Faşizm

Published on Temmuz 30th, 2025

0

Irkçı saldırılar sistematik: “Sessizlik, faşizmin işini kolaylaştırır”

AVEG-KON Yaz Kampı’nda Avrupa’daki ırkçılık, devlet destekli faşizm ve kolektif mücadele yolları tartışıldı

AVEG-KON Kolektif Yaz Kampı, üçüncü gününde “Avrupa’da Yükselen Irkçılığa Karşı Mücadele Görevleri” başlıklı panelle devam etti. Panel, yaşamını yitiren devrimci Münir Dışkaya’nın anılmasıyla başladı.

Irkçılığa karşı mücadelenin tarihsel zemini

Panelde ilk olarak AVEG-KON’un 2005 yılında Brüksel’de başlattığı imza kampanyasına atıf yapıldı. Bu kampanya ile ırkçılığa karşı mücadelenin temellerinin nasıl atıldığı hatırlatıldı. Konuşmacılar, göçmenlerin karşılaştığı yapısal ırkçılığın ancak örgütlü ve kolektif bir mücadeleyle durdurulabileceğini vurguladı. Irkçılık ve faşizme karşı mücadelenin günümüzde daha da acil hale geldiği ifade edilerek, Avrupa’daki devlet yapılarının faşist eğilimlerle iç içe geçtiğine dikkat çekildi.

“Naziler görev başında”

Konuşmalarda, II. Dünya Savaşı sonrası Almanya’da çok sayıda Nazi kadronun devlet içinde görev yapmaya devam ettiği hatırlatıldı. Polis, yargı ve bürokrasi gibi alanlarda Nazi geçmişine sahip kişilerin etkisinin, bugün yaşanan neonazi cinayetlerinin üzerinin örtülmesinde rol oynadığı belirtildi. Almanya’da yaşanan NSU cinayetleri, bu yapının en çarpıcı örneği olarak sunuldu.

Hanau katliamı ve sessizliği bozan mücadele

Hanau’da yaşanan ırkçı katliamın ardından düzenlenen eylemlerin, her ne kadar mütevazı ölçekte kalsa da, devleti teşhir etmekte etkili olduğu ifade edildi. Bu süreçte geliştirilen politik hat ve eylem çizgisinin antifaşist mücadele açısından değerli deneyimler sunduğu belirtildi. ACTIT’e yönelik neonazi saldırıya karşı sergilenen kararlı duruş da örnek gösterilerek, “Eğer inisiyatifli ve kararlı bir politika izlersek, kitleleri ırkçılığa karşı harekete geçirebiliriz” denildi.

Irkçılığın toplumsal boyutu ve yetersiz mücadele

Panelde konuşanlar, ırkçılığın yalnızca saldırı ve cinayetlerden ibaret olmadığını, gündelik yaşamın her alanına sirayet eden yapısal bir sorun olduğunu dile getirdi. Ancak pek çok ülkede bu toplumsal boyuta karşı yeterli düzeyde sistematik bir antifaşist çalışmanın yürütülmediği eleştirisi yapıldı.

Göçmen kökenli seçmenler ve sağa kayan siyasi atmosfer

Konuşmalarda, Avrupa’da faşist hareketlerin yalnızca sokakta değil, hükümet düzeyinde de iktidar pozisyonlarına geldiği vurgulandı. Özellikle Almanya’da bazı göçmenlerin bile ırkçı AfD’ye oy vermesi dikkat çekici bulundu. Katılımcılar, “Avrupa nüfusunun yüzde 20’si göçmen kökenli olmasına rağmen, ayrımcılık hâlâ birçok alanda belirgin” diyerek, bu çelişkinin siyasi sonuçlarına dikkat çekti.

Burjuvazinin apolitizasyon stratejisi

Panelde sermaye sınıfının, sistematik ırkçı saldırıları “tekil olaylar” gibi göstererek bu alandaki politik bilinci dağıttığı ifade edildi. “Irkçı saldırıların hedefi olmak istemeyen her göçmen, bu saldırılara karşı sesini yükseltmelidir. Sessizlik, faşizmin işini kolaylaştırır” çağrısı yapıldı.

Savaş politikaları ve devletin dönüşen yapısı

Son olarak Avrupa’daki devletlerin savaş pozisyonlarına göre yeniden şekillendiği, bu çerçevede yasaların da savaş gerekçesiyle yeniden düzenlendiği ifade edildi. Almanya’da 500 milyar Euro’yu aşan bir savaş ekonomisinin kurulmakta olduğu, bu sürecin büyük sermayenin faşist partilere desteğini artırdığı belirtildi.

Panel, yerel gündemlerle bağ kurularak, yaşanılan ülkelerdeki ırkçı saldırılara karşı daha fazla politika üretmenin önemine yapılan vurgularla sona erdi. Göçmen örgütlerine duyulan ihtiyaç her geçen gün artarken, kolektif mücadele çağrısı bu kamp süresince bir kez daha güçlü biçimde yinelendi.


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑