Gelecek sosyalizmdir! Sosyalizm gelecektir! | Cihan Yıldız
Sosyalist toplumda sömürücü sınıfların ortadan kaldırılmasıyla yaratılan zenginliğin işçilere, emekçilere dağıtılması sonucu yaşam seviyesinin nasıl yükseldiği, nasıl bir refah toplumunun oluştuğu yaşanan deneyimle görüldü.
Devrim… Sosyalizm… Bu iki sözcükle sıklıkla karşılaşıyor, kullanıyoruz. Çivisi iyice çıkmış bu sömürücü sistemden kurtulmak istiyoruz; onun için devrim gerekli diyoruz. Bu barbar ve kan emici sistemin alternatifi vardır diyoruz; sosyalizmi işaret ediyoruz.
Birbirine bağladığımız bu iki sözcük neyin karşılığı? Hayır, öyle derin teoriler yapmaksızın; bu sistemden yaka silken insanlar için alternatif olarak ileri sürdüğümüz kapitalizmin pratik karşılığı nedir? Nasıl olacak sosyalizm? Neyi değiştirecek sosyalizm?
Bugüne kadar devrime ilişkin yapılan konuşmalar da, yazılan yazılar da çoğunlukla büyük değişimden söz edildi, ediliyor. Genel olarak devrimle sömürü, sömürücü sınıflar ortadan kaldırılacak, yerine işçilerin, emekçilerin devleti kurulacak. Sosyalizm inşa edilmeye başlanacak; “herkes topluma yaptığı katkı ölçüsünde kazanacaktır.” Sosyalizm, daha da gelişerek komünizme varacak; komünist toplumda “herkes yeteneğine göre topluma katkıda bulunacak ve ihtiyacı kadar alacaktır.”
Bu bir hayal mi? Bir sosyalizm deneyi yaşandı… Sovyetler Birliği 1917’den 1950’lerin ortalarına kadar kimi hata ve eksikliklerine rağmen sosyalizmi inşa etti, bu temelde işçilerin, emekçilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi açısından birçok kazanım elde edildi. Yaşanan bu kısa deneyim bile sosyalizmin hayal değil gerçek olabileceğini; işçilerin, emekçilerin sosyalizmde birçok şey kazanabileceğini gösterdi. Sosyalist toplumda sömürücü sınıfların ortadan kaldırılmasıyla yaratılan zenginliğin işçilere, emekçilere dağıtılması sonucu yaşam seviyesinin nasıl yükseldiği, nasıl bir refah toplumunun oluştuğu yaşanan deneyimle görüldü.
İş, işçi ve sosyalizm
Ekim Devrimi’nin en büyük özelliği sömürücü sınıfların iktidarının yıkılması ve onun yerine işçi sınıfının iktidarının kurulmasıdır. Bu devrim insanın insan üzerindeki sömürüsünün kaynağı özel mülkiyet sisteminin yok edilmesinin yolunu açmıştır. Bolşeviklerin önderliğinde kurulan sosyalizmde emeğin karakteri, emeğin toplumsal örgütlenmesi, ücretlendirilmesi, yeniden üretim bir bütün olarak yeniden düzenlenmiş ve yepyeni bir karakter almıştır.
Kâr için değil, toplumun refahı için üretim!
Sosyalizm dünya üzerinde ilk kez bir ilkeyi gerçekleştirmiştir: 1936 Sovyet Anayasası’nda iş hakkı temel anayasa ilkesi olmuştur. Bu çalışabilir yaştaki herkese iş hakkı anlamına gelmektedir. “Herkese iş” hakkının gerçekleşmesi işsizliğin toplumsal olarak yokedilmesinden başka birşey değildir. Kapitalizm şartlarında mümkün olmayan sosyalizmde gerçekleşmiştir: İşsizliğin yokedilmesi kapitalizmde mümkün olmayan bir şeydir; çünkü kapitalistler işgücünü daha ucuza satın almak ve mümkün olan en büyük kârı elde etmek için her zaman yedek işsizler ordusuna ihtiyaç duyarlar. Sosyalizmde üretimin amacı kapitalist sistemde olduğu gibi kâr değil, toplum refahı olduğundan, sosyalist sanayileşmeye bağlı olarak işsizliğe karşı tutarlı bir mücadele yürütmek olanaklıdır.
“Herkese yeteneğine göre, herkesten katkısına göre”
Sosyalizm bir “asalaklar” toplumu değil; toplum refahı için çalışmanın görev sayıldığı bir toplumdur. Anayasasında “çalışmayana yemek de yok” ilkesinin yazıldığı bir toplumdur sosyalizm. Sosyalist sistemde geçerli olan; “herkese yeteneğine göre, herkesten katkısına göre” ilkesidir.
Sosyalizmde, toplumun bütün üyelerinin çalışma yükümlülüğü vardır. Bu aynı zamanda emeğe ve çalışmaya karşı yaklaşımın değişmesi anlamına gelir. Kapitalist toplumun insanları zengin olmak, çalışmadan yaşamak hayalleri peşinde koşarken, sosyalist toplumda çalışarak, topluma katkıda bulunarak yaşamak onurlu bir görev sayılır. Çalışmak angarya değil, toplumsal yaşamın bir gerekliliğidir.
Çalışmadan zengin olmanın özendirildiği, umutların milli piyangoya, totoya, “topçuluğa/popçuluğa” bağlandığı; bir avuç zenginin yaşamının çekici hâle getirilerek toplumun insanlarının buna özendirildiği, “havada bulup tavada yeme”nin, vurgunun, üçkâğıdın, kapkaçın, rantiyeciliğin, rüşvetin… vs . vb. geçer akçe olduğu Kuzey Kürdistan-Türkiye toplumunda bu çürümüşlüğün ve geleceksizliğin alternatifinin adıdır sosyalizm. Sosyalist bir Kuzey Kürdistan-Türkiye’de herkes toplumun daha zenginleşmesi için çalışacaktır. Çalıştığı oranda yaratılan zenginlikten payını alacaktır. Sosyalizmde her birey kapitalist toplumun aksine kendi geleceğini toplumun geleceğiyle özdeşleştirecek ve bireysel kurtuluşun yerini toplumsal kurtuluş alacaktır. Bunun için sosyalizm diyoruz…
Kadınların üretime ve toplumsal yaşama çekilmesi
Ekim Devrimi’nin en büyük özelliklerinden biri Çarlık Rusya’sı döneminde ikinci, üçüncü sınıf vatandaş görülen kadınlara hukuksal ve sosyal eşitliğin sağlanmasının yolunu açmış olmasıdır. Sosyalizmde kadınlar kitleler hâlinde toplumsal üretici çalışmaya çekilmiştir. Kadınların üretici çalışmaya çekilmesi, işçi çocuklarının bakımı ve eğitiminin toplumsal olarak çözülmesi temelinde olmuştur. Kreş ve çocuk yuvaları, tatil okulları; toplumsal beslenmeyi sağlayan kolektif mutfaklar açılmış; bu alanda büyük atılımlar yapılmıştır.
Bugün sınıfsal, ulusal, cinsel üçlü baskı altında yaşayan Kuzey Kürdistan-Türkiye toplumundaki emekçi kadının kurtuluşunun yolu devrimdedir; devrim sonrası kurulacak sosyalizmdedir. İşçi kadınlar sosyalist toplumda söz konusu baskılardan kurtulmuş özgür bireyler olarak toplumsal gelişmeye erkek işçilerle birlikte eşit olarak katılacaklardır. İşçi kadınlar açısından sosyalizm sadece iş yaşamı açısından değil, toplumsal yaşamın her alanında bir özgürleşme ve kurtuluşun adıdır.
Sosyalist toplumda işçi ve emekçi yığınların çalışma koşulları sürekli iyileşecektir
İnsanın insan üzerindeki sömürüsünü ortadan kaldırmayı ve insanca yaşamayı hedefleyen sosyalizm işçi ve emekçi kitlelerin çalışma koşullarının sürekli iyileştirilmesini bayrağına yazan bir toplumdur. Kapitalistlerin bütün kaygısı, “nasıl olur da işçileri daha fazla sömürürüz”dür. Sosyalist devletin çıkış noktası ama “işçileri nasıl olur da daha iyi koşullarda yaşatırız”dır. Çarlık Rusya’sında işçiler günlük 10-12 saat çalışırken sosyalizm koşullarında iş saati genelde 7 saat, bazı işkollarında ise 6 veya 5 saat olarak uygulandı.
Kapitalizmde kafa emeğinin temsilcilerinin önemli bir bölümü kol emeği ile çalışanları sömürmek için kullanılmaktadır. Sosyalizmin zaferiyle kafa emeği ile kol emeği arasındaki karşıtlığının çözülmesi yönünde önemli adımlar atılmıştır.
Sosyalist işletmelerde işçiler kapitalist patron için değil, kendileri için üretmektedirler. Ve “üreten biziz yöneten de biziz” ilkesi gerçekleşmiştir.
Sosyalizmde işçi ve emekçilerin konut sorunu çözülmüştür. Bu konuda kapitalist toplumda yaşanan olumsuz koşullar sosyalist toplumda özel önlemlerle de ortadan kaldırılmış; toplu konut yapımıyla sorunun üstesinden gelinmiştir.
Sosyalizmde işçi ve emekçilere dinlenme hakkı tanınmaktadır. Sekiz saatlik işgünü anayasal bir maddedir ve ama işgününün giderek kısaltılması hedefi söz konusudur. Dinlenme hakkının bir parçası da ücretli yıllık izindir. İşçilerin sağlık ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak üzere sanatoryumlar, tatil ve kür alanları, spor alanları… olanakları yaratıldı.
Hastalanma ve işgücünü kaybetme durumunda devlet işçinin tüm sağlık masraflarını karşılamakta (sosyal sigorta), emeklilik hakkını garantilemektedir. Eğitim hakkı ve emeğin kalifiyeleştirilmesi işçiye devletçe tanınan haklar arasındadır.
Kapitalizmde üretim tekniğinin geliştirilmesi sadece ve sadece daha fazla sömürü vaat ettiğinde gündeme gelmektedir. Dikkatinin merkezinde “insan” olan sosyalizmde işçi sağlığını ve işçinin çalışma koşullarını iyileştirmek merkezde durduğundan üretim tekniğinin yenileştirilmesi sürekli gündemdedir. Üretimin modernleştirilmesi sonucu iş koşullarının iyileştirilmesi, bununla bağıntı içinde iş kazalarında düşüş sosyalizmin kazanımları arasındadır.
Bu yaşanan deneyimler ışığında çeşitli ulus ve milliyetlerden Kuzey Kürdistan-Türkiye işçileri açısından sosyalist toplum düzeniyle kazancın neler olabileceğini tahmin etmek zor olmasa gerek… Kapitalist boyunduruk altında ücretli köleler olarak patronun daha fazla kârı, en fazla kârı için günde en az sekiz saat, çoğunlukla çok düşük ücretlerle 10-12 saat çalışan, mesai adı altında ek bir çalışmayla daha fazla sömürülen bir ülkenin insanlarıyız. Aynı işi yaptığımız hâlde aynı işe farklı ücretler aldığımız, bazen bu yüzden kızgınlığımızı bu işi yapan patronlara değil birbirimize karşı gösterdiğimiz iş koşullarına sahibiz. İş bulabildiğimiz için sevindiğimizden çoğunlukla “eşit işe eşit ücret”i düşünenimiz bile çok az… Patronların daha fazla kârı için çoğunlukla sigortasız çalıştırılıyoruz.
Resmi rakamlara göre %9-10’lar da dolaşan, resmi olmayan rakamlara göre ise %20’lerin üzerinde seyrettiği bilinen Kuzey Kürdistan-Türkiye’de işsizliğin ortadan kaldırılması ancak ve ancak sosyalizm koşullarında mümkündür. Bunun için sosyalizm diyoruz… Bunun için sosyalizmi gerçeklik hâline getirecek devrimden söz ediyoruz.
Peki, köle gibi çalışmamızın karşılığı ne? Çok az bir ücret; yüksek kira ödediğimiz izbe evler. Kötü iş koşullarında bir iş kazası sonucu sakatlığa ve açlığa mahkûmiyet… vb. vb. Dinlenme hakkı, sosyal, kültürel, sanatsal olanaklardan yararlanmak da ne demek? Bir turizm ülkesi olan Kuzey Kürdistan-Türkiye’de tatil bir işçi açısından lüks! Sanata, sosyal etkinliklere katılmak, işçinin kendisini yetkinleştirmesi vs. ne demek? Gereksiz! Eğer ertesi günü işe gitme diye bir derdin yoksa yorgunluktan ayakta durabilecek kadar mecali varsa otur televizyon seyret! Böylece kapitalist toplum senin emeğini sömürme yanında bilincini de esir alsın! Üretenlerin yönetmesi mi? Gerek yok! Patronların çıkarlarını, onların düzenlerini savunan siyasetçiler dururken “ayak takımının” yönetimde söz sahibi olması da neymiş? En iyi hâlde bu toplumda işçilere, emekçilere yönetim bâbından biçilen görev, seçim dönemlerinde sandık başına gitmek ve var olan düzen partilerine oy vermektir. Sandık başına gidip, gelecek yıllarda kimin bizleri ezeceğine, sömüreceğine oy kullanmanın adı demokrasi oluyor!
Kapitalist toplumun Kuzey Kürdistan-Türkiye işçilerine sunduğu kabaca bunlar! “İki ayrı Türkiye”de yaşıyoruz… Yokluğun, yoksulluğun, açlığın ve sefaletin kol gezdiği ezilenlerin Türkiye’si… Diğer yanda ezilenlerin hayal bile edemediği koşullarda, zevk ve sefa içinde, şatafat içinde yaşayanların Türkiye’si. Böyle iki farklı Türkiye’den ezilenlerin yararına kurtuluşun yolunun adıdır devrim… Devrim yeni bir düzenin, sosyalizmin yolunu açacaktır.
Kapitalistlerin el koyduğu zenginliğin hakça dağıtılması, toplumun bir bütün olarak zenginlikten pay almasının adıdır sosyalizm! Sosyalist bir Türkiye’de işçilerin yaşam koşullarının kısa sürede bugünkünden birkaç misli yükselmesi mümkündür. Salt iş günü açısından bile bugünkü toplumdan farklı olacaktır sosyalizm. Zenginler için bugün “normal” olan, fakirler için bir “hayal” sayılabilecek sağlık, eğitim, ulaşım, dinlenme vb. vb. koşullar hızla düzeltilebilir şeylerdir. Ama sosyalizmde! Sadece yaşam koşulları mıdır sosyalizmle düzelecek olan? Hayır, elbette değil! Sosyalist toplumda işçidir yönetecek olan… İşçidir yöneteni denetleyebilecek olan… Şeffaf olan toplumun adıdır sosyalizm…
Üretim verimliliğinin arttırılması
Kapitalist toplumlarda üretim verimliliğinin arttırılması emeğin korkunç sömürüsü temelinde gerçekleşir. Sosyalizmde üretimin verimliliğinin arttırılması kendisi için çalıştığının bilincinde, özgür insanların kolektif çabalarının ürünüdür. İşletme kolektiflerinde işçiler, aktif olarak sosyalist üretimin planlamasına, hedeflerine ve uygulanmasına katılmaktadırlar.
Bugün Kuzey Kürdistan-Türkiye’de işçi, tüm kapitalist ülkelerde olduğu gibi makinanın bir uzantısı hâline getirilmiştir. Patronların işçiden istediği onların özgür düşünceden, kolektif yaratıcılıktan uzak, uysal köleler hâlinde çalışmasıdır. Kapitalist toplum işçinin kendisine, kendi gerçekliğine yabancı kalmasını sağlar…
Sosyalist bir Kuzey Kürdistan-Türkiye’de bu durum tersine dönecektir… İşçi kendi devletinin, kendi düzeninin çıkarının bilincinde, kolektif çalışma içinde sosyalizmin geliştirilmesi için, kendi toplumunun gelişmesi için çalışacaktır. Kendi gerçekliğinin, gücünün farkına varmasıyla işçi sömürüden uzak, kâr için değil, toplumun çıkarı için, özgür iradesiyle çalışacaktır…
Sosyalist toplum işçilerin kültürel seviyesinin sürekli yükselmesinin maddi koşullarını sağlar. Sosyalizmde üretimin verimliliğinin arttırılması doğrudan işçilerin kültürel seviyesinin artmasıyla ilişkilidir. Her toplum kendi iş disiplinini yaratır. Köleci toplumda köle sahipleri kırbaçla insanları çalışmaya zorluyorlardı. Kapitalist toplumda açlık ve işsizlik korkusu ücretli çalışma disiplinini zorla dayatmaktadır. Sosyalist toplumda ise çalışma disiplini insanların toplum için çalışma gerekliliğini kavraması, insan onuruna saygı ve kişisel çıkarların kolektif çıkarlara bağlı olarak ele alınması üzerinde yükselir.
Kültür ve bilinç seviyelerinin sürekli artışını temel alan sosyalist toplumda işçiler makinanın bir parçası olmaktan çıkarlar. Onlar artık üretimin gözetleyicisi ve denetleyicisidir. Kalifiyelileştirmenin sürekliliğinin sağlandığı koşullarda kapitalist toplumda egemen olan örneğin teknisyen ve basit bant işçisi arasındaki ayrım da ortadan kalkar, teknik bilgiye sahip işçiler, bizzat üretim tekniğinin yenileyicisi olurlar. Kuzey Kürdistan-Türkiyeli işçiler de sosyalizm koşullarında tüm bu olanaklara sahip olacaklardır. Tüm bu söylenenler olmayacak şeyler değildir; hayal değildir… Gerçekleşebilir olan, gerçekleşecek olan şeylerdir… Ve ücretli köleliğin ortadan kaldırılması için, insanca bir yaşam için mutlaka gerçekleştirilecektir! İşçiler için gelecek sosyalizmdedir! Sosyalizm gelecektir!
Cihan Yıldız – 30.08.2025

























































