Göklerdeki semah | Erkan Karakaplan
Göklerdeki semah: 3I/ATLAS ve varlığın ikilemi ile gizemli misafir ve varoluşun iki kutbu
Günümüz gök kubbesi, üzerinde konuşmaya başladığınız anda bilimi, felsefeyi ve inancı birleştiren bir göksel olaya sahne oluyor: 3I/ATLAS. Oumuamua’dan sonraki bu üçüncü yıldızlararası ziyaretçi, basit bir kaya parçası mı, yoksa yoktan var olan bir zekânın eseri mi? Harvardlı astrofizikçi Avi Loeb’in “Oberth manevrası” yapabilecek bir uzay aracı iddiası, tam da felsefenin en temel sorusuna dokunuyor: Varlık, sadece rastlantısal doğa yasalarının zorunlu sonucu mudur (Vardan Var Olma), yoksa bilinçli bir tasarımın, bir amaç sonucunda mı ortaya çıkmıştır (Yoktan Var Olma)?
Bu nesne, Güneş’in arkasında kayboluşuyla (tıpkı sırra kadem basan bir ermiş gibi), modern bilimin gözlem yeteneğini aşan bir gayb perdesi çekiyor. Güneş’ten aldığı devasa 33 gigavat enerji, onun yalnızca doğal değil, aynı zamanda kendi enerjisini üretebilen, yani kendi özünden varlık çekebilen bir yapı olma ihtimalini fısıldıyor.
I. Evrenin alevi: semah ve hiperbolik yörünge
3I/ATLAS’ın hiperbolik yörüngesi, yani Güneş sistemine sadece teğet geçip gitmesi, Alevi felsefesindeki Devir (dönüş) ve Sefer (yolculuk) mefhumlarıyla eşleştirilebilir. Bu cisim, kendi evreninin sırrını tamamlamış, bizim sistemimize bir anlık misafir olmuş ve yoluna devam eden bir derviş gibidir.
Peki, Oberth manevrası nedir? Bu, Güneş’e en yakın anda (perihilyon) yakıt yakarak hız kazanma tekniğidir. Bu, sadece mekanik bir olay değil; Evrenin Alevi dediğimiz enerji ve momentumun kusursuz bir ritimle kullanılmasıdır. Tıpkı Alevi inancındaki Semah gibi. Semah, yalnızca bir ibadet değil, evrenin dönüşünü (gezegenler), canlının hayat döngüsünü (devir) ve Hak’ka ulaşma çabasını (sefer) temsil eder.
3I/ATLAS, eğer gerçekten Oberth manevrası yapıyorsa, bu göksel bir semahtır; fizik kurallarını, yani evrenin ritmini, en verimli şekilde kullanan bilinçli bir dans. Bir taş parçası değil, aşkın bir ritme uyan, kendi yolculuğunun bilincinde olan bir varlık.
II. Uğultulu tartışmalar: ozanların cemi ve basit gürültü
Bilim dünyası, bu gizemin önünde ikiye bölünmüş durumda. Bir yanda temkinli astronomların “alışılmadık karbondioksitli kuyruklu yıldız” açıklaması; diğer yanda Loeb’in “amaç gözlüyor olabiliriz” uyarısı. Bu ikilem, günümüz toplumunun ve hatta inanç gruplarının içindeki manzarayı andırıyor.
Alevi felsefesinin özünde Birlik ve İkrar vardır. Büyük Ozanlarımızın (Pir Sultan Abdal, Yunus Emre, Hataî) Cem’deki sözleri, özü yakalamaya, Hakk’ı Halkta görmeye ve Dört Kapı Kırk Makamın sırrını idrak etmeye odaklanmıştır. Bu, öz üzerine kurulu, emekle yoğrulmuş derin bir felsefi ve estetik birikimdir.
Ancak günümüzde, özellikle AABF gibi önemli kurumlarda, fuzuli ve basit konular üzerine çıkan seçimsiz kurultayda ki tartışmalar, bu ulu ozanların mirasıyla acı verici bir tezat oluşturur. 3I/ATLAS’ın sırrı önümüzde dururken, yani evren vardan var olan bir zekanın kapısını aralamışken, bizim basit aidiyet, makam ve fani meselelerde gürültü çıkarmamız, Cem’in o soylu sükunetine ve felsefenin derinliğine ihanettir. Bu, adeta göksel semahı izlerken, yerdeki anlamsız bir kavgaya tutuşmaktır. Mevkiler geçici ve ama hesap verilinirlik ve onurlu duruş ebedilik kazanır. Her canın şaibeli kuşkuları ve soruları cevaplı ispata dönüşürken… rızalık ile omuz omuza birlik olunur. Bugün birileri mevki için ve birileride kof bir birlikteliği kutsama adına içinde ki hakk’ı rızasızşaştırıyorlar.
Loeb’in Oumuamua’daki haklı çıkışı, bize gösteriyor ki, uçuk görünen fikirler bazen gerçeğe en yakın olanlardır. Siyaset, sanat ve felsefe de, alışılmışın sınırlarını zorlayarak, basit tartışmaların ötesine geçmeyi emreder. İktidar olan yoktan var ettik diyenlere… tarih bizi vardan var etti diyenlerin ve dik durarak hesap soranların bir tartışmasına şahidiz. Ne yazık ki alevi toplumu yıpranmış ve yorgun olduğu için binlerce yılın duruşunu sergileyenlerin arkasında durmayacak ve yoktan var ettik diyenlerin haklılığını savunma oteriterliğini gösterecek.
Bekleyiş ve emekçinin merakı
3I/ATLAS, Güneş’in arkasından yeniden görünecek. Hızında bir sapma var mı? Sorunun cevabı, bizi ya “rastlantısal bir taş” gerçeğine ya da “bilinçli bir amaç” gerçeğine taşıyacak.
Bu bekleme süresi, tıpkı emekçinin alın teriyle kazandığı hakikati beklemesi gibidir. Gözlemlerin kesinleşeceği an, yoktan var olan veya vardan var olan tezlerinin birinin ön plana çıkacağı andır.
3I/ATLAS, yalnızca bir gök cismi değil, bizlere merakın en güçlü yakıt olduğunu, varlık ve yokluk arasındaki sınırda felsefi bir semah dönmemizi hatırlatan estetik bir aynadır. O, bizi bir kez daha birlik olmaya, fuzuli tartışmaları bırakıp, Evrenin Alevi ile kendi içimizdeki Hakkı aramaya çağıran, göklerden gelen sessiz bir sestir. Gerçeği yakında öğreneceğiz; ama o zamana dek, keşif için en büyük yakıtımız, o soylu meraktır. Tarih, dik duranları ve hakk yaşayanları hep not etmiştir…
Erkan Karakaplan – 21.10.2025