Makaleler

Published on Aralık 25th, 2024

0

Maraş Katliamını organize eden kontrgerilladır | Ali Arayıcı


Gazi Eğitim Enstitüsü’nde (GEE) öğrenci olduğum yıllar (1976-1979), Türkiye toplumsal ve siyasi tarihinin en sancılı olaylarının yaşandığı bir dönemdi. Faşist ve şeriatçıların yaptıkları katliamlar, ara vermeksizin devam ediyordu. Bunlar arasında, 1 Mayıs 1977 günü, Taksim Meydanı’nda kutlanan İşçi Bayramı’nda 34 kişi;17 Nisan 1978’de, Malatya olaylarında, 8 kişi yaşamını yitirmiş ve yüzlerce insan yaralanmıştı.

Ayrıca, 1 Mayıs 1978’de, Elazığ’da katliam yapmak isteyen faşistler, son ande engellenmişti. 3-5 Eylül 1978’de, Sivas (Alibaba Mahallesi) katliamında 10 kişi ölmüş ve yüzlerce insan yaralanmıştı. 8 Ekim 1978’de, Ankara Beşevler katliamında, 7 TİP’li (Türkiye İşçi Partisi) öğrenci öldürülmüştü. Faşist ve şeriatçıların yaptıkları katliamlar arasında en ölümcülü olan, 19-26 Aralık 1978’deki Maraş katliamında; yaklaşık 500 kişi ölmüş, binlerce insan yaralanmıştı.

19 Aralıkta başlayıp bir hafta süren Alevi katliamı sırasında; Türkiye’nin birçok kentinde olduğu gibi, Ankara’da da GEE başta olmak üzere, farklı üniversite ve yüksekokullarda, on binlerce devrimci ve yurtsever faşistlere ve şeriatçılara karşı savaşmak için hazır bekliyordu. Devletin içinde örgütlenen karanlık güçlerin, 1980’de 29 Mayıs’ta başlayıp 3 Temmuz’a kadar süren Çorum’daki Alevi katliamı Türkiye tarihinde iz bırakan kara sayfalardan biridir

ASKERİ DARBEYE BİR ZEMİN

19-26 Aralık 1978 Maraş katliamı, yüzyıllardır alevilere karşı yapılan katliamların bir devamıdır. Bu tarih, hamile kadınların karınlarına şiş sokulduğu, çoluk-çocuk, kadın-erkek yaşlı demeden yüzlerce insanın suçsuz sedasız öldürüldüğü, binlerce insanın yaralandığı, on binlerce insanın yerini-yurdunu terk etmek zorunda kaldığı “kanlı” bir tarihtir. Bundan 46 yıl önce, 19 Aralık’ta başlayan bu katliam, Türkiye siyasi tarihinde, “kara bir leke” olarak yerini almıştır.

Katliamın yaşandığı dönemde, bu katliamın hemen ardından, muhalefette bulunan AP Genel Başkanı Süleyman Demirel’in; “Bana sağcılar ve milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz” diye söylediği bu utanç verici sözü hala daha kulaklarda çınlıyor. Bu katliamlar dizisiyle birlikte, Cumhuriyet Türkiyesi 12 Eylül (1980) askeri faşist darbesine doğru adım, adım yaklaşıyordu.

19 Aralık 1978’de, “Güneş Ne Zaman Doğacak” adlı filmin, Çiçek Sineması’nda gösterimi yapılırken; kimine göre ses bombası, kimine göre de etki gücü zayıf bir bomba patladı. Bombayı atan kişinin, daha sonra MHP’den Milletvekili seçilen Ökkeş Kenger (Şendiller) olduğuna ilişkin; kuvvetli deliller ortaya çıktı. Bu konuda, doğru-dürüst bir soruşturma bile yapılmadı.

O gün, “bombayı komünistler attı’’ söylentisi ile halk tahrik edilerek; Alevi, CHP’li ve devrimcilerin bulundukları mahallelere saldırıp yüzlerce insanın ölümüne sebep oldu. Ardından, TÖB-DER üyesi iki öğretmen Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu 21 Aralık’ta öldürüldü. Ertesi gün, öğretmenler için cenaze töreninin yapılacağı Cami ve çevresinde; “Alevilerin cenaze namazı kılınmaz’’ tahrikleri sonucunda on binlerce kişi toplandı.

“Komünistler cami yakacak’’ dedikoduları hızla kentte yayıldı. 23 Aralık’ta, Belediye hoparlörlerinden yayılan yalanlar, Camilerde verilen vaazlar gerginliği daha da tırmandırdı. “Bir Aleviyi öldüren mükafatı cennettir” vaadiyle, galeyana getiren topluluk; üzerlerine kırmızı işaret konulan evlere saldırarak sokaklarda insanları öldürmeye başladı.

KONTRGERİLLA VURGUSU

Sanık ifadelerinde, güvenlik kuvvetlerinin raporunda, basının olaylara ilişkin haber ve fotoğraflarında, beyanlarda, iddianame ve yargılamayı yapan Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesinin kararında; katliamı planlayıp uygulayan olarak MHP (Milliyetçi Hareket Partisi), ÜGD (Ülkücü Gençlik Derneği) ve MİSK (Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonu) gibi, yasal parti ve örgütlerin yaptığı belirtildi. Ayrıca, illegal ETKO (Esir Türkleri Kurtuluş Ordusu) ve Kontrgerilla gibi örgütlerin adı geçiyor.

Katliamdan sonra yapılan CHP grup toplantısında, dönemin Maraş Milletvekili Hüseyin Doğan şunları söylüyordu: “Maraş’ta olan bir iç savaş değildir. İç savaşın silahlı iki tarafı olur. Maraş’ta olan bir katliamdır. 1572’nin 24 Ağustos’unda binlerce Protestanın boğazlandığı, Saint Barthelemy katliamları gibi, Endonezya’da solcuların bir gecede birer birer vuruldukları faşist ayaklanma gibi bir katliamdır”. Ayrıca, CHP Milletvekili Oğuz Söğüt’te, “yaşananların bir soykırım olduğunu ve Alevi nüfusun %80’inin kenti terk ettiğini” belirtiyordu.

Maraş katliamından sonra, soruşturmalar yapıldı ve davalar açıldı. Sıra katliamın bilançosunun çıkarılmasına gelmişti. 19-26 Aralık 1978’de yaşanan katliamda, sadece bir hafta içerisinde, resmi verilere göre 111 kişi; resmi olmayan verilere göre ise, 500’ün üzerine insan yaşamını yitirdi. Binlerce insan yaralandı. Bunlarla birlikte, 210 ev, 70 iş yeri tahrip edildi. Katliamın hedefinde ise, Aleviler, Kürtler ve devrimciler vardı.

Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, 26 Aralık’ta toplanan Bakanlar Kurulu’nda; çareyi 13 ilde sıkıyönetim ilan etmekte buldu. Sıkıyönetim, TBMM’de 537 üyenin kabul, birer üyenin red ve çekimser oyuyla kabul edildi. MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş ve yönetici kadrosu, birçok kentin sıkıyönetim kapsamına alınmasını ısrarla savundu. Bülent Ecevit, katliamı “Maraş toplumsal olayları” olarak anarak şöyle diyordu:

“Son zamanlarda sürekli olarak ve giderek artan ölçüde maalesef halkımız kışkırtmaya kalkıldı. Bir yanda ‘Bu kış ülkeye komünizm geliyor’ haberleri yayılıp, iddialar yapılır, bir yanda da buna karşı Endonezya tipi soykırımın ve ayaklanmanın açıktan açığa kışkırtılır. Son günlerde de toplumun bütün kesimleri açıktan direnişe ve ayaklanmaya kışkırtıldı”.

Başbakan Bülent Ecevit, “tüm bu kışkırtmaların ve tertiplerin acı sonuçları Maraş’ımızda maalesef görülüyor” diyerek MHP’yi ve yandaş örgütleri hedef alan sözlerini şöyle sürdürüyordu: “(…) Kendi milletine kıyanlar milliyetçi değildir, olamazlar da. Cinayetleri işleyenler kadar bunları yetiştirenler ve kışkırtanlar da sorumludurlar. Bazı gençler kamplarda soykırımı ve katliamı için yetiştirilmiştir. “Bunlar devlet dışında bir devlet gücü oluşturmaya başlamışlardır.”

DERS ÇIKARILMALI

Bundan 46 yıl geçmesine karşın, Maraş’ta katliamın izleri hâlâ dipdiri olarak güncelliğini koruyor. Bu katliamı kimler yaptı, faşist ve şeriatçı örgütlerin, bunu tek başına yapacakları gücü var mıdır? Yoksa perde arkasında, bazı gizli illegal örgütler mi var, gerçekten varsa, bunlar hangi örgütlerdir? Bu soruların yanıtları, maalesef günümüze kadar geçen sürede bile verilmiş değildir.

Maraş ve diğer katliamları yapan ya da yapılmasında rol oynayan, bazı katiller; milletvekili, bakan yapıldı ve üst düzey devlet yöneticisi oldu. Üstelik, devletin resmi televizyonlarında ve iletişim araçlarında hâlâ daha “ucuz kahraman” olarak yansıtılmaya devam ediliyor. Türkiye’de, ezilen ve dışlanan tüm toplumsal katmanlar gibi; Alevileri’nde bunca katliamlardan sonra ders çıkarması, konuya duyarlı olması, katliamlara asla izin ve fırsat vermemesi gerekir.


Prof. Dr. Ali Arayıcı / Paris – 25.12.2024

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑