Trump yönetiminin Uluslararası Ceza Mahkemesi Yargıçları üzerindeki baskısı | Ali Arayıcı
ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, siyonist İsrail’in Filistin’in Gazze şeridinde uyguladığı «soykırım» suçlarına ilişkin soruşturmaları nedeniyle; 2 Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) hakimine yaptırım uyguladı. 15 Aralık’ta, İsrail’in Gazze’deki savaş suçlarına ilişkin soruşturmayı sonlandırmayı amaçlayan itirazını; Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin çoğunluğuyla reddeden 2 yargıcı, emperyalist ABD’nin gazabıyla karşı karşıya kalması düşündürücüdür.
Donald Trump yönetimi, 18 Aralık’ta başkent Washington’dan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin 2 yargıcına yönelik yaptırımlar aldıklarını duyurdu. Hiç şüphesiz, bu yaptırımlar Trump yönetimi için bir ilk değil. Bu durum, Trump yönetiminin, ne ülkesinin ne de İsrail’in kendisini kuran anlaşmaya uymadığı için, katılmadığı uluslararası adalet kurumunu yıpratmak, itibarsızlaştırmak ve caydırmak için giriştiği büyük cadı avının bir parçası olarak görülür
NETANYAHU’YU KURTARMAK İÇİN
ABD Başkanı Donald Trump’ın, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’ya karşı tutuklama emri çıkaran Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni ve adalet kurumunu itibarsızlaştırmak için; başlattığı bu girişim insan temel hak ve özgürlüklerine aykırı bir durum. Sözü edilen bu 2 Uluslararası Ceza Mahkemesi yargıcı, Gürcistan’ın eski adalet bakanı Gocha Lordkipanidze ve Moğolistan’dan Erdenebalsuren Damdin; bugün artık ABD’nin kara listesinde yer alıyor.
Dolayısıyla Beyaz Saray, Gazze’de devam eden «soykırıma» rağmen İsrailli müttefikine desteğini göstermeye kararlı. Bu yargıçların suçu nedir? 15 Aralık’ta Mahkeme üyelerinin çoğunluğunun oy birliğiyle, siyonist İsrail’in Filistin bölgesindeki «soykırım» ve savaş suçlarına ilişkin soruşturmayı sona erdirmeyi amaçlayan itirazını reddetmek için oy kullanmasıdır.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, 18 Aralık’ta bir basın açıklamasıyla bu yaptırımları doğruladı. “Hukukun üstünlüğüne bir saldırı” olarak niteleyen Marco Rubio “Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin, ABD ve İsrail’in egemenliğini ihlal eden; Amerikan ve İsrail vatandaşlarını haksız yere Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisine tabi tutan ve yetkilerini kötüye kullanmasına tolerans göstermeyeceğiz” dedi.
Bu bağlamda, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin, Kasım 2024’te savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar nedeniyle çıkardığı tutuklama emriyle -eski Savunma Bakanı Yoav Gallant gibi- hedef alınan Netanyahu, elbette ABD’nin bu kararını destekleyerek memnuniyetle karşıladı. Tek istediği budur zaten. İsrail Başbakanı, Washington’un bu “güçlü eylemini” överken, Dışişleri Bakanı Gideon Saar’da, Marco Rubio’ya ABD’nin “bu açık ahlaki duruşundan” dolayı teşekkür etti.
Bu yaptırımlar, yargıçların ABD’ye girmesini yasaklıyor. ABD sınırları içinde, onların her türlü gayrimenkul veya mali işlem yapılmasını engelliyor. Bugüne kadar, halihazırda 9 Uluslararası Ceza Mahkemesi hakimi ve savcısı, bu tür kararların mağduru oldu. Ancak bu karar, Mahkemenin cesaretini kırmadı. Tam tersine, ABD’nin bu kararına hemen bir basın açıklamasıyla tepki göstererek, “yeni Amerikan yaptırımlarını kesin olarak reddettiğini” söyledi.
Uluslararası Ceza Mahkemesi, bunların “taraf Devletlerin kendisine verdiği yetkiye uygun olarak faaliyet gösteren tarafsız bir yargı kurumunun bağımsızlığına yönelik açık bir saldırı teşkil ettiğini” kınadı. Ve şunuda ekledi: “Taraf devletlerin seçtiği hakim ve savcıları hedef alan bu tür tedbirler hukukun üstünlüğünü zedeliyor” ve “uluslararası hukuk düzenini tehlikeye atıyor”.
KNESSET’TEKİ FİLİSTİN KÖKENLİ MİLLETVEKİLLERİ
İsrail Komünist Partisi ve çeşitli Arap partilerini birleştiren Hadash Koalisyonu’nun, ulusal sekreterliğinin bir üyesi olan Filistin kökenli Ahmed Abbadi; siyonist israil rejiminin adalet sisteminin baş hedefinde. Genç siyasetçi, “terör eylemini övmek, ona sempati duymak veya teşvik etmek” suçlamasıyla gözaltına alınarak tutuklandı. Partili milletvekilleri bu igrenç durumu, “savaşa ve işgale karşı çıkanlara” yönelik bir “baskı” eylemi olarak kınadı.
Anımsanacağı gibi, İsrail parlementosu Knesset’te komünist bir milletvekil olan Ofer Cassif’te, Netanyahu rejiminin baş düşmanı hedefi haline gelmişti. İsrail-Filistin Barışını savunduğu, Filistin’in Gazze şeridindeki « soykırımı » kınadığı ve karşı çıktığı için ; daha önce de defalarca saldırıya uğramış, dövülmüş ve parlamento binasından zorla dışarı atılmıştı.
19 Aralık’ta, Haifa mahkemesi, Kudüs ile Ramallah arasındaki Qalandiya sınır kapısında yapılan rutin bir kontrol sırasında tutuklanan Ahmed Abbadi’nin, uzun süreli tutukluluğunun devamına karar verdi. Abbadi’nin, 2018 Şubat ile 2023 Nisan ayları arasında “terör eylemini öven, ona sempati duyan veya teşvik eden açıklamalar yayınlamakla” suçlanıyor.
Ahmed Abbadi, bu iddia edilen suçlardan dolayı mahkemeye çağrılmadı. Gerçekten bu mesajlar, iki devletin barış içinde bir arada yan-yana yaşamasını savunan, « soykırıma », savaşa ve İsrail’in zorla işgal ettiği yerleşim faaliyetlerine karşı çıkan siyasi mesajlardı. Filistin kökenli Hadaş Partisi milletvekili Aida Touma-Sliman, Netanyahu’nun bu ırkçı rejiminin, “savaşa ve işgale karşı çıkan siyasi aktivistleri” hedef alan bir “baskı” ve « soykırımcı » bir politikası olarak kınadı.
Pro. Dr. Ali Arayıcı / Paris – 27.12.2025

























































