmıyor ve Afet ve Acil Durum Bakanlığı kurulup tek çatı altında önlemler hayata geçirilmedi?

79-Neden Ulusal Deprem Konseyi ve Deprem Şurası gibi kritik oluşumlar yeniden devreye alınmıyor?

80-17 Ağustos’tan bu yana hazırlanan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı neden hâlâ tam olarak uygulanmıyor?

81-Türkiye’deki tüm binaların envanteri çıkarılarak, yapıların deprem riskine göre sınıflandırılması neden gerçekleştirilmedi?

82-“İstanbul Dirençlilik Projesi için Dünya Bankası’ndan 650 milyon dolarlık kredi neden gerekli görüldü; yıllardır afet hazırlığı ve altyapı yatırımlarına bütçe ayırmayan yerel ve merkezi yönetimlerin ihmali mi bu ihtiyacı doğurdu?

83-Bu dev kredi gerçekten İstanbul’un acil durum ve deprem hazırlık kapasitesini güçlendirmek için mi kullanılacak, yoksa geçmişte olduğu gibi kaynaklar, kentsel dönüşüm ve rant odaklı projeler ile başka harcamalara mı aktarılacak?

84-Geçmişte benzer dış krediler ve bütçe kaynakları, deprem ve afet hazırlığı yerine kentsel dönüşüm, mega projeler ve rant odaklı yatırımlara yönlendirildi; bu yeni kredinin benzer akıbete uğramaması için nerelere harcandığı şeffaf bir biçimde halk ile paylaşılacak mı?

85-Hatay’ın Koçören, Ballıöz, Çınarlı, Çökek, Gazipaşa ve Hüseyinli mahallelerinde kamulaştırma kararı alınmasına rağmen vatandaşlar karardan tesadüfen haberdar oldu ve süreç hakkında bilgi verilmedi. Bu durum, afet yönetiminde halkın haklarının hiçe sayılması ve “ben yaptım oldu” anlayışının bir göstergesi değil midir?

86-Koçören Mahallesi’nde yetkililer üç ay önce “başka kamulaştırma yapılmayacak” demesine rağmen, kısa süre sonra yeniden kamulaştırma kararı çıkarıldı; vatandaşlar muhatap bulamadı ve sürecin amacı belirsiz. Bu keyfi uygulama, afet yönetiminde halkın taleplerinin ve haklarının dikkate alınmaması değil midir?

87-Deprem sonrası yapılan Hatay’daki Gülderen TOKİ deprem konutlarında su sızıntıları, hatalı beton dökümleri ve kırık camlar gibi ciddi yapısal eksiklikler bulunmasına rağmen, yetkililer bu eksiklikleri neden gidermiyor?

88-Deprem konutlarında yangın merdiveni eksikliği, kanalizasyon akıntısı ve sağlık riskleri oluşturan sineklerin artışı gibi sorunlar, TOKİ’nin “sağlam mühendislik” vaadinin güvenilirliğini nasıl sorgulatıyor?

89-Deprem konutları olmasına rağmen konut sahiplerinin defalarca şikâyet etmesine rağmen çözüm üretilmemesi ve son 6 ayda aidatların 630 TL’den 1900 TL’ye yükselmesi, TOKİ’nin deprem mağdurlarına karşı sorumluluğunu nasıl ihlal ediyor?

90-Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, deprem konutları için hazırlanan raporlarda sıvılaşma ve yüksek yeraltı su seviyesi risklerini önceden bildiği halde, yurttaşların dilekçelerine yanıt verip gerekli müdahaleleri neden yapmadı?

91-İstanbul’da 1999 depreminden sonra belirlenen 470 Deprem Toplanma Alanı’nın büyük bölümü AVM, konut ve ofis projelerine dönüştürüldü. Peki, yurttaşların güvenliği için ayrılan kamusal alanlar neden rant projelerine kurban ediliyor?

92-Yine İstanbul’da 562 adet birinci derece acil ulaşım yolunun çoğu araç parkı haline geldi. Deprem anında hayati öneme sahip yolların park yerine dönüştürülmesi, kamu güvenliğine ne kadar önem verildiğini gösteriyor?

93-Türkiye, Mersin, Sinop ve Kırklareli gibi deprem riski yüksek bölgelerde nükleer santral kurmayı planlıyor; ancak olası bir depremde santrallara elektrik taşıyan iletim hatları, acil durum jeneratörleri ve su pompalama sistemlerinin arızalanabileceği gerçeği kamuoyuna neden yeterince açıklanmıyor?

94-Akdeniz’de tsunami riski bulunan bir bölgede nükleer santral inşası devam ediyor. Santrallarda çalışan personelin deprem ve tsunami sırasında hangi önlemleri alacağı, hangi acil müdahale prosedürlerini uygulayacağı bile netleşmiş değil. Bu risklere rağmen nükleer santral inşasına ısrar edilmesi, insan güvenliği yerine ekonomik ve siyasi rant odaklı bir tercih değil midir?

95-Nükleer santrallerin reaktör binalarının depreme dayanıklı olduğu öne sürülüyor; peki Türkiye’deki yetkililer, deprem ve tsunami gibi doğal afetlerin elektrik iletim ve acil sistemler üzerindeki etkilerini yeterince değerlendirmeden bu projeleri sürdürerek kamusal güvenliği riske atıyor mu?

96-Nükleer enerji projelerinin maliyeti ve potansiyel riskleri göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye gibi deprem kuşağı üzerinde yer alan bir ülkede, halkın güvenliği sağlanmadan nükleer santral inşasına devam edilmesinin sorumluluğu kimdedir?

97-Deprem sonrası bölgede artan taş ocağı faaliyetleri, zeminde ek tahribat ve heyelan riskini artırmaktadır. Yetkililer, deprem bölgelerinde faaliyet gösteren taş ocaklarının depreme dayanıksız zemin üzerindeki etkilerini incelemeksizin işletmeye açılmasına nasıl izin vermektedir?

98-Taş ocaklarının çevresinde yaşayan halkın güvenliği ve yaşam alanları göz ardı edilmektedir. Neden deprem sonrası risk altındaki bölgelerde taş ocağı ruhsatları askıya alınmamış, güvenlik önlemleri ve etki değerlendirmeleri şeffaf biçimde kamuoyuyla paylaşılmamıştır?

99-Deprem bölgelerinde altyapı ve yerleşim planlaması yapılmadan yürütülen taş ocağı faaliyetleri, olası artçı depremler ve toprak kaymaları açısından ciddi tehlike oluşturmaktadır. Yetkililer, kamu yararını hiçe sayarak, sadece ekonomik gerekçelerle mi bu faaliyetlere öncelik tanımaktadır?

100-Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreçleri ve denetimler, deprem bölgelerinde hızla artan taş ocağı projelerinde yetersiz kalmaktadır. Neden bu projelerde bağımsız denetim ve bilimsel risk değerlendirmesi zorunlu tutulmamaktadır?

101-Taş ocağı faaliyetlerinin artışı, deprem sonrası yeniden inşa ve yerleşim planlarını doğrudan etkileyebilir. Bu projeler, deprem bölgesinde yaşayan yurttaşların can güvenliği ve afet yönetimi planları göz önüne alınarak mı onaylanmaktadır?

102-Deprem bölgesinde taş ocaklarından kaynaklanan toz, gürültü ve su kirliliği halk sağlığını tehdit etmektedir. Yetkililer, afet bölgesinde halk sağlığını ve güvenliğini hiçe sayarak çevresel riskleri görmezden gelmeye devam edecek midir?

103-Afet bölgelerinde alınması gereken tedbirler arasında zemin güvenliği ve risk azaltma öncelikli olmalıdır. Neden ekonomik çıkarlar, deprem bölgesinde insan hayatından daha öncelikli tutulmaktadır?

104-Deprem bölgesinde inşa edilmesi planlanan deprem konutları için yapılan ihalelerin gerçekleşme oranları denetleniyor mu? Taahhüt edilen sürede tamamlanmayan ihaleler için cezai işlem uygulanacak mı?

105-Maraş merkezli depremler sonrası 11 kentte yaşanan yıkımın ardından, hangi kentlerde plana aykırı ve ruhsatsız beton santralları ile taş ocakları kurulmuştur? Bu projelerin afet sonrası yeniden imar süreciyle çelişen yönleri nelerdir?

106-Deprem bölgesinde yaşayan yurttaşların, yerleşim alanlarına yakın taş ocakları ve beton santralları kurulmasına karşı talepleri göz ardı edilmekte midir? Yetkililer bu itirazlara ne yanıt vermiştir ve hangi önlemler alınmıştır?

107-Yurttaşların taş ocakları ve beton santralları hakkında dava açmaları durumunda 75 bin TL gibi yüksek bilirkişi inceleme ücreti talep edilmesi, halkın hak arama yollarını engellemekte midir? Bu uygulama hangi hukukî gerekçelere dayandırılmaktadır?

108-Deprem bölgesinde faaliyet gösteren taş ocakları ve beton santralları, afet riskini ve çevresel zararları artırmakta mıdır? Örneğin deprem sonrası toprak kaymaları, su kaynaklarının kirlenmesi ve yerleşim alanlarına yakın riskler hangi bölgelerde gözlemlenmiştir?

109-Deprem sonrası inşa edilen santrallerin ve taş ocaklarının planlama ve denetim süreçleri nerede aksamakta, hangi kurumlar sorumluluğunu yerine getirmemektedir? Bu aksaklıklar, afet güvenliği ve halk sağlığı açısından ne tür sonuçlar doğurmuştur?

110-Deprem bölgesinde faaliyet gösteren taş ocakları ve beton santrallarıyla ilgili çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporları ve resmi izin belgeleri halkın erişimine açık mıdır? Erişim engelleniyorsa, bu durum nasıl açıklanmaktadır?

Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’na sorular

111-6 Şubat depremlerinden etkilenen illerde ağır hasar gören Aile Sağlık Merkezleri hâlâ kalıcı binalara kavuşturulmadı; sağlık hizmeti geçici yapılarda sürüyor. Sağlık Bakanlığı, depremzedelerin ve sağlık çalışanlarının güvenli ve sürekli hizmet almasını sağlamak için neden kalıcı ASM binalarını hâlâ inşa etmiyor?

112-Hatay’daki aile hekimlerinin konteynerlerde çalışıyor olmasına rağmen Çekirdek Kaynak Yönetim Sistemi ve Entegre Kurumsal İşlem Portalına kaydedilmesi istendi. Bakanlık, hekimleri hukuki ve mali hak kaybına uğratacak bu düzenlemeyi hangi gerekçeyle dayatıyor?

113-Aile hekimliği grup düşmesi uygulaması, konteynerlerde hizmet veren hekimlerin maaş ve ek ödemelerinin düşmesine yol açıyor. Bakanlık, afet bölgelerinde çalışan sağlık emekçilerinin hak gaspına neden olan bu uygulamayı nasıl meşrulaştırıyor?

114-Hatay İl Sağlık Müdürlüğü, bazı ASM’lerin hâlâ var olmadığını bildirmesine rağmen binaları göstermiyor veya destek olmuyor. Bakanlık ve il müdürlüğü, halkın sağlık hizmetine erişimini engelleyen bu ihmal ve tutarsızlıklar karşısında hangi somut önlemleri alacak?

115-Samandağ, Kırıkhan ve Reyhanlı devlet hastanelerinde kritik branşlarda uzman hekim bulunmaması, merkezi hükümetin afet sonrası sağlık planlamasındaki eksikliğini göstermiyor mu?

116-Mecburi hizmeti biten hekimlerin bölgeden hızla ayrılması, sağlık hizmetlerinde sürekliliği ve hasta güvenliğini nasıl tehdit ediyor?

117-Geçici görevlendirmelerle açık kapatılmaya çalışılması, hasta takibi ve tedavi kalitesinde yaratılan kopukluğu nasıl gideriyor?

118-Nöroloji ve kardiyoloji gibi branşlarda doktor bulunmaması nedeniyle, hastaların 30 kilometre uzaklıktaki eğitim ve araştırma hastanelerine yönlendirilmesi, hem maddi yük hem de hayati riskler doğuruyor. Bu sorunun çözümü için bakanlık hangi somut adımları atmayı planlıyor?

119-Hastaların iş makinelerinin arasından geçerek hastanelere ulaşmak zorunda kalması, ulaşım altyapısının afet sonrası kriz yönetiminde başarısızlığını göstermiyor mu?

120-Uzman hekimlerin haftanın belirli günlerinde ve dönüşümlü olarak görevlendirilmesi, hastaların tedavi ve takip süreçlerinde yaşadığı mağduriyeti nasıl azaltacak?

121-Deprem sonrası çalışma ortamının güvenli ve sağlıklı olmaması, hekimlerin fiziksel ve ruhsal yıpranmasını artırıyor. Bu sorunun çözümü için merkezi hükümet neden hâlâ somut adım atmadı?

122-Hekimler için güvenli ve yaşanabilir yaşam alanları oluşturulmaması, Hatay’da kalıcı sağlık hizmetlerinin sağlanmasını engelliyor. Bu konuda Bakanlığın planı nedir?

123-Hatay’ın “özellikli bölge” ilan edilmemesi, doktorların bölgede kalmasını ve hizmetin sürekliliğini engelliyor. Bu kararın gerekçesi nedir ve değiştirilecek mi?

124-Mecburi hizmet bölgesine gelen hekimlerin, alt bölge tayiniyle başka yerlere gönderilmesi uygulaması, deprem bölgesinde sağlık hakkını nasıl zedeliyor?

125-Deprem sonrası hekim ve sağlık personeli eksikliği nedeniyle, acil durumlarda müdahale süresi ve hasta güvenliği nasıl garanti altına alınacak?

126-Geçici görevlendirmelerin haftanın veya ayın tümünü kapsamaması, kronik hastaların tedavi sürekliliğini nasıl etkiliyor?

127-Merkezi hükümet, Hatay’da sağlık hizmetlerini cazip hale getirmek için hangi maddi ve sosyal teşvik mekanizmalarını uygulamayı planlıyor?

128-Deprem sonrası hastanelere ulaşımın zor olması, acil müdahalelerde ve rapor alma süreçlerinde halkı ne kadar mağdur ediyor?

129-Sağlık Bakanlığı, Hatay’daki doktor ve personel eksikliğini gidermek için altyapı, ulaşım ve konaklama sorunlarını çözmeden hizmet sunumunu sürdürmeyi nasıl adil kılıyor?

130-Deprem sonrası hekimlerin istifa etmesi ve bölgede kalmaması, Hatay halkının sağlık hakkını ihlal etmiyor mu?

131-Merkezi hükümet, geçici ve dönüşümlü görevlendirmelerin yol açtığı hasta-hasta ilişkisi kopukluğunu gidermek için hangi planı devreye alacak?

132-Hatay’daki sağlık hizmetlerindeki kronik eksikliklerin afet ve kriz yönetimi planlarıyla uyumlu hale getirilmemesi, vatandaşların hayatını riske atıyor. Bu durumun sorumluluğu kime ait?

133-Hekimlerin güvenli ve yaşanabilir alanlarda ikamet etmemesi nedeniyle, iş yoğunluğu ve yorgunluk artıyor. Bu, sağlık hizmetlerinin kalitesini nasıl doğrudan etkiliyor?

134-Deprem sonrası sağlık sistemindeki eksiklikler ve hekim göçü karşısında Bakanlık, Hatay halkına somut ve zamanlı çözümler sunmayı ne zaman planlıyor?

135-TTB’ye göre ASM binalarının yalnızca %28,7’si kamu tarafından inşa edilmiş, kalan %71,3’ü özel ya da mülki binalarda hizmet veriyor. Devlet neden sağlık altyapısını kendi denetiminde, güvenli ve kamusal binalarla inşa etmiyor, bu açıkça anayasal ihlal değil midir?

136-TTB raporları ASM binalarının %41,5’i 1999 öncesi ve sadece %8,5’inin son beş yılda yapılmış olduğunu ortaya koyuyor. ASM’lerin %50’sinde bina dışında bekleme/toplanma alanı yok ve sadece %17,4’ünde afet planı bulunuyor. Bu temel sorunlarla ASM’lerin deprem anında nasıl işlevsel kalacağı bekleniyor?

137-Hatay’daki yıkılan 56 ASM’nin yerine sadece 3 yeni ASM yapılmış, bu ASM’lerden yalnızca 1’i aktif olarak hizmet verebiliyor. Diğer ASM’ler hâlâ konteynerlerde faaliyet gösteriyorsa, devlet bu konudaki gecikmesini nasıl telafi edecek?

138-Hatay’da 75 ASM kadrosu boş; yüz binin üzerinde insanın aile hekimi olmaması durumu, sağlık hizmetinin sürdürülebilirliği ve erişilebilirliğini hangi ölçüde tehlikeye atıyor?

139-TTB’nin raporlarında, İstanbul’daki doktorların “bina güvenliği için sadece iki fotoğraf çekerek inceleme yapılıyor” eleştirisi yer alıyor. Bu denetim biçimi, sağlık binalarının gerçek durumunu nasıl maskeliyor ve kamu güvenliğini nasıl ihlal ediyor?

140-ASM’lerin güvenli binalarda hizmet vermesi gerektiği açıkken; şehir hastanelerine ödenen kira maliyetlerinin ASM’leri yenilemek yerine büyük rant projelerine aktarılması hangi öncelik çarpıklığını göstermektedir?

141-İzmir’de Buca Kadın Doğum Hastanesi, Menemen Devlet Hastanesi ve Eğitim Diş Hastanesi gibi depreme dayanıksız hastaneler hâlâ hizmet veriyor; olası bir depremde hem hastaların hem sağlık emekçilerinin güvenliği nasıl sağlanacak?

142-JMO 2019 araştırmasına göre İzmir’de 45 hastane yüksek deprem riski taşıyor, ancak yetkililer sendikaların uyarılarına yanıt vermiyor; deprem güvenliği konusundaki bu ihmalkârlık, sağlık sisteminde olası felaketleri nasıl tetikleyebilir?

143-SES’in yazılı başvurularına ve İl Sağlık Müdürü ile yapılan görüşmelere rağmen, deprem yönetmeliklerine uygun olmayan hastaneler hâlâ kullanılmakta; yıllardır yapılmayan yatırımlar ve özel sektör öncelikli bütçe dağılımı, sağlık hizmetlerinin güvenliğini neden tehlikeye atıyor?

144-Sağlık emekçileri, güvenli olmayan binalarda çalışırken hem kendi hayatlarını hem de hastaların güvenliğini riske atıyor; deprem riskine rağmen bu binalarda hizmet verilmesinin yarattığı psikolojik ve fiziksel yük, sağlık çalışanlarının çalışma koşullarını ve hizmet kalitesini nasıl etkiliyor?

145-Sağlık Bakanı şehir hastanelerindeki helikopter pistleriyle övünüyor, peki İstanbul’da olası bir depremde her iki ASM’den en az birinin çalışamaz hale geleceği tespit edilmişken, milyonlarca insan sağlık hizmetine helikopterle ulaşamayacakken, Bakanlığın önceliği neden helikopter pistleri?

146-İstanbul’daki her üç ASM’den birinin 1999 öncesi yapıldığı, 2007 deprem yönetmeliğine uymadığı ve iki ASM’den birinin sağlık kurumu olarak inşa edilmediği halde halen hizmet veriliyor; Bakanlık bu riski neden görmezden geliyor?

147-İstanbul’daki ASM’lerin kolonlarında çatlaklar varken ve 300’e yakın ASM özel şahıslardan kiralanmış binalarda deprem testi yapılamıyorken, Bakanlık neden söz verilen 1000 ASM’yi yapmayıp yalnızca 40’ını yeniledi?

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e sorular

148-Şubat 2023’teki Kahramanmaraş merkezli depremler, Türkiye’nin 11 kentinde büyük yıkımlara yol açtı ve yıkılan binalar arasında çok sayıda okul da vardı. Buna rağmen Milli Eğitim Bakanlığı ve il milli eğitim müdürlükleri, okulların depreme dayanıklılığına ilişkin bilgileri neden kamuoyuyla paylaşmıyor?

149-Eğitim-İş’in bilgi edinme başvurularına gelen yanıtlara göre, Erzincan’da 10 okul depreme dayanıksız bulundu ve yıkıldı, Bursa ve Kastamonu’da ise bilgi paylaşımı reddedildi. Okulların risk durumunu açıklamamak, çocukların güvenliği açısından hangi sorunları doğuruyor?

150-Türkiye genelinde binlerce okul hâlâ deprem kimlik kartına sahip değil; bu kartlar her okulun yapım yılı, taşıyıcı sistemi, zemin durumu ve güçlendirme geçmişini gösteriyor. Peki, okulların bu temel bilgilerinin gizlenmesi, afet yönetimi ve kriz planlaması açısından hangi tehlikeleri barındırıyor?

151-Okulların güçlendirme ve denetim süreçleri yıllardır yapılmamış, şeffaf veri paylaşımı engellenmişken, hükümetin “her şey kontrol altında” söylemi, çocukların can güvenliğini sağlamada hangi sorumluluk boşluklarını ortaya çıkarıyor?

152-Depreme dayanıksız olduğu resmen tespit edilen okulların halen eğitim amacıyla kullanılması, çocukların yaşam hakkı ve devletin denetim sorumluluğu açısından nasıl değerlendirilmeli?

153-2018-2022 yılları arasında güçlendirme çalışmaları yapılan okullardan bazılarının hâlâ depreme dayanıksız olduğu belirlendi. Millî Eğitim Bakanlığı, bu güçlendirme adı altında harcanan milyonlarca liraya rağmen neden çocukların güvenliğini sağlayamadığını açıklamıyor?

154-Mart 2022’de Isparta İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün okulların yeniden denetlenmesini istemesine rağmen 2024’e kadar hiçbir işlem yapılmadı. Bu gecikme ve ihmaller zinciri, çocukların can güvenliğini hiçe sayan hangi sorumluluk eksikliklerini ortaya koyuyor ve kimler bu ihmallerden hesap verecek?

155-2020 İzmir depreminde dayanıksız olduğu için yıkılan okullardan Konak, Buca, Karabağlar ve Bornova’daki toplam 30 okul hâlâ yapılmadığı veya tamamlanmadığına göre, deprem sonrası çocukların güvenliği ve eğitim hakkı nasıl güvence altına alınacak?

156-İzmir’de yıkılan okullar nedeniyle öğrenciler uzak okullara gitmek zorunda kalıyor, sınıf mevcutları artıyor ve ikili eğitim uygulanıyor; deprem sonrası eğitim alanında yaşanan bu aksaklıklar, çocukların nasıl etkiliyor? Deprem riski altında olan bir kentte eğitim hakkının sürekli olarak ihmal edilmesi, afet planlaması ve risk yönetimi açısından nasıl değerlendiriliyor?

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’a sorular

157-Depremin 1000.günü geride kalmış olmasına rağmen hâlâ yakınlarının akıbetini öğrenemeyen aileler var. Neden kayıp yakınları için kapsamlı DNA örneklemesi alınmadı ve ulusal bir DNA veri tabanı kurulup kayıplarla eşleştirme yapılmıyor?

158-Aileler, hayatını kaybedenlerin mezar kayıtlarıyla kimsesiz mezarlarında yatanların karşılaştırılmasını ve DNA ile eşleştirilmesini talep ediyor. Peki, yetkililer bu karşılaştırmayı ve adli genetik eşleştirmeyi neden önceliklendirmiyor; hangi bürokratik, teknik veya mali gerekçeler engel oluyor?

159-Kayıp dosyalarının güncel tutulmaması ve ailelere düzenli bilgi verilmemesi yakınlarını arayanları çaresiz bırakıyor. Neden merkezi, şeffaf ve halka açık bir kayıp-vaka takip sistemi oluşturulup ailelerin erişimine açılmadı?

160-Uluslararası adli genetik desteği ve laboratuvar kapasitesi hâlâ kullanılabilir iken, DNA eşleştirme sürecinin yavaş yürütülmesi ailelerde derin güvensizlik yaratıyor. Yetkililer, dışarıdan teknik destek almayıp süreci yavaşlatmayı hangi gerekçeyle tercih ediyor?

161-Kayıpların kimliklendirilmesi sürecinde zincirleme adli usul ve mezar kayıtlarının tutulması kritik önemdedir. Mezarların, çıkarılan cesetlerin ve numunelerin kayıt, korunma ve muhafaza usulleri neden standartlaştırılmadı ve denetlenmiyor?

162-Ailelerin talepleri doğrultusunda DNA örneklemesi alınmasına onay verilmesi basit, düşük maliyetli ve yüksek insani değere sahip bir uygulamadır. Peki, bu tip insanî müdahaleyi engelleyen yasal, idari veya politik gerekçeler nelerdir?

163-Kayıpların kimliklendirilmesi yalnızca ailelerin kapısını çalmakla kalmaz; cenaze töreni, miras, sosyal yardım ve travma iyileşmesi açısından da hayati sonuçlar doğurur. Yetkililer, ailelerin bu temel haklarını neden ivedilikle garanti altına almıyor?

164-Deprem sonrası adli tıp ve genetik kapasitesinin güçlendirilmesi, benzer felaketlerde yaşanacak acıları azaltır. Hâlihazırda harcanan kaynaklar ve bütçe içinde DNA eşleştirme programı için ayrılacak pay neden planlanmıyor veya uygulanmıyor?

165-Maraş merkezli depremler sonrası kurulan konteyner kentlerde aile içi şiddet vakalarının arttığı raporlanmıştır. Bakanlık, şiddeti önlemek ve mağdurları korumak için hangi somut önlemleri almıştır? Konteyner kentlerde şiddet olaylarının raporlama ve takip mekanizması mevcut mudur, varsa neden yeterli değildir?

166-Konteyner kentlerde yaşayan çocukların ihmal ve istismara açık olduğu yönünde ciddi gözlemler ve raporlar bulunmaktadır. Bu çocukların eğitim, sağlık ve psikososyal destek hizmetlerine erişimi nasıl sağlanmaktadır? Yetkililer, bu hizmetlerin yetersizliğini nasıl açıklamaktadır ve hangi önlemler alınmaktadır?

167-Deprem sonrası geçici barınma alanlarında, özellikle kadın ve çocukların maruz kaldığı riskler konusunda sistematik veri toplanmamaktadır. Bakanlık ve ilgili kurumlar, konteyner kentlerde yaşanan ihmal ve istismar vakalarını önlemek için hangi önleyici ve koruyucu programları uygulamaktadır? Eğer uygulanmıyorsa, neden uygulanmamaktadır?

168-Konteyner kentlerde aile içi şiddet ve çocuk ihmal/istismarına karşı oluşturulan sosyal hizmet birimleri, kadın danışma merkezleri ve çocuk koruma mekanizmaları ne ölçüde etkin çalışmaktadır? Bu alanlarda yaşanan ihmallerin sorumluluğu hangi resmi kurumlara aittir ve bu kurumlar hangi adımları atmaktadır?

169-Geçici barınma alanlarında, şiddet ve istismar riskine karşı güvenlik ve denetim önlemleri bulunmadığı yönünde iddialar mevcuttur. Yetkililer, bu alanlarda yaşayan kadın ve çocukların güvenliğini sağlamak için hangi öncelikli ve acil tedbirleri almıştır?

170-AFAD ve Kızılay işbirliği ile 11 ilde ihtiyaç sahibi depremzedelere sağlanan Esen Kart uygulaması, resmi bir açıklama yapılmadan yavaş yavaş sonlandırılmıştır. Yetkililer, depremin yaralarını sarmak için tamamlanmamış şehirlerde bu yardımın kesilmesini nasıl gerekçelendiriyor?

171-Esen Kart ile depremzedelere sağlanan kaynakların, yerel esnaf ve küçük işletmeler üzerinden ekonomiye aktarılması hedeflenmişti. Bu uygulamanın sonlandırılması, deprem bölgesindeki ekonomik toparlanmayı nasıl olumsuz etkilemektedir ve yetkililer bu kaybın telafisi için hangi önlemleri almayı planlamaktadır?

172-Yardımların kesilmesi, depremzedelerin barınma, gıda ve temel ihtiyaçlarını karşılama sürecini aksatmaktadır. Hangi resmi denetim ve raporlama mekanizmaları kullanılarak, bu kesintinin mağduriyet yaratmayacağı garanti altına alınmıştır? Yoksa uygulama, depremzedelerin mağduriyetini gözetmeden keyfi bir biçimde mi sonlandırılmıştır?

173-Depremzedelerin şehirler ayağa kaldırılmadan ve yeniden inşa süreci tamamlanmadan yapılan yardımların durdurulması, afet yönetiminde sürdürülebilirlik ve adalet ilkeleriyle nasıl bağdaştırılmaktadır? Yetkililer, depremzedelerin taleplerini dikkate almadan yardımları durdururken hangi toplumsal ve politik öncelikleri gözetmektedir?

174-Deprem sonrası yoksulluk büyük oranda derinleşti; örneğin Adıyaman’da geçici yerleşimde yaşayanların yüzde 90’dan fazlası maddi durumunun bozulduğunu belirtiyor; bölgede yoksullukla mücadele programları neden öncelik haline getirilmiyor?

175-Deprem bölgesinde 1,5 milyon çocuk, güvenli oyun ve eğitim alanlarından mahrum. Geçici kreş ve bakım merkezleri hâlâ neredeyse yok. Devlet çocukların güvenliği ve eğitimi konusunda neden yıllardır plan ve yatırım yapmıyor?

176-Maraş ve Hatay’da yaşlı bakım merkezlerinin kapasitesi deprem öncesine göre sadece %30 artırılmış. Yaşlılar deprem sonrası kendi evlerinde, güvenli olmayan koşullarda yaşamaya devam ediyor. Devlet, yaşlıları ölüm ve yalnızlık riskiyle baş başa bırakmayı neden tercih ediyor?

177-Deprem sonrası kurulan psikolojik destek merkezleri sayısı hâlâ yetersiz. Bölge halkının travmasını azaltacak psikososyal hizmetler neden hâlâ ulaşılabilir değil?

178-Hatay’da 20 bini aşkın çocuk, geçici barınma alanlarında eğitim ve koruma programlarına erişemiyor. Deprem sonrası kurulan kreş ve bakım merkezleri yok denecek kadar az. Çocukların hakları ve güvenliği, deprem bölgesinde neden ikinci planda tutuluyor?

179-Psikososyal destek hizmetlerinin yetersizliği, çocuklar ve gençlerde eğitim ve sosyal uyum sorunlarını derinleştiriyor. Deprem travmasını azaltacak personel ve kaynaklar neden bölgeye gönderilmiyor?

180-Yaşlı bakım merkezleri, deprem sonrası sadece yaşlı nüfusun %10’una hizmet verebiliyor. Kalan %90, güvenli olmayan yerlerde yaşamaya devam ediyor. Bu ihmalkârlık, devletin sorumluluk anlayışıyla nasıl açıklanabilir?

181-Deprem bölgesinde çocuk koruma programları ve sosyal hizmet çalışanları sayısı yetersiz, çocuk hakları ciddi risk altında. Devlet, çocukların güvenliği ve refahını neden sürekli ihmal ediyor?

182-Psikososyal destek birimlerinde her 10 bin kişiye bir danışman düşüyor. Travmanın etkisini azaltacak insan gücü ve kaynaklar hâlâ gönderilmiyor. Bu açık, yetkililerin hangi önceliklerini ortaya koyuyor?

183-Deprem bölgesinde sosyal hizmet yatırımlarının eksikliği, çocukları, yaşlıları ve kadınları doğrudan etkiliyor. Acil önceliklendirme ve yatırım planları neden hâlâ açıklanmıyor ve uygulanmıyor?

184-Gençler için sosyal yaşam, kültürel etkinlik ve spor alanları hâlâ yok. Deprem bölgesinde büyüyen 1 milyona yakın genç, travmayı azaltacak güvenli alanlardan yoksun. Gençlerin ruh sağlığı ve sosyal gelişimi neden görmezden geliniyor? Depremde zaten kısıtlı olan spor tesisleri, gençlik merkezleri ve kültürel alanlar yok oldu. Gençlerin sosyal ve fiziksel gelişimi için gereken altyapının neden yeniden kurulması önceliklendirilmedi?

185-Deprem sonrası gençlerin iş bulma olanakları azaldı. Bölgedeki işsizlik oranı genç nüfusta %25’i aşıyor. Gençler ekonomik ve sosyal olarak yoksullaşırken devletin gençlere yönelik istihdam ve eğitim destekleri neden yeterli değil?

186-Türkiye’de yaklaşık 11 milyon engelli bulunuyor; deprem konutları ve afet alanlarında bu kesim için özel düzenleme yapılmaması, devletin afet planlamasındaki eksikliğini göstermiyor mu?

187-Engellilerin deprem sırasında kurtarılması için ne devletin ne toplumun ne de afet bölgelerinde çalışan kişilerin bilgi sahibi olmaması, afet yönetiminde ciddi bir güvenlik açığı yaratmıyor mu?

188-İşitme veya konuşma engelli bireylerin enkaz altında seslerini duyuramayacak olması, devletin acil durum müdahale planlarında engellileri hesaba katmadığını göstermiyor mu?

189-Görme engellilerin yönlerini belirleyememesi ve ortopedik engellilerin hareket edememesi durumunda, afet sırasında hayatta kalmalarını sağlamak için devlet hangi somut adımları atıyor?

190-Deprem sonrası geçici barınma alanlarının engellilere uygun şekilde düzenlenmemesi, insan hakları ve afet yönetimi açısından hangi sorunları ortaya çıkarıyor?

191-10 metrekarelik konteynerlerde engellilerin yaşamını sürdürmeye çalışması, devletin deprem sonrası yerleşim planlarında evrensel tasarım ve erişilebilirlik kriterlerini dikkate almadığını göstermiyor mu?

192-Engelliler için acil durum tuvalet, banyo ve sosyal alanların yetersizliği, afet sonrası yaşam koşullarının sürdürülebilirliğini nasıl tehdit ediyor?

193-Engellilere deprem eğitimi verilmemesi, afet risklerini azaltma ve can kaybını önleme açısından hangi eksiklikleri ortaya koyuyor?

194-Engellilerin deprem anında dış dünya ile irtibat kuramaması, afet iletişimi ve kurtarma protokollerindeki boşlukları nasıl gözler önüne seriyor?

195-Depreme karşı hazırlanan konut ve barınma alanlarında engelliler için özel önlemler alınmaması, devletin afet yönetimi ve eşit erişim sorumluluğunu ihlal etmiyor mu?

196-Deprem bölgelerinde bazı tarikatlar, belediye ve valilik onaylarıyla çocuklar için hızlıca kalıcı merkezler ve eğitim kurumları kuruyor. Hatta bazılarına yer tahsis edildiği, devlet desteğiyle ekonomik olanaklar sağlandığı ifade ediliyor. Depremzedelerin barınma, temel sağlık ve eğitim ihtiyaçları hâlâ eksik ve yetersiz iken, devlet eliyle kurulmuş çocuk bakım merkezleri, kreşler bu kadar azken, devletin bu tarikat ve cemaatlere öncelik vererek kaynak ve alan tahsis etmesi, afet bölgesindeki çocukları nasıl etkiliyor?

197-Devlet destekli tarikat merkezlerinin deprem bölgesinde hızla güçlenmesi, halkın ihtiyaçlarının değil, dini örgütlerin büyümesinin önceliklendirilmesi anlamına gelmiyor mu? Çocukları riske atmıyor mu?

198-Belediyeler ve valilikler tarafından verilen yer tahsisleri ve ekonomik kolaylıklar, depremzedeler için ayrılması gereken kamu kaynaklarının tarikatlar lehine kullanılmasını nasıl açıklıyorsunuz?

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a sorular

199-Depremi yaşamış işçilerin artçı sarsıntılarda panik yaşayabileceği ve psikolojik travma riskinin yüksek olduğu bilinirken, yetkililer neden depremler sonrasında sadece okulları tatil ederek işyerlerindeki tehlikeleri görmezden geliyor?

200-İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işçilere ciddi ve yakın tehlikeler karşısında çalışmaktan kaçınma hakkı tanıyor; buna rağmen işçiler riskli işyerlerinde çalışmaya devam etmek zorunda bırakılıyor. Bu ikiyüzlü yaklaşımın gerekçesi nedir?

201-Deprem sonrası işyerlerinde açığa çıkan yeni tehlikeler ve işçilerin yaşadığı psikolojik riskler göz önünde bulundurulduğunda, sendikaların örgütlü olduğu yerlerde bile üretimin sürdürülmesi, işçi sağlığı önceliklerini nasıl hiçe sayıyor?

202-Türkiye bir deprem ülkesi olmasına rağmen işyerlerinde üretim risk değerlendirmesi yapılmadan depremin hemen sonrasında üretime devam edilmesi, işçilerin hem gözle görülen hem de görünmeyen tehlikelere maruz kalmasına yol açıyor. Deprem sonrası işçilerin güvenliği neden ikinci plana atılıyor?

203-TOKİ deprem konutları şantiyelerinde çalışan işçilere ücret ödememek gibi ihlallerin önlenmesi amacıyla Bakanlıklar ve TOKİ, müteahhitlere karşı hangi denetim mekanizmalarını ve cezai yaptırımları uygulamaktadır?

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e sorular

204-Deprem vergisinin 22 yıldır merkezi yönetimin gelir kalemlerinden biri olarak toplanmasına rağmen toplanan 130 milyar 688 milyon liranın harcama yerlerinin hâlâ açıklanmaması, deprem güvenliği ve önleyici yatırımlar açısından hangi sorunları yaratmaktadır?

205-6 Şubat depremlerinden sonra kurulan Afet Yeniden İmar Fonu, iktidarın seçim öncesi propaganda amacıyla mı oluşturuldu, yoksa afet bölgelerinin gerçek ihtiyaçlarına yönelik planlı bir finansman aracı olarak mı işlev gördü?

206-Afet Yeniden İmar Fonu’nun yasaya göre kaynakları; bağış, hibe, kredi ve bütçe ödenekleri gibi çeşitli kaynaklardan sağlanıyor, peki bu kaynaklar gerçekten afet bölgelerinin yeniden imarı ve inşası için kullanılmakta mıdır?

207-Maraş depremleri sonrası uygulamaya konan Fon’un işlevsizliği, deprem vergisinin yıllardır toplanmasına rağmen afet sonrası kaynakların planlı ve şeffaf bir şekilde yönetilmediğini göstermiyor mu?

208-Maraş ve çevresinde 75 milyar dolarlık yatırım yapıldığı iddia ediliyor; bu devasa kaynağın ne kadarı doğrudan depremzedelerin yaşam koşullarını iyileştirmek için harcanmıştır ve yatırımların doğruluğu nasıl denetlenmektedir?

209-Bölgede alınan bağış ve yardımların yurttaşlara ne ölçüde ulaştığı belirsizliğini koruyor; kamu denetiminin yokluğunda bu fonlar gerçekten ihtiyaç sahiplerine mi aktarılmakta, yoksa başka amaçlarla mı kullanılmaktadır?

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ile Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a sorular

210-Afet bölgelerinde yapılan yapılaşmaların, tarım arazilerinin yok edilmesine yol açtığı rapor edilmiştir. Toplam kaç hektar verimli tarım arazisi imara açılmış ve hangi ilçelerde yoğunlaşmıştır?

211-Maraş, Hatay ve çevresinde, deprem sonrası yapılaşma nedeniyle yok edilen veya tahrip edilen tarihi ve arkeolojik alanlar hangileridir? Bu alanlarda koruma önlemleri neden uygulanmamıştır?

212-Devletin afet sonrası yeniden imar fonları ve destekleri, doğal yaşam ve tarihi alanların korunması için kullanılmamış, sadece rant projeleri için mi aktarılmıştır? Bu fonların kullanımına ilişkin şeffaf rapor sunulmuş mudur?

213-Deprem sonrası bölgedeki tarihi cami, kilise ve kervansarayların restorasyonu ve korunması için ne kadar bütçe ayrılmıştır? Ayrılan bütçe ile yapılan restorasyon çalışmaları hangi aşamadadır?

214-Deprem bölgesinde, tarihi ve kültürel mirasın korunmasına dair hangi bilimsel ve teknik raporlar hazırlanmıştır? Bu raporlar dikkate alınmış mıdır yoksa projeler “önce inşa, sonra soruşturma” yaklaşımıyla mı yürütülmüştür?

215-Afet bölgelerinde yıkım ve yeniden yapılaşma sürecinde, rant odaklı projelerin halkın yaşam hakkı ve doğal/historik miras üzerindeki etkilerini denetleyecek bağımsız bir kamu mekanizması neden oluşturulmamıştır?

216-Deprem sonrası azınlık topluluklarının, farklı inançlara sahip halkların dinî ve kültürel alanları, ibadethaneleri, tarihi evlerinin ne ölçüde zarar gördüğüne ilişkin özel bir çalışma neden yapılmamıştır? Bu yapılar için ne kadar restorasyon bütçesi ayrılmıştır? Bu alanların korunması için devlet veya ilgili kurumlar neden yeterli adım atmamıştır?

217-6 Şubat 2023 depremleri sonrası Maraş, Hatay ve Malatya’da tarım arazilerinin zarar gördüğü, sulama sistemlerinin tahrip olduğu ve ürün kayıplarının yaşandığı bildirilmiştir. Devlet, afet sonrası zarar gören çiftçilere hangi miktarda destek sağlamış ve bu destekler hangi tarihlerde, hangi mekanizmalarla ulaştırılmıştır?

218-Deprem bölgesinde hayvancılıkla geçinen ailelerin barınak, yem ve su tedarikinde yaşadığı sıkıntılar hâlâ devam etmekte midir? Örneğin Maraş ve Hatay’da kaç hayvan çiftliği deprem sonrası kullanılamaz hale gelmiş, kaç üreticiye acil destek verilmiştir?

219-Deprem sonrasında tarım ve hayvancılık kredi borçlarının ertelenmesi veya faizsiz kredi verilmesi gibi önlemler açıklanmış olmasına rağmen hangi ilçelerde çiftçiler bu uygulamalardan faydalanamamıştır? Bu durum, üreticilerin ekonomik krizle yüzleşmesine yol açmış mıdır?

220-Deprem bölgesinde yeniden inşa edilen konut ve altyapı projeleri, çiftçilerin topraklarına, su kaynaklarına ve mera alanlarına erişimini olumsuz etkilemiş midir? Örneğin bazı alanlarda tarım arazileri imara açılmış ya da taş ocağı ve inşaat projeleriyle yok edilmiş midir?

221-Deprem sonrası bölgede gıda üretim zincirinin ve hayvancılık ürünlerinin pazarlanmasının aksaması nedeniyle çiftçiler ciddi gelir kaybı yaşamıştır. Bu konuda hangi önlemler alınmış, yaşanan kayıplar nasıl telafi edilmiştir?

222-Deprem bölgesinde tarım ve hayvancılıkla geçinen halkın elektrik, su ve ulaşım altyapısına erişimi hâlâ sorunlu mudur? Örneğin sulama pompaları, yem dağıtım yolları ve hayvan barınaklarının elektrik ihtiyacı ne ölçüde karşılanmaktadır?

223-Depremden sonra bölgede bazı çiftçilerin çiftliklerini terk etmek zorunda kaldığı ve göç ettiği iddiaları doğru mudur? Bu göçlerin kaç aileyi ve kaç hektar tarım arazisini etkilediğine dair resmi veriler nelerdir?

224-Afet sonrası dağıtılan yardımların, özellikle tohum, yem ve veteriner hizmetlerinin, deprem bölgesindeki tüm çiftçilere adil biçimde ulaştırıldığı iddianızı kanıtlayan veriler var mı? Bu yardımların ulaşmadığı bölgeler hangileridir?

225-Deprem bölgesinde çiftçiler, resmi destek ve danışmanlık mekanizmalarına erişimde yaşadıkları engelleri rapor etmektedir. Hangi kurumlar sorumludur ve bu engellerin giderilmesi için ne tür önlemler alınmıştır?

226-Deprem sonrası bölgedeki tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin uzun vadeli sürdürülebilirliği ve üreticilerin gelir güvencesi, devlet tarafından nasıl sağlanmaktadır? Afet sonrası yatırımların ne kadarı doğrudan üreticilere ve üretimin devamına yöneliktir?

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya sorular

227-AFAD’ın 2026 yılı bütçe teklifinde, afet konutlarının büyük kısmının 2028 yılına kadar tamamlanamayacağı açıkça görülüyor. Depremin üzerinden 1000 gün geçmişken, milyonlarca depremzede neden en az üç kış daha konteynerlerde yaşamaya mahkûm ediliyor?

228-AFAD planlamasında afet konutlarının teslim tarihleri 2028’e sarkarken, bu sürenin uzamasının gerekçesi nedir? Bu gecikme bütçe yetersizliğinden mi, yoksa yandaş firmalara verilen ihale politikalarından mı kaynaklanıyor?

229-AFAD bütçesinde konutların tamamlanma hedefinin 2028’e uzatılması, iktidarın “bir yılda evleri teslim edeceğiz” sözlerinin açıkça boş bir vaat olduğunu göstermiyor mu?

230-2028 yılına kadar tamamlanamayacak afet konutları nedeniyle, kaç depremzede daha geçici barınma koşullarında yaşamak zorunda kalacak?

231-AFAD bütçesi, geçici barınma alanlarında kalan depremzedeler için ısınma, sağlık, eğitim ve altyapı ihtiyaçlarına ne kadar kaynak ayırdı? Bu kaynak üç kışı daha konteynerlerde geçirecek insanlar için yeterli mi?

232-AFAD’ın bütçesi neden yeni binalara ve yandaş ihalelere aktarılırken, hâlâ konteynerlerde yaşam mücadelesi veren halkın temel ihtiyaçları için ayrılan ödenekler bu kadar düşük?

233-Eğer afet konutlarının tamamlanması 2028’e kadar sürecekse, hükümet depremzedelere barınma hakkı ve kışlık dayanıklı koşullar için geçici ama insanca bir çözüm planlıyor mu?

234-AFAD’ın 2026 bütçesinde, “2028’e kadar sürecek inşaat” öngörüsüyle halkın kaderine terk edildiği görülüyor. Bu tablo, depremzedeleri uzun vadeli bir yoksulluk ve güvencesizlik rejimine mahkûm etmek değil midir?

235-6 Şubat depremlerinin ardından “evleri bir yılda teslim edeceğiz” diyen iktidar yetkilileri, AFAD bütçesindeki 2028 hedefiyle halkı bilerek mi yanılttı?

236-Deprem çadırı satma skandallarıyla gündeme gelen Kızılay’ın 2024 Yılı Faaliyet Raporu’nda yer alan bilgilere göre, kurumun ülke genelindeki afet depolarının tamamında sadece 98 bin 135 kişilik barınma çadırı var. Bu sayı olası büyük bir depremde milyonlarca insanın barınma ihtiyacını karşılamaya yetmeyecek. Neden eksikler için önlem alınmıyor?

237-Yine Kızılay raporları gösteriyor ki, olası bir afet durumunda Kızılay’ın yemek kapasitesi sadece 1 milyon kişiyi karşılayabilecek. Sadece risk altındaki 20 milyonluk İstanbul şehrini düşündüğümüzde, bu kapasite afet anında ciddi bir beslenme krizine yol açmaz mı?

238-Kızılay Afet Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün 2021’den bu yana raporlarını kamuoyu ile paylaşmaması, afet yönetiminde şeffaflık ve hesap verebilirlik açısından hangi riskleri doğuruyor?

239-Kızılay Yatırım Holding’in raporlarının paylaşılmaması, afet planlamasında kaynak kullanımının denetlenmesini nasıl engelliyor?

240-Kızılay’ın afet depolarında yalnızca bir adet konteyner bulunması, özellikle konteyner fabrikasına rağmen stok yapılmaması, deprem ve afet durumlarında yurttaşların barınma ihtiyacını nasıl riske atıyor?

241-AFAD’ın hazırladığı “Türkiye Afet Sonrası İyileştirme Planı” (TASİP), 6 Şubat depremlerinin ardından revize edilmiş olmasına rağmen, geçmiş dönem raporlarının uygulanamama nedenlerini ve önceki eylem planlarının önündeki engelleri açıklamıyor. Bu durumda AFAD, afet yönetiminde sorumluluk üstleniyor mu, yoksa kendi eylemsizliklerini örtbas mı ediyor?

242-TASİP, afetten sonra kentleşme ve yeniden imar politikalarını ÇŞİDB paralelinde sunarken, afet mağdurlarının acil ihtiyaçları ve güvenliği konusunda net bir öz-değerlendirme yapmıyor. AFAD, bu raporla gerçekten halkı bilgilendiriyor mu, yoksa politik gündemle kentleşme önceliklerini mi perdelemeye çalışıyor? TASİP’in sorumluluk üstlenmeden, özeleştiri yapmadan ve önceki eksiklikleri analiz etmeden hazırlanması, olası gelecek afetler için güvenliği nasıl tehlikeye atıyor?

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’na sorular

243-6 Şubat depremlerinde olduğu gibi, afet anlarında iletişim şebekelerinin çökmesi halkın can kayıplarına yol açtı. Bu durumun tekrar etmemesi için hangi yapısal önlemler alındı?

244-Türk Telekom’un eski Genel Müdürü Ümit Önal’ın, yalnızca birkaç gün önce şirketin iştiraklerinde 14 ayrı yönetim koltuğunda bulunduğu doğru mudur?

245-Bu kişi, altyapı yatırımlarının yetersizliğiyle eleştirilen bir kurumun başındayken şimdi Siber Güvenlik Başkanlığı gibi stratejik bir göreve hangi liyakat ölçütleriyle atanmıştır?

246-Türk Telekom’un altyapıya yatırım yapmaması nedeniyle deprem bölgelerinde iletişim çökmesine rağmen, kurumun üst yöneticileri nasıl olur da sorumlu tutulmak yerine ödüllendirilir?

247-Afetlerde halkın iletişim hakkını güvence altına alamayan bir kurumun yöneticisinin, ulusal güvenlikle ilgili bir göreve getirilmesi, devletin kriz yönetimi anlayışını nasıl yansıtmaktadır?

248-Afet anlarında sevdiklerine ulaşamayan yurttaşların acısı ortadayken, hükümet neden iletişim altyapısını kamusal sorumlulukla güçlendirmek yerine, sadakat esaslı atamalara devam etmektedir?

249-Her depremde tekrar eden iletişim felaketinden sonra bile, Türk Telekom’un yeniden kamulaştırılması ya da altyapı yatırımlarına zorlanması yönünde neden hiçbir adım atılmamıştır? Her büyük depremde iletişim altyapısı çökerken, Türk Telekom’un yıllardır altyapıya yatırım yapmamasının sorumluluğu neden hâlâ sorgulanmıyor?

Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’a Sorular

250-TBMM’nin 28’inci Dönem 3’üncü Yasama Yılı’nda muhalefet milletvekillerince deprem konulu 237 soru önergesi verilmiş olmasına rağmen yalnızca altısı yanıtlandı, Altı soru önergesi cevabı da sorulara açıklık getirmiyor. Bu durum TBMM’nin deprem riskine ilişkin denetim ve hesap sorma işlevinin nasıl işlevsizleştirildiğini göstermiyor mu?

251-Muhalefet milletvekillerinin 237 soru önergesiyle gündeme getirdiği deprem güvenliği ve hazırlık eksiklikleri neden yetkililer tarafından ciddi şekilde ele alınmamış ve kamuoyuna net bilgi sunulmamıştır?

252-Bakanlıkların meclisin denetim görevine yönelik bu kayıtsızlığı, deprem konusundaki önlemleri sorgulayan milletvekillerinin etkisizleştirilmesi ve halkın yaşamsal bilgiye erişiminin kısıtlanması anlamına gelmez mi?

Antakyalı yurttaşların soruları

253-Konteynerler boşaltılacak mı? Özellikle kiracı olup konteynerde yaşayan insanların konteynerleri boşatılması istenirse; çoğunluğu günübirlik işlerde çalışan bu insanlar nasıl hayatta kalacak?

254-1000’inci günde; konteynerlerde su arıtmaları bozuk, çamaşır makinaları çalışmıyor, sokak aydınlatmaları yok, internet çalışmıyor, toz yağıyor, çatılar akıtıyor, ısınma çok büyük sorun ve en önemlisi aracınız yoksa ulaşım imkansız, çocuklar okula gidemiyor örneğin… AFAD’ın ödeneksizlikten kaynaklı olarak bu hizmetleri veremediği doğru mu? Deprem için yapılan yardımlar, Dünya Bankası’ndan alınan krediler bitti mi? Kalem kalem açıklayın nereye ne kadar harcandı?

255-Konteyner alanlarında güvenlik büyük bir sorun. Hırsızlık, uyuşturucu ve fuhuş yaygın biçimde sürüyor. Özellikle kadın ve çocuklar için konteyner alanlarının güvenliği neden sağlanamıyor?

256-Kültür Bakanlığı’nın koruma altına aldığı, koruma amaçlı imar planında da yer alan Dağ Mahallesi neden imara açıldı?

257-Yine Kültür Bakanlığı’nın koruma altına aldığı restore edilmiş veya onarımla kullanılabilir olacak tarihi Antakya evleri neden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yıkılıyor?

258-Helenistik dönemden beri kesintisiz yerleşim merkezi olan Antakya’da alt ve üst yapı inşaat ve onarımları tarihi kültürel mirasa geri dönülemez zarar veriyor, yok ediyor, neden?

259-Kentin demografik yapısının değiştirileceği endişesine eşlik eden kente ihtiyaçtan fazla konut yapılmakta olduğu yaygın bir kanaat. Neden ihtiyaç fazlası konut yapılıyor?

260-Hatay neden özel afet bölgesi ilan edilmedi?

261-Kentte halen teneke yerleşim alanlarında hizmet veren esnafın varlığı söz konusuyken geçim derdi en büyük sorun… Hal ve gidişat böyleyken neden 1 Kasım itibarıyla “mücbir sebep” uygulamasından vazgeçiliyor?

262-Alelacele, plansız ve programsız inşa edilen TOKİ’ler mahalle olmaktan çok uzak. Bu mahallelerin okulları, sağlık ocakları neden inşa edilmedi?

263-İnşa edilen TOKİ evlerinin çoğunda kalitesiz malzeme kullanıldığı açık biçimde görülüyor. Neden bir kez daha kalitesiz bir yapılaşmaya gidildi? Denetimi kim/kimler yapıyor?

264-Yetkililer ve siyasetçilerden sık sık duyduğumuz tümce şu: “Hatay’ı inşa ve ihya ediyoruz.” Geçen 1000 gün içinde alelacele, kontrolsüz ve denetimden uzak inşa faaliyeti sürüyor doğaya ve insanların taleplerine aldırmadan. Peki, kim/kimler ihya ediliyor?

265-Aralık ayında Cumhurbaşkanı’nın kentte geleceği ve halen belirsizliğini koruyan evlerin maliyetleri konusunda “yarısını biz devlet olarak üstleneceğiz” yönünde bir açıklama yapacağı konuşuluyor. Bu doğru mu? Geçen 1000 güne karşın insanların taşındıkları veya taşınacakları evlerin maliyetlerini bilmemesi, en yaşamsal ihtiyacın barınma hakkının siyasi pazarlık konusu yapılması ne kadar ahlaki?

266-Hatay valisinin kayın biraderlerinin 4 taş ocağı olduğu doğru mu?

267-Depremin üzerinden geçen 1000 günde kentteki asırlık zeytinliklere, tarım arazilerine ve ekolojik yaşam açısından vazgeçilmez alanlara konutlar yapıldı, yol geçirildi, taş ocakları açıldı, beton santralleri kuruldu. Doğduğumuz büyüdüğümüz bu toprakları, doğal zenginliklerimizi ve geçim kaynaklarımızı betonlaştırarak nasıl bir kent inşa ediliyor?

268-Kentin bütününde işsizlik geçim derdi almış başını giderken, ihtiyaç fazlası konut yapıldığı açık biçimde görünürken, hasadı bekleyen vatandaşların narenciye ve zeytin ağaçları neden katledildi?

269-Depremden hemen sonra sit alanı ilan edilen yıkımların yoğun olduğu yerlere kat artışı vererek imara/inşaata açmak ne kadar doğru, kent kimliğini nasıl koruyacak? Depremden zarar görmeyen kentin tarihi kültürel değerlerini restore etmek yerine neden yıkılıp talan ediliyor?

270-Valiliğe verilen bir yıl süreli yetki her sene yenilenip, çeşitli bahanelerle arazilere, sağlamlığı tescil edilmiş konutlara acele kamulaştırma ile el konuyor, yıkılıyor. Bu süreçte kamu yararını halkın yararını kim/ kimler gözetecek?

271-Acil kamulaştırma adı altında yurttaşların tapularını sistemden düşürmek sosyal bir devlette bağdaşmaz. Konutlar hazine arazilerine değil neden vatandaşın özel mülkiyetini gasp ederek vatandaşa sormadan onun arazisine yapılıyor?

272-Birçok eğitim binası halen onarılmamışken, sağlam binalar neden hala kamu kuruluşları tarafından kullanılıyor, çocukları kimse neden düşünmüyor?

273-Eğitim alt ve üst yapısında sorunlar sürerken çocuklarımız LGS vb. sınavlarda diğer illerdeki çocuklarla yarışıyor, eğitimdeki derin eşitsizlik nasıl ve ne zaman ortadan kalkacak?

274-Kentte yeterli sayıda uzman hekim yok, az sayıda sağlık hizmeti sunan hastanelerde kuyruklar git gide uzuyor, sağlık alanında normalleşmeye ne zaman geçilecek?

275-Engelli, özel bakıma muhtaç hatta yaşamını 21 metrekare teneke evde sürdürmeye çalışan vatandaşlara neden destek sunulmuyor?

276-Tarihi uzun çarşıyı keyfi bir kararla neden yıkıldı?

277-Aradan geçen 1000 güne rağmen kenti ayağa kaldırabilecek ekonomiye katkı sağlayan işletmelere giden yollar neden hala kapalı?

278-Deprem bölgesinde eğitimden kopan çocuk sayısı kaçtır? Eğitimden kopan çocuklara dönük Milli Eğitim Bakanlığının takibi var mıdır? Bu çocukların akıbeti nedir?

279-Deprem bölgelerinde on binlerce öğrenci hâlâ konteyner sınıflarda, prefabrik yapılarda eğitim görürken, kalıcı okul inşaatlarının bitirilememesinin gerekçesi nedir?

280-Deprem bölgelerinde birleştirilmiş sınıf, ikili eğitim ve ders saati düşüşleri nedeniyle yaşanan kayıpların telafisi için hangi adımlar atılacaktır?

281-Milli Eğitim Bakanlığı çocukların kalıcı, güvenli ve donanımlı okullara erişimi için ne zaman somut adım atacaktır?

282-Deprem bölgesindeki öğretmen açığı branşlara göre nedir? Bu açık hangi gerekçeyle kapatılmamıştır?

283-Deprem bölgesinde kadrolu ve güvenceli öğretmen ve temizlik personeli istihdamı için Milli Eğitim Bakanlığının planı nedir?

284-Deprem bölgelerindeki öğrencilerin en acil ihtiyacı olan ücretsiz bir öğün yemek hangi gerekçeyle uygulanmamaktadır?

285-6 Şubat depremleri nedeniyle Türkiye’de kaç köy evi yıkılmıştır? Bu evlerin yapımı için bahsi geçen projeye başvuran vatandaş sayısı kaçtır? Bunlardan kaç tanesi teslim edilmiştir?

286-Köy evlerinin inşası için Nurdağı’nda anlaşma yapılan “Windoor İnşaat” isimli şirket neden sahadan çekilmiştir? Vatandaşı mağdur eden şirketin mağdurlara tazminat ödemesi gerekirken bu şirkete hibenin yüzde 70’inin ödendiği doğru mudur? Windoor İnşaat firmasının sözleşme şartlarını yerine getirmemesi nedeniyle herhangi bir idari ya da hukuki işlem başlatılmış mıdır?

287-Eski ve depreme dayanıksız olması nedeniyle evlerinin kentsel dönüşüm kapsamına alınması için resmi başvuru yapan ve sonuç alamayan vatandaşların belediye görevlileri hakkında yaptığı şikayetlerden aradan geçen 1000 güne rağmen neden sonuç alınamamıştır?

288-Depremde ulaşımı engelleyecek düzeyde zarar gören karayollarının ihalelerini alan şirketler hakkında bir işlem yapılmış mıdır? Bu yolları yapan şirketlere ne kadar ücret ödenmiştir? Ödenen ücretler ve sebep oldukları zarar dolayısıyla tazminat alınmış mıdır?

289-Sağlık Bakanlığının deprem bölgesinde yetersiz beslenme sebepleri ve sonuçlarına dair bir çalışması bulunmakta mıdır? Varsa kamuoyu ile neden paylaşılmamıştır?

290-Sağlık Bakanlığı deprem bölgesinde yaşanan sağlık sorunları için başta bölgede sıklıkla çalışan örgütler TTB, SES olmak üzere sağlık alanında çalışan emek ve meslek örgütleriyle ortak çalışmalar yapmakta mıdır?

291-Depremin etkilediği kentlerde üretici köylülere deprem dolayısıyla ne tür destekler sağlanmıştır? Bu desteklerin tür ve miktarı nedir?

292-Deprem bölgesindeki üretici köylülerin desteklenmesi için ne tür çalışmalarınız olacaktır?

293-Deprem bölgesinde mevcut ihtiyacı karşılamaya dönük kaç okul binasına ihtiyaç vardır? Yapımı tamamlanan okul sayısı kaçtır?

294-Deprem dolayısıyla örgün eğitime devam edemeyen öğrenci sayısı kaçtır? Bu öğrencilerden kaç tanesi kız çocuğudur?

295-Deprem bölgesindeki öğrencilerin ve öğretmenlerin kaç tanesi psiko-sosyal destek almıştır, halen almaktadır? Destek alan öğrencilerin yaş dağılımı nedir?

296-Deprem bölgesinde kamu binalarının yapım ihaleleri hangi şirketlere, ne kadar bedel karşılığında verilmiştir?

297-Deprem bölgesinde sağlık kuruluşlarına verilmesi şartıyla hibe edilen yapıların yüksek ücretler karşılığında ASM hekimlerine kiralanması Sağlık Bakanlığının bilgisi dahilinde midir?

298-Deprem suçlularından, Yunus Kaya’nın kaçak olduğu dönemde, eski Nurdağı Kaymakamı ve halen Kırıkkale Vali Yardımcısı olan Seyfullah Ordueri tarafından Mersin’e götürüldüğü, burada akrabası Murat Kaya tarafından saklandığı ortaya çıkmıştır. Suç işleyen bir kişiyi kaçırdığı kamera kayıtları ile sabit olan eski Nurdağı Kaymakamı ve halen Kırıkkale Vali Yardımcısı Seyfullah Ordueri hala görevinin başında mıdır? Eski Nurdağı Kaymakamı Seyfullah Ordueri hakkında açılmış bir adli ve idari soruşturma var mıdır? Varsa hangi aşamadadır?

299-6 Şubat depremlerinin ardından Hatay başta olmak üzere deprem bölgesinde yaşanan yağma, işkence ve ölüm vakalarına dair çok sayıda somut delil, tanık ifadesi ve rapor bulunmasına rağmen neden tek bir kamu görevlisi yargı önüne çıkarılmadı? Bu dosyaların “kovuşturmaya yer olmadığı” kararlarıyla kapatılmasında İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’nın sorumluluğu nedir?

300-İkinci deprem sonrasında Hatay Altınözü, Defne ve Reyhanlı’da asker ve polis eliyle gerçekleştiği iddia edilen işkencelere, MOBESE kayıtlarının ve telsiz verilerinin “kaybolması” gibi skandallara dair yürütülen idari ve adli soruşturmalar neden kamuoyuna açıklanmıyor? Bu soruşturmalar neden hâlâ açılmadı ya da neden sürüncemede bırakılıyor?


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑