Yaşasın ulusal kurtuluş ve önderleri | Hüseyin Şenol
• Başta Arnavut halkı olmak üzere, Kosova Halklarının Bağımsızlık Bayramı kutlu olsun! – Darısı, Kürt, Katalan, Filistin ve diğer tüm ezilen halkların başına!
• Barıştan kaçış, tüm halkların başının çaresine bakmayı ve parçalanmayı beraberinde getirir. Ya barış ya ayrılık, başka yol yok!
17 Şubat, Kosova’nın bağımsızlığının 17. yıldönümü. Yine, bağımsızlık yolunda önemli dönüm noktası olan, destansı 7 Mart 1998 topyekûn direnişinin 27. yıl dönümü.
On yıllarca büyük acı çeken halkım, eşsiz mücadelesiyle sömürgeci Sırbistan’ı kovup, 17 yıl önce, 17 Şubat 2008’de bağımsızlığını ilan etti. Başta Arnavut Halkı olmak üzere tüm Kosova Halklarına kutlu olsun…
Verdiği emsalsiz bağımsızlık mücadelesiyle, ezilen halklara örnek olan Arnavut halkı, haklı olarak, bu gurur ve onuru yaşıyor.
Türkiye’deki sömürgeci sistem ile dünyada diğer sömürgeciler ve onlara karşı verilen mücadeleye örnek olması açısından da bu bağımsızlık çok önemli; “Kosova’ya bak, sömürgeciyi ve ona karşı mücadeleyi gör” demeye devam ediyorum.
Yok aslında, sömürgecilerin birbirlerinden farkı.
Evet, on yıllarca süren ve 1981 yılında büyük ivme kazanan Kosova’nın önce cumhuriyet, sonra da bağımsızlık süreci, başta Kürt halkına olmak üzere, dünyadaki tüm ezilen halklara örnektir.
Bu arada, Kürt ve diğer tüm sömürge halkların haklı ve onurlu mücadelelerini de desteklediğimi, bir kez daha belirtmiş olayım.
Halkların kendi kaderini tayin hakkını dünyanın her bölgesi için, amasız fakatsız savunuyorum.
Bu bu yazımda, daha önceki yıl dönümlerinde de detaylı olarak değindiğim konuyu, güncelleştirerek kaleme aldım
Sosyal-şovenler, ulusal kurtuluş ve enternasyonalizme karşı
Arnavutların verdiği bu bağımsızlık mücadelesi, sadece ırkçılara, faşistlere değil, şovenizmden etkilenen tüm dünyadaki “sosyalistlere” de bir derstir. Herkes, Kosova’nın bağımsızlık mücadelesinin, üç-beş yılda birilerinin Arnavutların kafasını karıştırmasıyla ortaya çıkmış bir “ayrılık hikayesi” olmadığını, on yıllarca ağır bedeller verilerek, kendi elleriyle ördüğü bir direnişin neticesinde kazandığı bağımsızlık olduğunu görmek zorundadır.
Hele hele, “Emperyalistlerin eliyle, Yugoslavya bölünmüş ve Kosova kurulmuştur.” demek, sömürgecilerin ve maalesef ondan etkilenen sosyal-şovenizmin ortaya çıkan açık rahatsızlığıdır. Bu söylemleriyle, aslında, kendi topraklarındaki ulusal kurtuluş hareketlerine de saygısızlık yapmakta ve rahatsızlıklarını ortaya koymaktadır. Hatta büyük kısmı, Arnavutlar üzerinden Kürt alerjilerini ortaya koymakta.
“Tek taraflı bağımsızlık ilan edildi” sözü de sömürgecilere ve emperyalistlere ait bir söylemdir. “Sol”un bu tarzdaki söylemleri talihsizliktir.
Bir çok ülkede olduğu gibi; Kosova Kurtuluş Ordusu’nun (UÇK) için de çirkin propaganda hemen devreye sokulmuş, “terör örgütü”, “uyuşturucu kaçakcılığı yapıyor”, “Amerika’nın kurduğu bir örgüt” gibi bildik söylemler özellikle yaygınlaştırılıyordu.
Bir sosyalist olarak, aktif destek içinde olduğum UÇK’ya karşı bu söylemlerin “sosyalistler” tarafından da söylenmesi, üzücü olduğu kadar, sosyal-şovenizmin de dışa vurumuydu bana göre.
Sonuçta; UÇK (Ushtria Çlirimtare e Kosovës) üzerinden yapılan karalama kampanyası, tüm dünyada ulusal kurtuluş hareketlerine zarar verir. “Tamam, o zaman halkının ulusal kurtuluşunu, bağımsızlığını kazandı ama, yaptığı kötü şeyler de vardı” şeklinde yorumlarda bulunmak, kendi “içimizde” sosyal-şovenizmin dışa vurumudur.
Sosyal-şovenizme, bağımsızlığa giden yolda topyekûn direnişe daha önceki yıllarda, özellikle yıldönümlerinde geniş yer vermiştim.
Destansı bir ulusal kurtuluş direnişi
Sömürgeci Sırbistan’ın tüm baskılarına rağmen, halkın direnişi, ordusu UÇK ile birlikte her geçen gün büyüyor, egemenlere korku salıyordu. İçerideki işbirlikçiler bile, ya Kosova dışına kaçıyor ya da pişmanlıklarını dile getiriyorlardı.
UÇK’nın savaşçı gerillaları sürekli artıyor, verilen kayıplar misliyle yeni katılımları tetikliyordu. En önemli destan tam 25 yıl önce yazıldı; Kosova Kurtuluş Ordusu’nun (UÇK) kurucu kumandanlarından, Arnavut Özgürlük Hareketi’nin liderlerinden, Halk Önderi Adem Jashari, eşi Adilja, babası Shaban, annesi Zahide, kardeşi Hamz ve tüm ailesiyle birlikte 7 Mart 1998’de sömürgeci ordu ve polisin kuşatmasında teslim olmadı; 36 saat süren çatışmada ailesinden 52 kişiyle birlikte katledildi. Bu durum, ölüme giderken Jashari’nin de söylediği gibi; ulusal kurtuluş mücadelesinde önemli bir sıçrama aşaması olacak, her yaştan Arnavut UÇK saflarına akın akın geleceklerdi.
Gerçekten de durum bu yönde gelişti ve UÇK devasa bir güce ulaştı.
Sömürgeciyi daha da öfkelendiren, saldırılarını en üst düzeye çıkarmasını da beraberinde getiren bu durum, aslında sona yaklaşımın da habercisiydi. Arnavut halkı, ya topyekün Kosova dışına itilecek ve geri kalanları katledilecek, ya da özgür bir ülkeyi kuracaktı.
Dünya kamuoyunun da baskısıyla, vahşeti durmayan Sırbistan’a son “ihtar” verilerek, savaşı durdurmaz ve anlaşmaya oturmazsa müdahale edileceği açıklandı. Sırbistan’ın başkentinde önemli yerleri bombalayan NATO karşısında Sırbistan geri adım atmaya başladı.
O dönem bizim sosyal-şoven bir takım “sosyalistlerle” şu tartışmam da olmuştu: Akıllarınca, Kosova’nın sömürüsü ve Arnavut halkının katledilmesi karşısında sessiz kalanlar, Sırp bombardımanına ses çıkarmayanlar, protesto gösterisi bile düzenlemeyen “sol” köprülerin bombalanması karşısında “insani” duygularını göstermeye başlamışlardı. Ben ise onlara “Sizin göreviniz sömürgecilerin köprülerini, askerlerini ve köprüye çıkan tecavüzcü askerlerin annelerine sahip çıkmak olamaz. Köprüye çıkacaklarına, bu vahşetin devamını isteyeceklerine, çocuklarını geri çağırıp, suratlarına tükürsünler” diyordum. Hatta daha da fazlasını söylüyordum. Tamamen yok edilmek istenen bir halktan biri olarak, farklı şeyler söylemem de beklenemezdi.
Bu “arkadaşların” büyük kısmı, başta Irak ve Suriye’de son yıllarda Kürt halkının da yaşadıklarını, mücadelelerini ve yöntemlerini görünce bana hak verdiler, veriyorlar. Vermeyenler de zaten bildik ulusalcılar ile normalli ve sosyalli şovenlerimiz.
Sömürgeci Sırbistan kovuldu
On yıllarca süren direniş nihayet başarıya ulaşmış, çekilen acıların boşuna olmadığı görülmüştü. Borbardımana direnemeyen sömürgeci, ülkede de UÇK’nın mücadele alanlarını terk etmeyerek ölümüne direnmesi üzerine, nihayet Kosova’dan çekilmeye başlamıştı.
On yıllar önce, sömürgeci Osmanlıyı topraklarından kovan Arnavutlar, sömürgeci sömürgeci Sırbistan’ı da kovarak, parçalarından birini daha özgürleştirdi.
1999’da sömürgeci Sırbistan’ın kovulmasıyla birlikte, artık bağımsızlığa gidişin önü alınamazdı. Nihayetinde de öyle oldu: Kosova’nın bağımsızlığı 17 Şubat 2008 tarihinde katılımcıların oybirliği ile Kosova Meclisi’nde okunan bağımsızlık bildirgesi ile gerçekleşti.
Kosova’nın bağımsızlığa kavuşmasıyla birlikte, Arnavut Halk Önderi Adem Jashari’ye “Bac, u Kry” (Amca, işi bitirdik!) şeklinde verilen ve yerine getirilen söz gibi; tüm sömürge halklara “Kahramanlar, işi tamamladık!” diyebileceği “ulusal kurtuluşlar” diliyorum.
Sömürgeci Sırbistan’ın provokasyonu sürüyor
Eski sömürgesi Kosova’yı hala kendi toprağı olarak gören sömürgeci Sırbistan’ın provokasyonları da devam ediyor. Yazılarımda ve sosyal hesaplarımdaki notlarla bu konuya da sürekli değiniyorum.
Kosova, tüm eksikliklerine ve emperyalist kuşatmaya rağmen, bayrağıyla, anadile yaklaşımla, seçim sistemiyle, hiç bir ülke topraklarında olmadığı kadar “demokratik” davranmaktadır. Sadece, şöyle bir düşünün: Ülkede kalan eski sömürgecinin milliyetine mensup azınlık grubuna, bazılarını yukarıda da sıraladığım sağlanan “haklar”, örnek alınması gereken haklardır. Tüm bunlara rağmen, geçtim sömürgeci Sırbistan’ın tanımama tutumuna, ama Kosova’daki Sırp azınlığın ülkenin bağımsızlığını kabul etmemesi zor açıklanır. Hele hele, sömürgeci Sırbistan’ın kontrolü altında kurulmak istenen “paralel yapılar” kabul edilemez ve Arnavutlar tarafından dağıtılmış olmaları doğrudur.
Türkiye’de tekrar başlayan “Çözüm Süreci” görüşmeleri, tüm eksikliklerine ve özellikle de sömürgecinin oyunlarına ve saldırılarına rağmen desteklenmelidir. Halklar için barıştan başka bir seçenek yok. İnadına, en ufak bir barış şansı dahi kaçırılmamalı ve desteklenmelidir. Ve bunu, sömürgecinin kayyum, baskı ve tüm kirli girişimlerine ve oyunlarına rağmen, onurluca yapan Kürt Özgürlük Hareketi ve Önderliği desteklenmelidir.
Barıştan kaçış, tüm halkların başının çaresine bakmayı ve parçalanmayı beraberinde getirir. Ya barış ya ayrılık, başka yolumuz yok!
Yaşasın “tüm parçaların” özgürlük mücadelesi!
Yaşasın halkların kurtuluş mücadelesi!
Kosova Halklarının Bağımsızlık Bayramı kutlu olsun!
Posht me kolonializmin, rroftë pavarësia!
Kahrolsun sömürgecilik, yaşasın bağımsızlık!
Darısı, Kürt, Katalan, Filistin ve diğer tüm ezilen halkların başına!
Hüseyin Şenol – 16.02.2025
Veliu Quni Şenol
Bu vesileyle, bağımsızlığın yıldönümünde, 20 yıl önce Kasım 2004’te yaşamını yitiren, yüreği her zaman Kosova’nın bağımsızlığı için atan babamı da saygıyla anıyorum.

31 Mart 1999’da Taksim’de de düzenlenen, sömürgeci Sırbistan vahşetine karşı Kosova ile dayanışma eyleminden… Eylemcilerden Türkiyeli Arnavut göçmen Veli Veliu Quni Şenol, kararlı bir şekilde “mücadeleye devam” diyerek zafer işaretini yapmıştı…
Türkiye’de sürgünde yaşamak zorunda kalan göçmenlerden olan babam, hem Türkiye’de hem Almanya’da ve hem de Kosova ve Makedonya’da bağımsızlığın aktif destekçisi olmuştu…