Güncel

Published on Temmuz 31st, 2025

0

MGK, PKK’nin “silah bırakması”nı görmedi; “Milli birlik ve bekamıza yönelik tehdit” dedi

MGK’DE BAŞKA HAVA – Dün Erdoğan Başkanlığında toplanan MGK, yayımladığı bildiride kendisini fesh ettiği ve silah bıraktığını ilan ettiği halde, PKK’yi tehdit değerlendirmesinde en başa koydu. “Çatışmasızlık süreci” yürümüyormuş gibi gelişmeleri geleceğe atıflarla değerlendirdi.

Milli Güvenlik Kurulu (MGK) PKK’nin silahlı mücadeleyi bıraktığı ve örgütü feshetttiğini açıklamasını takiben dünya kamuoyunun önünde silahlarını yaktığı tören sonrasında yaptığı ilk toplantısının ardından 1. Maddesi’nin sonraki maddeleri inkâr ettiği, kurum tarihinde örneği görülmemiş bir bildiri yayımladı.

30 Temmuz 2025 MGK toplantısı sonrasında yayımlanan bildirinin 1. Maddesi, PKK ile savaşın sürdüğü bütün dönemler boyunca yayımlanan bildirilerin değişmeyen kalıbından “kes-yapıştır” ile kopyalanmıştı. Bildiri, önceki bütün bildiriler gibi, “PKK/KCK-PYD/YPG […] terör örgütleri başta olmak üzere millî birlik ve beraberliğimiz ile bekamıza yönelik her türlü tehdit ve tehlikeye karşı yurt içinde ve yurt dışında azim, kararlılık ve başarıyla yürütülen faaliyetler” ile başlıyordu.

Oysa, MGK toplantısına Başkanlık eden Erdoğan, PKK bütün dünyanın gözleri önünde çatışmadan çekildiğini ilan etmekle kalmayıp kendisini fesh ettiğini ilan ettikten ve sembolik bir törenle “silahlarını yaktıktan” sonra yaptığı konuşmada şunları söylemişti:

“Terör belası sona ermeye başladı”, “Türkiye tarihinin yeni bir sayfası açıldı”, ve “büyük ve güçlü bir Türkiye’nin kapıları aralanmıştır”.

Erdoğan ayrıca PKK’nin silahsızlanması sürecini “Türkiye’nin kazanımı” olarak tanımlamış; ulusal toplulukları vurgulayarak “86 milyon vatandaşımız kazandı… Türkler, Kürtler, Araplar kazanacak” şeklinde konuşmuştı.

Bu gelişmeyi beş aşamalı barış sürecinin üçüncü aşaması olarak nitelemiş ve sürecin geri döndürülemez olduğunu belirtmişti.

Oysa MGK’nin son bildirisi, 1. Madde’de süreci “geri döndürdü”. Önceki dönemde tüm iç güvenlik stratejisinin dayandırıldığı “iç düşman” tanımını, çatışmanın karşı ucundaki kuvvet çekildikten sonra da koruduğunu; aynı stratejiyi takibi sürdürdüğünü ve mücadeleyi aynı şekilde yürüttüğünü kayda geçirdiği bir “PKK ile savaş” raporu sundu:

1- “PKK/KCK-PYD/YPG, FETÖ ve DEAŞ terör örgütleri başta olmak üzere millî birlik ve beraberliğimiz ile bekamıza yönelik her türlü tehdit ve tehlikeye karşı yurt içinde ve yurt dışında azim, kararlılık ve başarıyla yürütülen faaliyetler ile son dönemde meydana gelen uluslararası gelişmeler hakkında kurula bilgi sunulmuştur.”

Öte yandan MGK, bildirisinin 2. Maddesi’nde “Terörsüz Türkiye hedefi istikametinde katedilen mesafe ve geleceğe ilişkin tasarruflar[ın] değerlendirilmiş; ülkemizin ayaklarına vurulmak istenen terör prangasının sökülüp atılmasıyla birlikte milletimizin kardeşliğinin daha da pekişeceği ve millî hedeflerimize daha hızlı ve istikrarlı adımlarla ilerleneceği[nin] ifade edilmiş” olduğu söylendi.

Böylece, bildiri, 1. Madddesi’nde rejimin merkezini oluşturan Cumhur İttifakı’nın iki lideri Erdoğan ve Bahçeli’nin Suriye, Türkiye ve Irak’ta cereyan eden gelişmelere atfettikleri önem ve sergiledikleri coşkulu tavırları esasen boşa düşürürken 2. Maddesi’nde de her iki liderin ve TBMM’deki “Çözüm Komisyonu”na katılmayı kabul eden partilerin “aşıldığını” beyan ettikleri mesafelerin henüz aşılmadığını, “katedilen mesafe ve geleceğe ilişkin tasarruflar değerlendiril[diğinde]” henüz hiçbir ilerleme olmadığını ima edecek bir dille şunları kaydediyordu:

2- “Terörsüz Türkiye hedefi istikametinde katedilen mesafe ve geleceğe ilişkin tasarruflar değerlendirilmiş; ülkemizin ayaklarına vurulmak istenen terör prangasının sökülüp atılmasıyla birlikte milletimizin kardeşliğinin daha da pekişeceği ve millî hedeflerimize daha hızlı ve istikrarlı adımlarla ilerleneceği ifade edilmiştir.”

Bildirinin 4. Maddesi’ndeyse Suriye’deki gelişmeler kapsamında yapılan değerlendirmelerde bizzat Şam yönetimine bağlı güçler tarafından önceki aylarda ülkenin batı, “Sahil” kesiminde binlerce Alevi’nin katledildiği, pogromlardan ve son iki ay boyunca ülkenin güneyindeki Süveyda vilayetinde binlerce Dürzi’nin kıyıldığı katliamlardan tek kelimeyle söz edilmemişti. Üstelik, bildiri, ülkenin bizzat Şam rejiminin ayrılıkçı bileşenlerinin Alevi, Dürzi ve Kürt düşmanı icraatıyla sürüklendiği “şiddet sarmalı ve kaos ortamı”nın mağdurlarını, cihatçıların ağzıyla “Suriye’nin egemenliğini hedef alan saldırılar ve işgaller” ve “her türlü bölücü, yıkıcı ve ayrılıkçı faaliyet” ile suçluyordu. Ülkenin güneyindeki gelişmeleri tamamen yanlış bir şekilde, Şam rejiminin dahi başvurmaktan imtina ettiği iddialı İslami aşırılıkçı mantık ve terminoljiyle ele alan MGK Bildirisinin bütün temel meselelerde sağlıklı bir kuvvet analizinden uzak sonuçlara varmış olması, rejimde, bildirinin kendisinden bile önemli bir “Milli Güvenlik açığı” oluşmakta olduğunu haber veriyordu.

4- “Suriye’deki gelişmeler, bölgemizde yaşanan hadiselerin tesirleri de göz önüne alınarak etraflıca görüşülmüş; Suriye hükûmetinin ülkenin birliğini, bütünlüğünü ve istikrarını sağlamaya matuf gayretlerine verilen desteğin sürdürüleceği teyit edilmiştir.”

Bu süreçte; yeniden bir şiddet sarmalına ve kaos ortamına sürüklenmek istenen Suriye’nin egemenliğini hedef alan saldırılar ve işgaller ile her türlü bölücü, yıkıcı ve ayrılıkçı faaliyetin engellenmesinin öncelik arz ettiğinin altı çizilmiştir.

(bianet – AEK)


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑