Almanya’da yasal olarak tanınan azınlıklar | Cumali Yağmur
Almanya’daki ulusal azınlıklar meselesi, yıllardır entegrasyon politikalarıyla gölgede bırakılmaktadır. Federal ve eyalet hükümetleri, göçmenleri topluma entegre etmek için yoğun çaba sarf etse de bu durum, göçmenlerin ulusal azınlık olarak tanınmamasını örtbas etmek için bir araç gibi kullanılmaktadır. Göçmenleri azınlık olarak görmeyen bu anlayış, topluma uyum safsatasıyla yıllarca süren bir oyalamaya dönüşmüştür.
Alman Bundestag ve Bundesrat tarafından yasal olarak tanınan dört ulusal azınlık bulunmaktadır:
- Danimarkalı azınlık
- Friz etnik grubu
- Alman Sinti ve Romanlar
- Sorb halkı
Ulusal azınlıklar, aşağıdaki ölçütlere uygun nüfus gruplarıdır:
- Almanya vatandaşlığına sahip olmak,
- Kendi dili, kültürü ve tarihiyle çoğunluk nüfusundan farklılaşmak,
- Bu kimliği koruma iradesine sahip olmak,
- Geleneksel olarak, genellikle yüzyıllardır Almanya’ya özgü bölgelerde ikamet etmek.
Danimarkalı azınlık, Frizler ve Sorblar, Almanya’nın coğrafi olarak tanımlanmış belirli bölgelerinde tarihsel olarak yerleşmişken; Sinti ve Romanlar daha geniş bir coğrafi alana, Almanya’nın neredeyse her yerine dağılmış durumdadır.
Göçmenler, Almanya’nın geleneksel yerleşim bölgelerine özgü olmadıkları gerekçesiyle ulusal azınlık statüsüne dahil edilmemektedir. Örneğin, Almanya’daki Yahudi cemaati, kendisini ulusal azınlık olarak değil, dini bir topluluk olarak tanımlamaktadır. Ayrıca, ulusal azınlık üyelerinin devlet kayıtları tutulmamaktadır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, etnik temelli nüfus istatistiklerinin toplanmaması, hem Nazi döneminin acımasız politikalarının bir mirası hem de uluslararası hukuki kaygıların bir sonucudur.
Almanya’daki ulusal azınlıkların hakları ve dillerinin korunması, Avrupa Konseyi’nin şu iki anlaşmasına dayanmaktadır:
- Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşmesi
- Bölgesel veya Azınlık Dilleri için Avrupa Şartı
Bu anlaşmalar, federal ve eyalet düzeyinde yasalarla uygulanmakta ve ulusal azınlıklara mali destek sağlanmaktadır. Almanya’daki dört ulusal azınlık da kendi dillerini ve kültürlerini koruyabilmek için federal hükümetten mali kaynak almaktadır. Ayrıca, eyaletler de bu grupların tanıtımı ve korunması için katkıda bulunmaktadır.
Son dönemde yapılan araştırmalar, Alman kamuoyunun çoğunluğunun çeşitliliği desteklediğini ve azınlıklar için eşit haklar talep ettiğini göstermektedir. Ancak, sığınmacılara, Müslümanlara ve özellikle Sinti ile Romanlara karşı önyargılar hala ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Milliyetçi ve ırkçı politikaların etkisiyle bazı partiler, göçmenlerin azınlık haklarından faydalanmasını engellemeye çalışmaktadır.
Bu noktada, göçmen sivil toplum kuruluşlarının federal hükümete baskı yaparak göçmenlerin de azınlık statüsüne alınması için çaba göstermesi gerekmektedir. Ayrıca, seçimler sonrasında bir Göçmen Bakanlığı’nın kurulması talebi, bu alanda önemli bir adım olabilir.
Cumali Yağmur – 18.01.2025