Cenevre’de Aralık katliamları etkinliği düzenlendi
İsviçre’nin Cenevre şehrinde ADGB’nin çağrısıyla Aralık katliamları kapsamında etkinlikler düzenledi.
Atılım İsviçre
BM önünde yapılan basın açıklaması, Maraş, Hapishaneler ve Roboski’de katledilenler şahsında devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleşenler için saygı duruşu ile başladı.

ADGB adına Fransızca ve Türkçe basın açıklaması okundu.
Açıklamada, Aralık ayı yakın tarihimizde, Türkiye ve Kürdistan’da Alevilere, devrimcilere ve Kürtlere karşı en kanlı katliamların ve soykırımların yapıldığı aylardan birisi olduğu, Maraş Soykırımı, Zindanlar katliamı ve Roboski katliamlarında nasıl devlet eli olduğu, bu soykırım ve katliamların nasıl planlandığı ve ne amaçla yapıldığından bahsedildi.
Basın açıklaması şu sözlere sona erdi:
“Bu örnekler, Maraş’tan Roboski’ye kadar, cezaevlerinden köylerimize kadar süregelen devlet kaynaklı şiddet, sistematik baskı ve Kürt halkına yönelik organize yok etme politikalarının birer kanıtıdır. Aradan onlarca yıl geçti, ama hakikat hâlâ karanlıkta tutuluyor. Arşivler açılmıyor, failler korunuyor, mağdurlardan özür dilenmiyor. Devlet hâlâ suskun, hâlâ yüzleşmekten kaçıyor.”
Cenevne’de “Katliamlar Kıskacından Nasıl Kurtuluruz” konulu panel yapıldı. Çilem Küçükkeleş, Hasan Sevim ve Ferhat Encü panelist olarak katıldı. Panel Suphi Nejat Ağınaslı için yazılan şiirin okunması ve saygı duruşu ile başladı.
Küçükkeleş Türkiye cumhuriyetinin kuruluşundan beri özellikle Kürtlere yapılan katliamlardan, Dersim, Ağrı, Koçgiri, katliamlarından ve tarihi rollerini öne çıkardı. Ardından Maraş katliamını ise yükselen devrimci ve yurtsever hareket çerçevesinde analiz ederek, katliamın baskıcı rolünü vurguladı.
Sevim, 1950’lerden 2000’e kadarki hapishanelerdeki koğuş sisteminden ve bu alanların devrimciler tarafından nasıl eğitim alanlarına dönüştüklerini kaydetti.
Sevim şu hususlara dikkat çekti:
“Dönemin başbakanı Ecevit’in, operasyon öncesi “hapishaneleri kontrol edemezsek IMF’nin ekonomik politikalarını hayata geçiremeyiz” sözü ile aslında toplumu dizayn etmek ve toplumsal muhalefetin önünü kesmek, gelişen devrimci durumu durdurmak istiyordu. Hapishaneler de tutsakları tecrit ederken dışarıyı da tecrit ederek politikaları hayata geçirmek istiyordu.”
“F tiplerinin yapımı bitmeden operasyon yaparak tutsakları buraya koymaya çalıştı. Devrimci yapılar böyle bir operasyonun yapılacağını öngörmüş ve bütün hazırlıklarını ona göre yapmışlardı. Egemen anlayış bu operasyona o kadar hazırlıklıydı ki attıkları battaniyelere kimyasal ilaçları bile sürmüşlerdi. 20 hapishanede aynı anda başlayan operasyon 28 devrimci tutsağın ölümü ve yüzlerde kişide kalıcı hasar olmuştur. F tiplerindeki direnişleri kırmak için 300 kişiyi özel kararname ile serbest bıraktı. Ancak yine de bu direnişi yok edemedi.
“Faşist şeflik rejimi, günümüzde kuyu tipi denilen Y ve S tipi hapishaneleri ile tecridi daha da koyulaştırmak istiyor. Hak gaspları ve tecrit bu dönem bakımından daha da yüksektir. Bu süreci birleşik mücadeleyi güçlendirerek aşmanın yollarını bulmak gerekir.”
Encü, Roboski katliamı üzerine şunları söyledi:
“Roboski katliamı devletin uyguladığı katliamlardan biridir. Devlet bölgede köy boşaltma ve koruculaştırma sistemini yoğun şekilde uyguladı ancak bölge insanı koruculaştırmaya karşı bir duruş da sergiledi. Bölge insanı, sınırı geçerek Güney Kürdistan’a uzun süredir gidiyordu zaten. Ancak bu gidişlerde ulusal hareket ile yakın teması da beraberinde getiriyordu ve devlet bu duruma bir son vermek istiyordu. Roboski katliamının olduğu saatlerde MGK toplantısında çıkarak bizzat katliamın emrini o dönemin Genelkurmay başkanı vermiş . Bu emir dönemin cumhurbaşkanı ve başbakanın da bilgisi dahilinde olmuştur. Roboski katliamı sonrası devam eden yargı sürecinde failler değil ailelere davalar açılmış ve cezalar verilmiş ya da hala süren davalar vardır.”
Panel soru ve cevaplarla sona erdi.

























































