Can Dündar ile yüzleşme: Karanlıkta kalan demokrasi umudu
Deutsch – Türkisches Forum, Stuttgart’ta ses getiren bir etkinliğe imza attı.
Erkam KARAKAPLAN (Stuttgart)
Stuttgart Edebiyat Evi (Literaturhaus), Türkiye’nin en tanınmış gazetecilerinden Can Dündar’ı ağırladı. Deutsch – Türkisches Forum’un düzenlediği okuma ve kitap tanıtımı etkinliğine, çoğunluğu Almanlardan oluşan yaklaşık 150 kişilik bir dinleyici grubu katıldı.

Forum sözcülerinin selamlamasıyla başlayan gece, gazetecilik, otokrasi ve sürgün üzerine üç saatlik akıcı bir sohbete dönüştü. Şebnem Bahadır-Berzig’in ustaca moderasyonunda ilerleyen etkinlik, özellikle Bahadır-Berzig’in iki dilli yorumları ve hızlı simultane çevirisi sayesinde büyük bir başarıyla ve kesintisiz bir akışla gerçekleşti.
Suikast ve Karşılaşma: Kitabın Perde Arkası
Dündar, etkinliğin merkezindeki kitabı olan “Katılımla Karşılaştım – Bir Gazeteci ve İktidarın Karanlık Yüzü” aracılığıyla, kendi hayatına yönelik bir suikast girişiminin gerçek hikayesini dinleyicilerle paylaştı. Türkiye’nin İslamcı gruplara yaptığı gizli silah sevkiyatlarını haberleştirmesi nedeniyle 27 yıl hapis cezasına çarptırılması ve mahkeme önünde yaşadığı suikasttan kıl payı kurtuluşu, siyasi zulmün en çarpıcı örneklerinden biriydi.
Yıllar sonra, kendisini öldürmesi gereken adamı Arjantin’de cezaevinde ziyaret etmesiyle başlayan bu çarpıcı karşılaşma, Dündar’ı uluslararası bir ağın derinliklerine itti. Bu ağ; demokratik ve otokratik hükümetler arasındaki gizli anlaşmaları, organize suçla bağlantıları ve siyasetin karanlık yüzünü gözler önüne seriyor. Cumhuriyet gazetesinin eski genel yayın yönetmeni olarak araştırmacı gazetecilikte sayısız ödül alan Dündar, sürgünde bulunduğu Berlin’den bıkmadan usanmadan basın özgürlüğü ve demokratik değerler için mücadelesine devam ettiğini vurguladı.
Türkiye ve Almanya: Benzerlikler ve Tehlikeler
Gecenin en dikkat çekici bölümlerinden biri, Dündar’ın siyaset ve demokrasi analizleriydi. 1930’lardan Türkiye’ye sığınan sürgünlerle günümüzün tersine sürgünlerini karşılaştıran Dündar, Türkiye demokrasi hareketinin “düzenli bir cepheden gerilla tarzı demokrasi cephesine” evrildiğini örnekledi.
Sorular üzerine yaptığı değerlendirmede, Almanya’daki siyasi gidişatın Türkiye’deki açık otokrasi ve baskı kadar sert olmasa da benzerlikler taşıdığına işaret etti. Merkez sağ partilerin tükenişi ve AKP’nin alternatif olarak yükselişi ve egemen olma yolu ile Alman siyasetinin giderek paralellik göstermeye başladığını belirtti.
Dış müdahalenin süreci düzeltip düzeltmeyeceği sorusuna ise, Alman tarih bilinci ışığında yanıt verdi: Dış örgütlenme önemli olsa da, esasen çözümün iç dinamiklerle mümkün olacağını vurguladı. Sürgünlerin veya göç edenlerin müdahalesinin katkısı yadsınamaz, başarı şansı ancak içeriden gelen bir kitlesel eylemci bir hareketli güçle yakalanabilir.
Umut Yorgunluğu ve Demokrasi Çıkmazı
AKP’nin siyaset sahnesinden nasıl ayrılacağı sorusu üzerine Dündar’ın cevabı, sadece bir iktidar meselesinden çok, bir devlet yapılanması sorununa odaklanıyordu. “AKP zaten gerici ve baskıcı politikaları nedeniyle azınlık durumunda,” diyen Dündar, tüm otokratik yönetimler gibi seçimle gelip, uzun bir dönem yargı, yasama, siyaset, asker, istihbarat ve tüm devlet bürokrasisinde kadrolaştığına dikkat çekti. Bu nedenle asıl meselenin “Bu beladan nasıl ve ne yöntemle kurtulacağımız” olması gerektiğini dile getirdi.
”Halen umutlu musunuz?” sorusuna ise samimi ve yorgun bir yanıt verdi: “Ben çok umutlu bir insanım. Hatta fazla umuttan dolayı umut yorgunuyum şu anda.” AKP’nin uluslararası arenada “dostu” Trump, Putin ve AB liderleriyle kurduğu ticari ve silah ilişkileri sayesinde meşruiyet kazandığını belirten Dündar, yine de tüm olumsuzluklara rağmen kitlelerin sokak eylemlerinden halen umutlu olduğunu ifade etti.
Edebiyat, siyaset ve kitap tanıtımının iç içe geçtiği bu hoş etkinlik, kitap imzalama ve satışıyla son bulurken, Deutsch – Türkisches Forum bir kez daha anlamlı ve başarılı bir kültürel buluşmaya imza atmış oldu.
























































