Bolşevik Partizan: Emperyalist savaşa hayır!
Ne emperyalizm ne dini gericilik! Tek çözüm, tek yol: Devrim!
Siyonist faşist İsrail yönetimi, 14 Haziran’ın ilk saatlerinde İslamcı faşist İran’a karşı büyük bir askeri saldırı başlattı. Netanyahu, operasyonun adının “Yükselen Aslan Operasyonu” olduğunu duyurdu.
Saldırıda İsrail, İran’ın içindeki ajan örgütlenmesi üzerinden İran’ın hava savunma sistemine ağır darbe vurdu. Saldırıya yaklaşık 200 İsrail uçağı katıldı ve 100 kadar hedef vuruldu. Saldırılarda üst düzey ordu ve Devrim Muhafızları örgütü komutanları ve nükleer programla ilişkili kimi mühendisler öldürüldü.
İran’daki İslamcı faşist molla rejimi İsrail’in saldırılarına İsrail’e yönelik yoğun karşı füze ve dron saldırılarıyla karşılık veriyor. 14 Haziran’da İsrail’in saldırısı ile başlayan savaş yoğunlaşarak devam ediyor.
Faşist Netanyahu rejimi İran’a saldırısını “Molla rejiminin nükleer silah sahibi olmasını engellemek” hedefiyle gerekçelendiriyor. Molla rejiminin kısa süre içinde atom bombası üretecek kapasiteye geldiğini, bunun mutlaka engellenmesinin İsrail için bir varlık sorunu olduğunu anlatıyor. Evet, molla rejimi on yıllardır İsrail devletini yok etmekle tehdit ediyor. Fakat bunun içi boş bir tehdit olduğu ortada. İsrail’in siyonist faşist yöneticileri mağdur rolünü oynarken, İsrail’in kendisinin 90 atom bombasına sahip olduğunu, siyonist İsrail devletinin Ortadoğu’daki tek atom gücü olduğunu, İsrail’in anda bölgedeki en saldırgan güç olduğunu, Gazze’de, Batı Şeria’da Filistin halkına soykırım uyguladıklarını vb. unutturuyorlar.
Molla rejimi İsrail için ne kadar varoluşsal bir tehdit ise, İsrail de molla rejimi açısından o kadar, hatta pratikte daha fazla varoluşsal bir tehdittir.
Bunların birbirinden andaki farkı, birinin, İsrail’in dinci faşist yönetiminin, diğerini, İran’ın dinci faşist yönetimini devirme olasılığı ve imkânının daha fazla olmasıdır.
Bugün hiçbir burjuva devletin başka bir ülkeye saldırma hakkı yoktur.
İsrail’in İran’a saldırısının bütün emperyalist ve gerici devletlerin işlerine geldiği zaman sahip çıktıkları “uluslararası hukuk” açısından hiçbir hukuki dayanağı yoktur. Yaptığı haydutluk ve korsanlıktır. Batılı emperyalist blok, İsrail’in arkasında sıraya dizilmiştir. ABD başkanı Trump gelinen yerde, İran’ın kayıtsız-koşulsuz teslim olmasını istemekte, İran’a karşı saldırıya doğrudan katılmakla tehdit etmektedir.
Almanya Başbakanı Merz, İsrail’in bütün Batılı emperyalistler için de gerekli olan “kirli işleri” yaptığını itiraf etmiştir.
İsrail’i silahlandıran, Filistin’de yürüttüğü haksız-sömürgeci soykırımcı savaşa destek veren Batılı emperyalist bloktur. Batılı emperyalist blok, yıllardan beri İran’a atom bombası yapma kapasitesini önlemeye yönelik ambargo uygulamaktadır. İsrail’in nükleer silahlara sahip olması ise desteklenmektedir. İran’ın atom bombası yapabilecek seviyeye ulaşmasını, atom bombasına sahip olmasını istemiyorlar.
Siyonist faşist Netanyahu hükümeti, Ortadoğu’yu kendi çıkarları doğrultusunda dizayn etme savaşı yürütmektedir. Gazze, Lübnan, Yemen ve Suriye’de yürütülen savaşın ardından sıra İran’a geldi. İsrail’in Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme savaşında, molla rejimi ve uzantıları direnmektedir. Siyonist İsrail devleti ile molla rejiminin hüküm sürdüğü İran arasındaki savaş, Ortadoğu’da yürüyen emperyalist paylaşım savaşının bir parçasıdır. İsrail-İran savaşında desteklenecek hiçbir yan yoktur. İsrail-İran savaşı haksız, gerici bir savaştır. Bu savaş, emperyalist güçlerin dünyayı yeniden paylaşması uğruna sürdürdükleri mücadelenin bir parçasıdır.
Ukrayna’daki savaşta “saldırgan olan Rusya” gerekçesi ile Rusya’ya karşı savaşı kışkırtan, verdikleri muazzam desteklerle savaşın uzamasını sağlayan, savaşın tarafı olan Batılı emperyalist güçlerin, onların propaganda aygıtlarının İsrail in saldırısında onun arkasında yer almaları nasıl sahtekâr olduklarını göstermektedir.
Savaş, emperyalistler için bir yanı ile gayet “kârlı” bir olgudur. Silah satışı bugün dünya ticaretinde en önemli kâr alanlarından biridir.
Emperyalist güçlerin “ulusların kendi kaderini tayin hakkı”, “insan hakları” vb. savunma adına konuşmaya hiç hakları yoktur. Her birinin “insan hakları” vb. konulardaki suç dosyası, en az İran molla rejimi kadar kabarıktır.
Emperyalistler açısından, önde gelen çıplak emperyalist çıkarlardır.
Batılı emperyalistler açısından, onların her dediğini yerine getirmeyen İran rejiminin cezalandırılması gereklidir! Batılı emperyalist güçlerin vurucu gücü olarak İsrail, Ortadoğu’da Batılı emperyalist güçlerin dikte ettiği “dünya düzeni”ne aykırı davranan her güce cezasını vermeye hazır ve muktedirdir! İran’a yapılan saldırının göstermek istediği budur! Bu dünyada hiçbir güç, Batılı emperyalist güçlerin dikte ettiği “çözümler”
dışında bir çözüm ararsa, sonunda askeri güçleri tarafından cezalandırılacaktır! Verilen mesaj budur!
İran’ın İslamcı faşist molla rejimi ile İsrail’in siyonist faşist Netanyahu rejimi arasındaki savaşta, işçilerin, emekçilerin hiçbir çıkarı yoktur. Siyonist Netanyahu rejiminin ve İran’da İslamcı mollaların kendi çıkarları için yürüttükleri gerici, karşı devrimci savaşa karşı çıkmak görevdir. İranlı, İsrailli işçiler, emekçiler yürüyen savaşa karşı çıkmalıdır. İran’da, İsrail’de, işçilerin, emekçilerin görevi, düşman içerde şiarından yola çıkarak, silahları kendi faşist yönetimlerine çevirmelidir. Savaşı, iç savaşa dönüştürme ve savaştan devrimle çıkmak hedef olmalıdır. Bu anda ütopik görünse bile, doğru siyaset budur, bunun için mücadele edilmelidir. Bunun için mücadele edenlere destek verilmelidir.
Siyonist İsrail devletinin İran’a saldırmasıyla birlikte savaşa yaklaşım, savaşın nasıl değerlendirilmesi gerektiği bağlamında birçok yanlış görüşler savunuluyor. Emperyalist sistem kendi içerisinde bir çelişkiler yumağıdır. Bu çelişkiler yumağı içerisinde, bizzat emperyalist sistem içerisindeki güçler kendi aralarındaki çelişkileri sürekli olarak kendi yararlarına çözmeye; bu amaçla da hiç de seyrek olmayan bir biçimde birbirlerine karşı şiddet araçlarını kullanarak çözmeye çalışırlar. Emperyalist sistemin önemli bir parçası olan bağımlı ülkelerdeki egemen güçler ya da gerici, faşist hareketler (örneğin İran’da faşist molla rejimi gibi) emperyalist pastadan biraz daha fazla kırıntı kapmak için bile yer yer şu ya da bu emperyalist güç(lerle) çelişkilerini şiddet yolu ile çözmeye çalışırlar.
Bu gerici güçlerin daha büyük gerici güçlere, küçük haydutların büyük haydutlara karşı ganimetten daha fazla pay almak için yürüttükleri mücadelenin emperyalizme karşı mücadele ile hiçbir ortak yönü yoktur.
Tersine bu dalaş, emperyalizm içi, gerici bir dalaşmadır. Fakat her gerici güç, somut konuşacak olursak, bağımlı ülkelerin gerici egemen sınıfları ya da gerici burjuva ya da feodal hareketleri kendi çıkarları için yürüttükleri savaşta halk yığınlarını kullanmak için, mücadelelerini sanki emperyalizme karşı yürütülen bir mücadele imiş gibi göstermeye uğraşırlar.
Bu güçler bunda, devrimci bir alternatifin olmadığı şartlarda önemli bir başarı da gösterirler. Bu durumda gerçekten devrimci, anti-emperyalist güçlerin görevi, tutarlı bir anti-emperyalist mücadelenin önünü kesmek isteyen bu tür gerici oyunları boşa çıkarmak amacı ile başından itibaren açık ve uyanık olmak; en zayıf olduğu dönemde bile geniş halk yığınlarını bu tür burjuva, feodal manevralar hakkında aydınlatma yükümlülüğüne sahiptir.
İsrail-İran savaşından çıkarı olanlar yalnızca Batılı emperyalistler değil, aynı zamanda Ortadoğu’daki diğer güçlerdir. Bu güçlerden biri de faşist Türk devletidir. AKP/MHP iktidarı “İran’dan sonra hedef biziz”
temelinde iç cepheyi sağlamlaştırma çağrıları yapmaktadır. “İç cepheyi”
güçlendirme çağrısı, sömürü düzeninin, koyulaştırılmış faşizmin sürdürülmesinin adıdır.
Biz komünistler, İran’a karşı girişilen bu emperyalist korsanlık eylemini nefretle kınıyor ve karşılıklı saldırıların derhâl ve kayıtsız koşulsuz durdurulmasını talep ediyoruz. Biz faşist Netanyahu hükümetine karşı olduğumuz gibi faşist molla rejimine de karşıyız. Gerçek çözüm, İran ve İsrailli işçi ve emekçilerin omuz omuza vereceği bir devrim mücadelesiyle mümkündür. Halklar iki kötü arasında seçim yapmak zorunda değildir! Halklar gerçek kurtuluşa layıktır! Kurtuluşa er geç devrimle varacaktır. Halkların kurtuluşu ve halkların kardeşliği için de tek yol devrimdir! Faşist yönetimlerin alternatifi milliyetçilik değildir! Bütün ezilenler için tek kurtuluş, işçi sınıfı ve ezilen halkların proleter enternasyonalizmi ve sosyalizm bayrağı altında toplanmasındadır!
19 Haziran 2025

























































