Makaleler

Published on Eylül 27th, 2025

0

Almanya’nın birleşme gününde emperyalist birliğe karşı anti-faşist mücadeleyi yükseltelim! | Cihan Yıldız


Alman devleti, cephe gerisini sağlama almak için bilinçli olarak milliyetçiliğin, ırkçılığın yükselmesini teşvik ediyor. Faşist partilere yol veriyor. Almanya’da sistematik olarak mülteci yurtlarına, göçmenlere saldırılar yapılıyor. Amaç, göçmenlere, mültecilere korku salmak ve bu insanların Almanya’yı terk etmesini sağlamaktır.

1949-1990 arasında İki Almanya vardı. Almanya’nın Batı’sında Federal Almanya Cumhuriyeti, Doğu’sunda ise Demokratik Alman Cumhuriyeti. Demokratik Alman Cumhuriyeti 1990’da, Batı Almanya tarafından ilhak edildi. 3 Ekim, Doğu Almanya’daki sosyal-faşist iktidarın iflas etmesiyle birlikte Batı Alman emperyalistlerinin “Büyük Almanya” hayaline adım atmalarının 35. yıldönümüdür.

Bugün birleşmiş Almanya’da gün geçmiyor ki, bir mülteci yurdu kundaklanmasın, taşlı ve sopalı saldırıya uğramasın! Gün geçmiyor ki, göçmenlere sokak ortasında saldırılmasın, evleri ateşe verilmesin! Gün geçmiyor ki, yabancılar üzerindeki yasaklamalar, baskılar, yasaların sertleştirilmesi gündeme getirilmesin! Gün geçmiyor ki; Roma-Sintilere sokak ortasında “pis çingeneler” diye sataşılmasın, saldırılmasın! Ve gün geçmiyor ki; anti-semit saldırılar yaşanmasın, Yahudi mezarlıklarına, sinagoglara ve anıtlarına saldırılar olmasın! Kısacası göçmen/mülteci düşmanı ırkçı-faşist saldırılar artık günlük yaşantının bir parçasıdır!

Almanya’nın birleşmesinin 35. yıldönümünde emekçi yığınların hayat şartları gözle görülür bir şekilde geriledi, geriliyor. Bu kendisini ücretlerin düşürülmesi, sosyal hakların kısıtlanması, işyerlerinin kapitalistler için yeterli kâr getirmediğinden dolayı kapatılması ve bunun sonucu yükselen işsizlik vb. biçimlerinde gösteriyor. Bu durum artık emekçi yığınların günlük yaşantısının bir parçasıdır! Bu işsizlik ve ağır bunalımın yükünü Doğu Almanya’daki emekçi yığınlar daha fazla çekmektedirler. Onlar, Batı Alman emperyalistlerinin reklamını yaptıkları “dünyanın en güzel cenneti” için mücadele etmişlerdi! Ve onların bulduğu “cennet”te, örneğin işsizliğin pençesi altında, hiçbir hayat garantisi olmadan, sosyal yardımlarla geçinmek bir yaşam biçimidir!

Alman emperyalist devleti, içinde bulunduğu krizin nedeni olarak göçmenleri/mültecileri gösterip kendilerine karşı gelişecek olan sınıf mücadelesini parçalamaya, çeşitli ulus ve milliyetten işçileri, emekçileri birbirine düşürmeye çalışıyor. Günlük haberlerde emperyalist medya, sosyal yardım alarak yaşamak zorunda olan mülteciler aleyhinde propaganda yapıyor; “Almanya’nın ilticacılar akınına uğradığını”, “gelenlerin ekonomik ilticacı olduğunu”, “içinde bulunulan ekonomik krizin mültecilere verilen yardımla daha da kötüleştiğini”, vb. vb. işliyor. Bu propagandalarla göçmenlere karşı ırkçı saldırıların dozu artırılarak sürdürülüyor! Saarlouis, Rostock, Hoyerswerda, Wismar, Mölln, Solingen, Halle vb. Almanya’da, “Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü” (NSU) tarafından, 2000-2007 yılları arasında sekizi Kuzey Kürdistan-Türkiye kökenli, biri Yunanlı göçmen olmak üzere toplam dokuz göçmen ve bir Alman polis Naziler tarafından aynı silahla öldürüldü. Naziler, Alman devletinin gözetimi altında yıllarca 10 cinayet, 2 bombalı saldırı ve 15 soygun yaptılar. Çünkü yaptıkları soygunlar gelir kaynaklarını oluşturuyordu. Almanya’da, 4 Kasım 2011’de “Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü” (NSU) deşifre oldu. NSU’nun deşifre olması ile birlikte, Alman istihbarat örgütlerinin Nazilerle el ele olduğu ortaya çıktı. Almanya’nın daha bir dizi şehrinde Nazi saldırılarında insanlar diri diri yakılıyor; sokak ortasında hunharca insanlar katlediliyor! Bu durum karşısında Alman emekçileri ırkçılığın, göçmenlere/mültecilere saldırıların sorumluları olan eski Doğu Alman Demokratik Cumhuriyeti’ni yutarak gücüne güç katan kapitalistlere karşı kinlerini kusacaklarına ya sessizliği tercih ediyor, ya da bu saldırıları onaylayarak alkışlıyor.

Alman emperyalist devleti, DDR’i yutarak güçlenmesinin ardından dünyadaki pazar dalaşında daha fazla pay kapma çalışmalarını hummalı biçimde sürdürüyor. İç faşistleşme yanında yayılmacılıkta sınır tanımazlık, haydutluk, barbarlık bu emperyalist gücün de marifetleridir. Yasasındaki bir dizi “yasağı” da ortadan kaldıran Alman emperyalist devleti, Afrika’dan Ortadoğu’ya; Güney Amerika’dan Uzak Doğu’ya bir dizi bölgede ağırlığını hissettirme peşindedir.  

Alman emperyalizmi, ekonomik açıdan hâlâ dünyanın en güçlü emperyalist büyük güçlerden biridir. Alman emperyalizmi, askeri olarak savaşa hazırlanıyor. NATO’nun önemli bir üyesi olarak tamamen ABD’ye güvenmiyor. Fransa ve son yıllarda İngiltere ile yakın işbirliği içerisindedir. “Savaşa hazır olmak” Alman burjuvazisinin yeni sloganıdır. Bu, somut olarak giderek artan silahlanma ve toplumun giderek daha fazla militarizasyonu anlamına geliyor. Zorunlu askerlik yeniden yasalaştırıldı. 2029 yılına kadar Almanya savaşa hazır hâle getirilmelidir. Yapılan propaganda budur.

Kapitalist/emperyalist bir dünya sisteminde yaşıyoruz. Bu sistem, işçilere-emekçilere düşman, sermayenin çıkarlarını merkeze koyan ve kollayan bir sistemdir. Bu sistemin kimi ülkelerdeki “demokrasi”, “insan hakları”, “hukukun üstünlüğü” vb. vb. lafları sahtekârlıktan başka bir şey değildir. Bütün ülkeler, paramiliter örgütleri, mafyayı, yasa dışı oluşumları, kontrol altında olduğu sürece kendi çıkarları için kullanmaktadır.

Kapitalist/emperyalist dünya sisteminde dostluklar yoktur, çıkarlar vardır. Batılı emperyalistler, istihbarat örgütleri ile birbirini dinlemektedir. Bu yaşadığımız sistemde, burjuva hukukunun gerçekleri açığa çıkarma ve gerçek suçluları yargı karşısına çıkarma diye bir sorunu yoktur. Bu anlamda bütün ülkelerdeki burjuva hukuku birbirine benzemektedir. Aralarındaki farklar nicel farklardır.

Almanya’da egemen sınıflar, esas olarak İslamofobi, İslam düşmanlığı, göçmenler ve mülteciler sorununu tartışıyor. Bu konular bağlamında, egemenlerin kendi aralarındaki kapışmalar gündemi belirliyor. Irkçılar,  İslam düşmanlığı mülteci ve göçmen karşıtlığı temelinde giderek güçleniyor. Almanya için Alternatif (AfD) Partisi bir Nazi partisidir. Bu parti birinci parti olma yolunda ilerlemektedir. Alman devleti, cephe gerisini sağlama almak için bilinçli olarak milliyetçiliğin, ırkçılığın yükselmesini teşvik ediyor. Faşist partilere yol veriyor. Almanya’da sistematik olarak mülteci yurtlarına, göçmenlere saldırılar yapılıyor. Amaç, göçmenlere, mültecilere korku salmak ve bu insanların Almanya’yı terk etmesini sağlamaktır.

Almanya’ya benzer uygulamalar ülkelerimizde de hüküm sürmektedir. Ülkelerimizde de paramiliter örgütler, radikal dinciler, mafyavari örgütler devlet tarafından kullanılmaktadır. Kontrol altında olduğu sürece bu örgütlerin kullanılmasında bir sorun görülmemektedir. Ülkelerimizde, muhalifler, Türk olmayan uluslar ve Müslüman olmayan azınlıklar faşist devletin terörüne maruz kaldı, kalıyor. Kuzey Kürdistan-Türkiye’de koyulaştırılmış faşizm uygulanıyor. T.C. tarihi, halkların katledildiği, acıların yaşandığı bir tarihtir. Ülkelerimizdeki hukuk, maddi gerçeği açıklığa kavuşturmak için değil, maddi gerçeğin üzerini örtme işlevini görüyor. Hrant Dink, Tahir Elçi ve niceleri katledildi. Türk yargısı, tıpkı Almanya’da olduğu gibi sadece tetikçileri yargıladı. Birçok katliamın failleri ise açığa çıkarılmadı, üzeri örtüldü. Yapılan katliamların hesabı sorulmadı, devlet birçok olayın üzerini örttü, örtüyor.  

Şimdi Doğu Almanya’nın çökmesinden 35 yıl sonra, Doğu Almanya’da yaşayan birçok emekçi, Batı da yaşananın da emekçiler için bir cennet olmadığını pratiklerinde gördü. Bir bölümü Doğu Almanya’da her şeye rağmen var olan bir dizi demokratik kazanımın, örneğin neredeyse sıfır ücretle var olan şehir içi taşımacılığının, her küçük bebek için kreş yerinin, ücretsiz hastalık sigortasının, anayasal hak olan iş yerinin, Batı’ya göre çok daha gelişmiş olan kadın erkek eşitliğinin, çok düşük  (en düşük ücretin %10’unu geçmeyen) kiraların, özlemini çekiyor. Ostalji deniyor buna.

Kuşkusuz bugünkü sistemin alternatif bu değil. Alternatif gerçek sosyalizm. Sosyalizm komünizm adına geçmişte yapılan yanlışlardan da öğrenerek, daha iyisini gerçekleştirmek alternatif! Bugünden duyarlı davranıp tavır takınılmazsa, aktif bir şekilde mücadele yürütülmezse, faşizme karşı kararlı ve sürekli, sistemli bir mücadele yürütülmezse yarın geç olabilir. Unutulmamalıdır ki; ırkçılığa karşı, bir diğer ırkçılığın simgesi olan burjuvazinin bayrağının altında mücadele verilemez. Çeşitli ulus ve milliyetten emekçilerin bir tek bayrağı vardır: Enternasyonalizmin bayrağı! Bu bayrak altında yürütülen enternasyonalist mücadele; faşizmi, onun yaratıcısı emperyalist sistemi ve barbarlığı ortadan kaldırmanın biricik yoludur. İki Almanya’nın birleşmesinin 35. yıldönümünde bir kez daha “4. Alman İmparatorluğuna hayır!” denmelidir. Ve biz bir kez daha gelişen ırkçılığa ve faşizmin ayak seslerine karşı duyarlı olunmalıdır.  


Cihan Yıldız – 27.09.2025

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑