Makaleler

Published on Şubat 25th, 2025

0

Kadın hareketi ve kadın mücadelesi | Beyhan İpek


İnsanlığın bilinen tarihi, avcı-toplayıcı dönemden itibaren kadınların anaerkil bir yapıda tanrı ve yönetici olarak kabul edildiğini gösterir. Bu nedenle, erkek egemenlik (ataerkil) döneminin başlangıcından günümüze tanrılar giderek erkekleşmiş, yönetici iktidar sahipleri de erkek egemen cinsiyetçi kimlikle gelişmiştir.

Anadolu ve Mezopotamya’da bilinen en eski kadim uygarlıklara ait arkeolojik kalıntılar, çözümlenmiş tarih ve hikâyeler erkek egemen anlayışla birlikte egemenlik alanlarının, güç ve iktidar alanlarının, devletlerin oluştuğunu, tanrılar arasındaki güç gösterileri sonucunda savaşların ortaya çıktığını göstermektedir.

Çok tanrılı dinlerde, doğacı pagan inançlarında tanrılar genellikle erkek adlarıyla anılmaya başlanmıştır. Semavi dinlerin ise bunu tek ve erkek tanrıya çevirmesi kolaylaşmıştır. Semavi dinlerin tanrısı erkektir; yöneticileri de erkek egemendir. Bu süreçlerin tümünde kadın eşitliği yoktur!

Kadın kimliği meta olarak algılanmaya başlanmış, köleci ve sömürgeci erkek egemen sistem kurumsallaşmıştır. Bu sistem içinde kadın yönetici olsa bile, erkek egemenlerin cinsiyetçi kimliğine uygun davranışlar sergilemek zorunda kalmıştır. Kadın olamamış, olmamıştır.

Günümüzde kadın hâlâ ikincil rolde ve birçok alanda meta olarak sömürülmektedir. Son iki yüzyıldaki gelişmeler, kadın hak ve özgürlüklerinin mücadele ile bilince çıkarılması sürecini başlatmış olsa da henüz başarıya ulaşamamıştır. Bu başarının sağlanması ancak tüm cinsiyetçi yaklaşımların ortadan kalkması ile mümkün olacaktır. Bu anlamda, bilinen dünyanın hiçbir köşesinde, lokal olarak bile, böyle bir sonuç maalesef yoktur.

Kadın sorunu, sömürü, ötekileştirme, zayıflık ve mazlumların sorunlarının en önemli parçalarından biridir. Savaşlarda, sömürüde, istismarda ve zulmün türevlerinde her yönüyle en ağır bedeli kadınlar ödemektedir.

Alevilikte de kadın maalesef ikincil konumda tutulmakta, sistemin tüm kötülüklerine açık bir şekilde bedel ödemektedir. Söylem ve ilkeleriyle çelişen birçok davranışa maruz kalmaktadır. Bir “nazar” da bakmak fiilen yoktur. Alevi kadın bilincinin yanılsaması olarak sunulan “CAN” ifadesi anlamını çoktan yitirmiştir. “CAN” artık erkekleşmiştir. “CAN”ın gerçek anlamına ulaşması için tüm cinsiyetçi, erkek egemen, sömürücü anlayış ve davranışların sona ermesi, bunun bilinçlere ve davranışlara yerleşmesi gereklidir.

Bu temelde, Alevi kadın, kendi alanında olduğu gibi tüm alanlarda haklarının ve özgürlüklerinin kazanımı için, bu bilincin gelişmesi için mücadelede yer almalıdır. Alevi kadın hareketi henüz çok erken aşamada olup, prematüre davranışlar içindedir. Alevi kadın hareketi gibi inanç temelli kadın hareketleri, kadın hakları mücadelesine farklı bir perspektif katarak hem inançsal hem de toplumsal eşitlik ve cinsiyet eşitliği ilkelerini bir araya getiren bir mücadele bilincine sahip olmalıdır.

Kadın hareketinin temel ilkeleri, Alevi kadın hareketinin özgün yaklaşımları, kadınların çalışma hayatındaki sorunları, eşit işe eşit ücret talepleri, kadın cinayetlerine karşı duruş ve özgürlük hareketleri arasındaki önemi ele alınmalıdır.

Kadın hareketi, 19. yüzyıldan itibaren özellikle Batı’da ortaya çıkmış ve kadınların oy hakkı, eğitim hakkı, çalışma hakkı gibi temel haklarını elde etme mücadelesiyle şekillenmiştir. Alevilik, kadim evrensel değerleriyle, kadın ana merkezli bir inanç olarak diğer birçok inançtan, kültürden ve semavi dinlerden ayrılmaktadır. Anadolu’dan Mezopotamya’ya uzanan binlerce yıllık tarihsel miras, günümüze kadar belirgin şekilde izlerini korumuştur.

Kadın hareketinin hedefleri arasında şunlar yer alır:

🟣 Eşitlik: Alevi inancında kadın ve erkek eşittir. Bu eşitlik ilkesi, yaşamın her alanında geçerli olmalıdır. 🟣 Özgürlük: Kadınların inanç, ifade ve yaşam özgürlüğü savunulmalıdır. 🟣 Şiddete Karşı Duruş: Alevi kadın hareketi, her türlü şiddete karşı duyarlıdır ve mücadele etmelidir. 🟣 Dayanışma: Kadınlar arasında dayanışma ve birlikte mücadele etme bilinci ön planda olmalıdır.

Kadın hareketi, sömürü ve şiddetin her türüne karşı duyarlıdır. Kadınlar, iş hayatında ve ev içinde sömürüye maruz kalmaktadır. Fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddet, kadınların yaşamını tehdit eden en önemli sorunlardan biridir. Kadın hareketi, bu sorunlara karşı farkındalık yaratmalı, yasal düzenlemelerin iyileştirilmesini ve kadınların güçlenmesini hedeflemelidir.

Kadın hareketi, diğer özgürlük hareketleriyle birlikte ele alındığında, toplumsal dönüşümün önemli bir parçasıdır. Kadınların özgürleşmesi, toplumun genel anlamda özgürleşmesi anlamına gelir. Bu nedenle kadın hareketi, demokrasi, insan hakları ve sosyal adalet mücadeleleriyle iç içe olmalıdır.

Eşit işe eşit ücret talebi, kadın hareketinin en önemli mücadele alanlarından biridir. Kadınlar, aynı işi yaptıkları erkek meslektaşlarından daha düşük ücret almakta ve iş hayatında yükselmeleri engellenmektedir. Kadın hareketi, bu soruna karşı yasal düzenlemeler yapılmasını ve kadınların iş hayatında eşit fırsatlara sahip olmasını talep etmektedir.

Kadın cinayetleri, kadın hareketinin en önemli mücadele alanlarından biridir. Kadınlar, erkekler veya aile üyeleri tarafından öldürülmekte ve bu cinayetler genellikle cezasız kalmaktadır. Kadın hareketi, kadın cinayetlerine karşı etkili yasal düzenlemeler yapılmasını, koruma tedbirlerinin artırılmasını ve toplumsal farkındalık yaratılmasını talep etmektedir.

Sonuç olarak, bilincin gelişmesi ve mücadelenin pratikle anlam bulması en temel insan hakkıdır. Canlı-cansız tüm varlıkların hakkının korunduğu, çevreye ve ekolojiye duyarlı, savaşlara, teröre ve sömürünün her türüne karşı duran bir eşitlik, özgürlük ve barış mücadelesi içinde yer alınmalıdır.


Beyhan İpek – 25.02.2025

Tags: , , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑