Makaleler

Published on Ağustos 10th, 2025

0

İmralı tecridi küresel sistemle oluştu ve… | Gül Güzel


Eğri zamanlarda, doğru yerde durabilmek insani onur ve varoluş gereğidir. Eğri zamanın karşıtı ise, kişiye dair kimlik, inanç, cins eşitliğine dayalı bir yaşamı ihtiva eder. Ancak ben gibiler yaşadığımız süreler boyunca, kendimizi farklı kimlik ve inanç dışında ifade etme, yaşama hakkına sahip olamadık … Kendi Ana Topraklarımız üzerinde inkâr ve terörist ilan edilip tutuklanmalar, katliamlar, sürgünler, köylerimizin yakılmaları, malvarlıklarımızın gasp edilmesi yüzyıllardır sürüyor. Bütün bu terörizm edilmelerimiz ne yazık ki, sürgünlerde bulunduğumuz ülkelerde de ivedilikle sürüyor. En son örneği babası terörist diye katledilen Kürt siyasetçi Mehmet Çakas’ın İtalya-Almanya arasında yaşadığı tutuklanma ve 28 Ağustos’ta Türkiye’ye yurtdışı edilme kararı(!)

Gazeteci olarak izlediğim sayısız mahkemelerdeki Kürt inkarını yazabilmem belki ömrüme sığmayacak kadar çok. Hepsinin haberini yapmış olsam da davaya dair gereken yorumdan gazeteci olarak feragat etmek zorunda kaldım… Çünkü mahkemelere yazar değil gazeteci kimliğimle giriyordum. Ancak şu an hem PKK’lı olmakla suçlanıp, hapis cezasıyla yargılanıp, Almanya cezaevinde bulunan Mehmet Çakas vesilesiyle bu yazıyı kaleme almaya çalışacağım.

Kürtlerin Anayurdu, Ortadoğu’nun en verimli yeraltı ve üstü zenginliklerine sahip olduğu için, yüzyıllardır istila ve talanlara uğramaktan kurtulamadı. Halkı da sürekli toplu katliamlara veya tutuklanıp işkencelere maruz bırakılarak ölümlere mecbur bırakıldı… Bu soygun ve katliam uygulayıcılar 1835-39’da Alman general Helmut von Moltke’nin Osmanlı ordusuna II. Mahmut çağrısıyla, Kürt köylerine nasıl girileceği ve öldürüleceği eğitimi ile başlamış olsa da gelinen aşamada bu durum modern kapitalizm çıkarlarına dayalı olarak devam ediyor! 16 Mayıs 1916 Sykes Picot ve 24 Temmuz 1923 Lozan anlaşmaları çerçevesinde NATO’nun da katkılarıyla 21. Yüzyılda da Kürt ve Kürdistan inkâr, imha, soygun ve gaspın en vahim haliyle devam ediyor.  Yani Kürt halkı ve Kürdistan üzerinde devam eden gasp katliamlarını işleyenler bir de Kürt halkının kendini çaresizce savunmasını terör olarak adlandırıyorlar. Almanya bu konuda yine tarihe imza atarak, 1993 yılında Kürt siyasetçilerini tutuklayıp, ceza vermek için §129a ve §129b ceza yasalarını çıkarıp, resmileştirdi. Bu yasaları bazı Avrupa ülkeleri de Kürt siyasetçilerini tutuklayıp, cezalandırmak için yıllardır kullandı-kullanıyor. Çünkü Osmanlı devamı Türkiye cumhuriyetiyle en büyük silah üretim ve satış ortağı durumunu yani sömürüye dayalı kapitalizm ortaklığını sürdürüyor. Bu pazarlıklara da Kürt halkı ve verimli Hilal toprakları feda ediliyor. Afrin saldırılarındaki Zeytin ağaçları soygunu ve halkın sürgün edilmesi belleklerimizde çok taze bir yer tutmaya devam ediyor…

Tarihte Kürt halkının ve Kürdistan’ın kaderini belirleyenler hep emperyalistler oldu ve olmaya devam ediyor. 15 Şubat 1999’da Abdullah Öcalan’ın Kenya üzerinden bugün hala tutuklu bulunduğu İmralı adasındaki yoğun tecritçi cezaevine uluslararası bir komplo ile gönderilmesi gibi… Bu durum, sayın Abdullah Öcalan’a kişi olarak değil, onun şahsında Kürt halkına uygulanan bir tutumdur.

Uluslararası tutuklama, tecrit ve inkarlar Kürt halkına küresel sistemle hukuktan yoksun, siyasal bir şekilde uygulanmaya 21. Yüzyılda da devam ediyor. Onun için Kürt halkı/siyasetçilerine uygulanan uluslararası bu komploların bir an önce hukuksal düzenlemeler ve Kürt kimliğinin yasal düzeyde tanınması artık elzemdir. Bu da Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt kimliğinin Anayasal hukuksal teminata kavuşması ve özgürleşmesiyle mümkündür.

Uluslararası kürdü inkâr etme meselesi ve Ortadoğu’nun kapitalistlerce sömürü laboratuvarı haline getirilmesi bölgedeki gaz, petrol ve benzeri zenginliklerle silah ticaretine dayalı yürütülüyor. Yani kapitalizm kurallarına dayalı soyguncu sistemler işbaşında. Bu sistemin başını da ABD ve İngiltere gibi ülkeler çekmeye devam ediyorken, oradaki halklar da bu sömürüler sonucu katliamlara uğramaya, terörist adı altında tutuklanmaya devam ediyor. Aynı 1980 yılında Martin Luther King’in öldürülmesi gibi… Bu anlamda, emperyalist kapitalist savaşlar durdurulmalı. Siyonist zindanlarında ve Erdoğan zindanlarındaki siyasi tutsakların derhal bırakılması, şimdiye kadar kimlik, inançları inkâr edilenlerin anayasal düzenlemelerle uluslararası düzeyde resmi tanınması hemen şimdi gerçekleşmelidir.


Kadının Kaleminden: Gül Güzel – 10.08.2025

Tags: ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑