Makaleler

Published on Eylül 2nd, 2025

0

İfşa, dayanışma ve mücadele: Şiddetsiz bir dünya için | Perihan Baçaru


“Neden şimdi?” sorusuyla kadınların söz hakkı bastırılmaya çalışılsa da, ifşa; patriyarkaya karşı en güçlü itirazlardan biri. Kadın beyanı esastır ilkesi, eşitlik ve özgürlük mücadelesinin vazgeçilmez dayanağıdır.

Sanat, edebiyat, sinema gibi alanlarda tanınan, statü sahibi “itibarlı”, “ünlü” erkeklerin tacizine maruz kalan kadınların, ifşaları artarak devam ediyor. Bu ifşalar kültür ve sanat dünyasında kadınların kendilerini var edebilmek için hangi mağduriyetleri yaşadıklarını bir kez daha gözler önüne serdi.

Bu süreçte “ifşa”, “neden şimdi” ve “kadın beyanı esastır” ilkeleri yeniden tartışılmaya açıldı.

Peki, erkek akıl nasıl oluyor da bu kadar rahat ve korkusuzca kadınları taciz edebiliyor, ifşayı “iftiraya” çevirebiliyor.

Bana bir şey olmaz!

Her taciz ve tecavüz olayında erkeklerin, “bana bir şey olmaz” sözünü fısıldaması tesadüf müdür bilinmez ama, bu söz öylesine söylenmiş bir cümle değil; bilakis cinsel şiddetin sonuçlarıyla defalarca deneyimlenene ve patriyarkanın erkeklere öğrettiği bir pratikten beslenen bir ifadedir. Patriyarka devam ettiği sürece, erkek akıl  kadın bedenini  elde etmek,  gücünü sınamak ve kadın üzerinde tahakküm kurmak için cinsel saldırıyı bir baskı aracı olarak kullanmaya, “bana bir şey olmaz” demeye devam edecektir.

Yaşamın her alanında köşe taşlarını işgal eden erkekler, her alanda olduğu gibi sanat alanında da kendilerini var etmeye çalışan kadınların karşısına güç ve iktidar ilişkisini çıkarıyor. Bu eşitsiz ilişki, cinsel tacizlerin hasır altı edilmesine ve  “bana bir şey olmaz” sözünün vücut bulmasına  neden oluyor.

Öte yandan adaletin erkekten yana işlediği bir yargı sistemi “erkekleri cesaretlendiren ve  “bana bir şey olmaz” dedirten güçlü mekanizmalardan biri.

Özellikle cezasızlık, ifşaa etmeme yada etmesine engel olmada cesaretlendiriyor erkekleri. Böylece hiç bir şey olmamış gibi normal hayatlarına devam ediyor.

İfşa edildiklerinde ise erkek dayanışması devreye giriyor, eril kodlarla üretilmiş “iftira” söylemlerle kadınlar bastırılmaya çalışılıyor.

Ama her zaman öyle olmuyor. Kadınlar, erkeklerin yüzlerine taktıkları “itibar” ve “iftira” maskelerini düşürmek için sosyal medyada birer birer #Metoo diyerek ifşaa ediyorlar artık.  

Neden Şimdi!

Cinsel saldırı nedeniyle ruhlarında onarılmaz yaralar açılan, travmalar yaşayan kadınlar için  tecavüzü hemen açığa çıkarmak öyle kolay değildir. Bazen yıllar alır, bazen de hiç açığa çıkarılamaz.  

Ayrıca, yıllar sonra ifşa etse bile “Neden o zaman değil de, şimdi?” sorusu dikiliyor kadının karşısına.

Oysa sorgulanması gereken neden şimdi sorusu değil, tecavüzün neden mümkün olduğu ve erkeklik ideolojisi değil midir?

Üstelik,  dünya genelinde her gün ortalama 157 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü bir gerçeklikte; tecavüz eden erkeğin değil, kadınların suçlandığı, susturulduğu, intihara sürüklendiği, öldürüldüğü bir sistemde ifşa öğle kolay değildir.

Değildir, çünkü kadın ifşa etmeye cesaretlendiğinde karşısına çıkarılan, “orada ne işi vardı canım”, “birde o saatte”,” olmaz artık”,  “canım giyimi de, yani” gibi akıl almaz sorularla yargılanır.  “Ne malum?” “Acaba, iftira mı?” “Komplo mu?” gibi sorular ise başka baskı biçimidir.

Arkasından gelen prosedürler, sorgulamalar ve suçlamalar; kadında depresyonlara, özgüven kaybına ve travmalara neden olur.  Bu süreçte kadının kendini yeniden var etmesi öyle kolay değildir. Uzun soluklu zorlu bir mücadeleyi göğüslemek demektir.

“Neden şimdi?” sorusunu  kadınların karşısına koymak, bilinçli bir şekilde kadınların söz söyleme ve ifşa hakkını  engellemektir. 

Kadın bedenini cinsel obje olarak gören, sömüren ve istismar eden erkeklik ideolojisine     itiraz etmenin en önemli bir yollarından biri ifşadır.  Çünkü aksi taktirde başka kadınlar ve çocuklar, aynı erkeklerin cinsel istismarlarına maruz kalmaya devam edecektir.

Ancak ifşalar kadın beyanının esas alınması ilkesi  vücut buldukça etkili olur. 

Kadın beyanı esastır: Kazanılmış bir haktır, vazgeçilemez!

Kadınların erkeklerle eşit olmadığı erkek egemen bir sistemde, cinsel şiddete karşı kadınların korunması açısından “kadın beyanı esastır, aksini ispatlama yükümlülüğü erkeğe aittir” ilkesi feminist hareketin kadın özgürlük mücadelesine kazandırmış olduğu son derece önemli bir ilkedir.

Cinsel saldırıya uğrayan kadın şikayette bulunsa bile  delil istendiği, ancak genelde delil gösterememesi nedeniyle faili erkeklerin cezasız kaldığı, adaletin, hukukun erkekten yana işlediği ülkelerde bu ilke kadınlar ve çocuklar için vazgeçilmez bir can simididir.

Bu ilke; kadının sözünü ciddiye alan, onu özneleştiren ve güvende hissetmesini sağlayan önemli bir politik dayanaktır.

Bu ilke;  erkeklerin kadınlara karşı istediği gibi davranamayacaklarını, “hayır”ın “hayır” demek olduğunu, kadına yaşatılan her travmanın, korkunun bir bedeli olduğunu  öğrenmeleri açısından son derece önemli bir politik mücadele aracıdır.

Hele ki dünya genelinde otoriterleşmenin hızla yükseldiği  günümüzde, kadın düşmanı iktidarların, kadınları hem erkeğin hem de devletin denetimine sokmak için taciz ve tecavüz dahil her türlü şiddet biçimini meşrulaştırdığı bir süreçte “kadın beyanı esastır” ilkesi kadınlar için bir öz savunma alanıdır. 

Ataerkil toplumdan buyana binlerce yıldır kadınların uykusu kaçıyor. Biraz da erkeklerin uykuları kaçsın.

Erkek iktidarının sarsılmaz zannedilen gücünü kırmak, eşitsizliklere neden olan patriyarkaya ve onu besleyen kapitalist sisteme karşı mücadele, kadınların örgütlü mücadelesi ve dayanışmasıyla mümkün.

Öyleyse, haklı olduğumuz her şey için erkeklerinde, sisteminde uykularını kaçırmaya, haklarımız için;

Şiddetsiz, eşit ve özgür bir dünya için….

Mücadele etmeye devam…


Perihan Baçaru – 02-09.2025

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑