Koçyiğit: Kobanê’ye bomba yağarken, Diyarbakır’da barış olmaz!
Dört parçadaki Kürtlere saldırarak Türkiye’de barışın sağlanamayacağını vurgulayan DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bu konuda bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç var. Kobanê’ye bomba yağarken, Diyarbakır’da barış olmaz” dedi.
Kürt meselesinin çözümü ile demokratik toplum inşasına dair TBMM’de kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nun üçüncü toplantısı gerçekleştirildi.
Kişiler ve kurumların dinlenmesi kararı alınan komisyondaki gidişatı ve genel işleyişi ANF’ye değerlendiren Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, iktidarın Kürt sorununa hâlâ güvenlikçi perspektiften baktığına işaret ederek, “Kürt sorununu sadece silah ve güvenlik sorununa indirgemek, sorunu halının altına süpürmek anlamına gelecektir, ki böyle bir yaklaşımın kalıcı bir çözüm getirmeyeceği de açık ve nettir” dedi.
‘HAFTADA BİR GÜN TOPLANTI YETERSİZ, SÜRELERİ UZATMANIN FAYDASI OLACAK!’
Gülistan Kılıç Koçyiğit, öncelikle komisyonun mecliste en geniş siyasi katılımla kurulmasının ve meclisin Kürt meselesinin demokratik çözümü için bir siyasi irade göstermiş olmasının çok olumlu ve anlamlı bir gelişme olduğunu ifade etti.
Komisyonun ilk toplantısında kendi çalışma hukukunu belirlediğini, ikinci toplantıda güvenlik bürokrasisinin komisyon üyelerini bilgilendirdiğini hatırlatan Gülistan Kılıç Koçyiğit, 12 Ağustos günü gerçekleşen üçüncü toplantıda ise sorunun anlaşılır kılınması açısından dinlenmesi gereken kişiler ve kurumlara dair bir yöntem tartışması yürüttüklerini aktardı.
Bu bağlamda gelecek hafta ilk olarak kişiler ve kurumların dinlenmeye başlanacağını belirten Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bu anlamıyla kendi mecrasında akan bir çalışma takvimi var. Ancak zaman ilerledikçe belki bu çalışma sürelerini uzatma ihtiyacı açığa çıkacaktır. Çünkü haftada bir gün toplantı yetersiz kalır. Komisyonun bu kadar derin ve geniş alanı kapsayan bir tartışmayı, bir süreci haftada bir toplantıyla yürütmesi çok mümkün görünmüyor. Biz gün olarak süreleri uzatmanın faydalı olacağını düşünüyoruz ve bu öneriyi de komisyona yaptık” dedi.
‘İNFAZ HUKUKU, KAYYUM UYGULAMASI, TMK, TCK GİBİ YASAL DÜZENLEMELER HIZLA YAPILMALI!’
Her ne kadar komisyonun çalışma takviminin Aralık ayının sonunda biteceği söylense de ihtiyaç halinde çalışma sürelerinin iki ay uzatılabileceğini aktaran Gülistan Kılıç Koçyiğit, ancak 1 Ekim itibarıyla sürecin ihtiyaçlarını karşılayacak acil yasal düzenlemelerin mecliste hızla yapılması gerektiğini ifade etti.
Bu anlamda Kürt sorunu nedeniyle yapılmış bazı hukuksal düzenlemelerin hızla ortadan kaldırılması gerektiğini vurgulayan Gülistan Kılıç Koçyiğit, şöyle konuştu: “Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) ortadan kaldırılması gerekiyor. İnfaz düzenlemesinin sil baştan yapılması gerekiyor. Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Yine örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Siyasi partiler yasasındaki siyaset yapmanın önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Fakat bunların hepsi bir süreç işi. Bütün bunları bu komisyon hemen yapacak diye bir yaklaşımın doğru olmadığını düşünüyoruz.
İlk elden yapılması gerekenler, sürecin ihtiyaçlarını karşılayacak infaz hukuku, kayyum uygulaması, TCK, TMK gibi yasal düzenlemelerle hızla yol alma ihtiyacı var. Bunlar tartışılmalı.
Mesela CHP en son toplantıda 29 maddelik bir öneri sundu. Bu 29 maddenin 29’unu da bu komisyon halledebilir mi? Ondan çok emin değiliz açıkçası. Ama CHP’nin bizimkiyle örtüşen başlıkları var. TMK, TCK, infaz hukuku ve kayyum konusunda yasal düzenlemelerin yapılmasında mutabıkız. Bunların hızla yapılması gerekiyor. Fakat sendikal alandan tutalım da diğer bütün başlıklara kadar, bunlar bu zeminden sonra ele alınması gereken başlıklar. Çünkü zaten Türkiye’nin demokratikleşme sorunu çok kapsamlı bir sorun. Bu konuda Türkiye’nin açığı çok büyük. Kürt sorununun demokratik çözümü dediğimiz de zaten toplam bir demokratik dönüşümdür. Devletin demokratikleşmesini gerektiren bir meseledir. Bu anlamda komisyonun böyle bir rolü ve misyonu olduğunu düşünüyoruz. Evet, zaman baskısı var açıkçası. Öyle her şeyi geniş geniş, uzun uzun, yeniden konuşabilecek bir durumda değiliz. Kürt sorunu bağlamında geçmişte yapılan çalışmalar var. Daha önce ortaya konulan raporlar var. 2013-2015 yılları arasındaki süreçte geçmiş bir deneyim var. Bütün bunların dışında, sürecin daha hızlı bir şekilde, geniş bir demokratik bakışla, geniş bir demokrasi perspektifiyle ele alınması gerektiğini düşünüyorum.”
‘KÜRT SORUNUNU SALT SİLAH BIRAKMAYA İNDİRGEYEN BİR YAKLAŞIMI DOĞRU BULMUYORUZ’
Bu komisyonda önemli olanın Kürt meselesinin kök nedenlerini iyi tespit etmek ve bunları ortadan kaldıracak bir demokratik dönüşümü sağlamak olduğunu vurgulayan Gülistan Kılıç Koçyiğit, bu anlamda demokratik dönüşüm ve demokratik entegrasyon yasalarının mutlaka bu komisyon eliyle tartışılması ve bir taslağın ortaya çıkması gerektiğini söyledi.
Bu konuda ortak bir çabaya ve yönelime ihtiyaç olduğunu kaydeden Gülistan Kılıç Koçyiğit, ancak halihazırda komisyona siyasi partilerin yüklediği anlamın farklı olduğunu ve beklentilerin farklılaştığını belirtti. Bu durumun şu an bir sorun teşkil etmese de zorluk olarak önlerinde durduğuna işaret eden Koçyiğit, “Kürt sorununu salt silah bırakmaya ya da silah bırakanlara dönük hukuki düzenlemelerin yapılmasına indirgeyen bir yaklaşımı açıkçası doğru bulmuyoruz. Sorunun nedenine odaklanıp, nedenleri ortadan kaldıracak bir yaklaşıma, bir perspektife ve buna dair yasal güvencelere ihtiyaç var. Bunlar yapıldığında zaten demokratikleşme açısından adımlar atılmış olacak. Demokratikleşmenin kendisi Kürt sorununun çözümünün yolunu açacak, Kürt sorununun çözümü de Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünü açacak. İç içe birbirini besleyen, birbirinden kopmaz bir meseleden bahsediyoruz” dedi.
‘İKTİDAR KÜRT SORUNUNA HÂLÂ GÜVENLİKÇİ PERSPEKTİFTEN BAKIYOR!’
Süreci adlandırmada olsun, sorunun tarifinde olsun iktidarın Kürt sorununa hâlâ güvenlikçi perspektiften baktığını gözlemlediklerine işaret eden Gülistan Kılıç Koçyiğit, sürece “terörü bitirme” şeklinde yaklaşılmasını kesinlikle doğru bulmadıklarını kaydetti.
“Kürt sorunu bir güvenlik sorunu değildir, bir ‘terör’ sorunu asla değildir” vurgusunda bulunan Gülistan Kılıç Koçyiğit, şunları kaydetti: “Kürt sorunu, devletin tekçi anlayışı sonucunda açığa çıkmış bir sorundur. Sistemin Kürdün reddi ve inkarına yaslanarak yol alması nedeniyle ortaya çıkmış bir sorundur. Kürt sorunu inkar ve asimilasyon politikalarının bir sonucudur. O anlamıyla nedenleri iyi anlayıp, iyi analiz edip, onları ortadan kaldıracak bir perspektife ihtiyaç var. Yoksa Kürt sorununu sadece silah sorununa, sadece güvenlik sorununa indirgemek aslında yine sorunu halının altına süpürmek anlamına gelecektir, ki böyle bir yaklaşımın kalıcı bir çözümü getirmeyeceği de açık ve net. Onun için Sayın Öcalan, ‘yapısal bir dönüşüme, demokratik entegrasyon yasalarına ihtiyaç var’ derken, tam da buna işaret ediyor. Barış başka bir şey, demokratikleşme başka bir şey. Çünkü barış ilk elden yapılabilir ama barışın demokratikleşmeyle taçlandırılması lazım ki barış ve çözüm kalıcı olabilsin. Yoksa sadece barış yapmak, Kürt sorununda şiddet ve silahları devreden çıkarmak meselenin çözüldüğü anlamına gelmeyecektir. Kürt sorunu neden açığa çıkmıştır? Neden silah devreye girmiştir? Bu sorulara gerçekçi yanıtlar vermek ve bu gerçekçi yanıtların sonucunda da gerçekçi ve kalıcı çözümler oluşturmak gerekiyor.”
‘TÜRKİYE’DE ÇÖZÜMÜ KONUŞURKEN, SURİYE’DEKİ KÜRTLERE YÖNELİK SAVAŞI KABUL ETMEYİZ’
Rojava’nın hedef alınması, Maxmûr kampının kuşatılması, HPG’li Ferhat Tünç’ün cenazesi ve taziyesine dönük polis saldırısının devam eden güvenlikçi perspektifin yansımaları olduğunu vurgulayan Gülistan Kılıç Koçyiğit, bu yaklaşımlardan ve pratiklerden vazgeçmek gerektiğinin altını çizdi.
Bu tür uygulamaların sonuç vermediğini 40 yılı aşkın bir zamandır herkesin anladığını ifade eden Gülistan Kılıç Koçyiğit, zaten sonuç vermediği için bugün çözümü konuşmak için bir komisyon kurulduğunu hatırlattı.
Tam da bu yüzden Kürt sorununun demokratik çözümünün bir zorunluluk olduğunu kaydeden Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Burada herkesin sürece uygun davranması gerekiyor. En büyük sorumluluk tabii ki iktidara ve güvenlik bürokrasisine düşüyor. İktidarın bu konuda duyarlı davranıp, sorunu sekteye uğratabilecek, süreci sabote edebilecek duruş, düşünce, yaklaşım ve pratiklerden uzak durması gerekiyor. Bu meseleyi demokratik ve barışçıl temellerde çözecek bir yaklaşımı herkesin esas alması gerekiyor. O anlamıyla güvensizliği derinleştirecek, kamuoyundaki şüpheleri ve soru işaretlerini büyütecek yaklaşımları doğru bulmadığımızı ifade ediyoruz.
Kürt sorunu dediğimiz şey bütünlüklü bir sorun. Zaten en büyük sorunlardan biri Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesi, çok açık ve net. Her bir parçanın bir başka ülkenin, statükocu devletin sınırlarında kalması ve neredeyse bütün ülkelerin Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerini yok sayması üzerine kurulu bir sorundan bahsediyoruz. O anlamda sadece Türkiye’ye özgü bir sorundan bahsetmiyoruz. Bu sorunun bir parçası halihazırda Başûr, bir parçası Rojava, bir parçası Rojhilat, bir parçası da burasıdır. Bu anlamıyla birbirinden ayrı, birbirinden yalıtık sorunlardan ya da meselelerden bahsetmiyoruz.
Biz zaten Türkiye’de çözümü konuşurken, Suriye’de Kürtlere yönelik bir savaşı kabul etmeyeceğimizi ilk günden beri söyledik. Kobanê’ye bomba yağarken, Diyarbakır’da barış olmaz. Bu çok açık ve net. Ya da Güney Kürdistan’da Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerine saldırarak, orada operasyonlar yaparak Türkiye’de barış sağlayamazsınız, her şeyden önce Kürtlerin rızasını alamazsınız. Burada bütüncül bir politikaya, bir yaklaşıma ihtiyaç var. Çünkü Kürtler meseleye böyle bakıyorlar. Biz de meseleye böyle bakıyoruz. Her parça diğer parçayı etkiliyor. Her parçadaki Kürtler, diğer parçadaki Kürtlerin durumuna bakıyor ve bakacaktır da. Bunu görmeyen bir siyasi akıl zaten çözümü de geliştiremez. Biz ne Rojava’da ne Başûr’da ne Maxmûr’da ne de bir başka yerde Kürtlere yönelik yapılacak bir saldırıyı kabul etmiyoruz” dedi.
‘SÜRECİN BAŞMÜZAKERECİSİ OLARAK SAYIN ÖCALAN KOMİSYONDA DİNLENMELİ’
Tam da şu anda kurulan komisyonla bütün bu meseleleri tartışarak çözebilmenin başlangıç aşamasında olduklarını belirten Gülistan Kılıç Koçyiğit, 12 Ağustos’ta yapılan üçüncü toplantıda alt komisyon, yasa yapmak açısından teklif komisyonlarının yanı sıra, daha yoğun çalışmaya dair öneriler ve dinlenecek kişiler ve kurumlar konusunda listeleme yapıldığını aktardı.
Gülistan Kılıç Koçyiğit, gelecek hafta dinlemelerin başlayacağını da hatırlattı. Başmüzakereci olarak Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın dinlenmesi konusundaki yoğun talebi de değerlendiren Koçyiğit, “Bu işin ruhu gereği zaten İmralı’da bir görüşme yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Süreci yürüten Sayın Öcalan, sürecin baş müzakerecisi Sayın Öcalan, 27 Şubat çağrısını yapan, örgütün bu konuda 5-7 Mayıs tarihinde karar almasını sağlayan, 9 Temmuz çağrısını yapan ve ondan sonra da 13 Temmuz’da örgütün silah imha töreninin gerçekleşmesini sağlayan kişi. O anlamıyla Sayın Öcalan’ın çözüm perspektifini, Kürt sorununun çözümüne dair görüş ve düşüncelerini komisyonun ilk elden dinlemesi tabii ki gerekiyor. Bu konuda bizim açımızdan bir tartışma yok” diye konuştu.
‘KÜRT HALKININ ANAYASAL YURTTAŞLIK VE KOLEKTİF HAKLARINI TANIYACAK BİR YAKLAŞIMA İHTİYAÇ VAR’
Gülistan Kılıç Koçyiğit, süreç ilerledikçe Kürtlerin ret ve inkarını ortadan kaldıracak, onların halk olmaktan kaynaklı kolektif haklarını güvence altına alacak anayasal düzenlemelerin de konuşulması gerektiğini kaydetti. Hemen olmasa da bunun mutlaka gündeme geleceğini hatırlatan Koçyiğit, “Anayasayı en başa aldığımızda zaten süreci tıkamış oluruz. O nedenle süreci ilerletecek, geliştirecek başlıklardan başlamak gerekiyor. Şimdi TMK dururken anayasayı tartıştığımızda çok anlamlı olmuyor açıkçası. Anayasayı en nihayetinde tartışırız ama bir yol temizliğine ihtiyaç var. Anayasaya giden yolu açmaya ihtiyaç var. O anlamıyla bugünden yarına hemen şu şu yapılacak gibi kesin maddeler koymak, açıkçası sürece katkı verecek bir yaklaşım olmayacaktır. Ama tabii ki Kürt halkının anayasal yurttaşlık ve kolektif haklarını tanıyacak bir yaklaşıma ihtiyaç var ve Kürt sorununun demokratik çözümü dediğimizde günün sonunda aslında bunu kast ediyoruz” dedi.
‘MECLİS, ÜÇÜNCÜ GÖZ OLARAK SİLAH BIRAKMA SÜRECİNİ İZLEMELİ’
Gülistan Kılıç Koçyiğit, sürecin sağlıklı ilerlemesi için meclisin, komisyonun sadece teknik yasa tasarıları hazırlayan değil, gelişmeleri pratikte de izleyen bir noktada olması gerektiğini dile getirdi.
Meclisin silah bırakma sürecini de izlemesi gerektiğini belirten Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bu süreçte üçüncü göz olmadığı için, bir üçüncü taraf olmadığı için meclisin siyasi bir irade, halkın iradesi olarak silah bırakma sürecini de gözlemlemesi, raporlaştırması gerektiğini düşünüyoruz. Ama bu tabii ki sadece meclisle sınırlı olmamalı. Özellikle demokratik kitle örgütlerinin, sivil toplumun da bu sürecin paydaşı kılınması bizim açımızdan çok kıymetli. Bu tarz örgütlenmelerin olmasının, bunun tartışılıp görünür kılınmasının, sivil inisiyatiflerin gelişmesinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Hem de bu sivil inisiyatiflerin meclisle koordineli çalışması bizim açımızdan da önemli. Bunun katılım mekanizmalarını açıkçası konuşmak gerekiyor. Halihazırda şu andaki katılım mekanizması daha çok dinleme üzerine. Ama bundan sonra daha aktif, mecliste yürüyen, komisyonla eşgüdümlü, bunu da besleyebilecek, buraya da fikir, görüş, düşünce önerecek ama aynı zamanda katılımcısı olabilecek bir mekanizma nasıl kurulur, bunu konuşmak ve tartışmak gerekiyor. Yoksa sadece 51 kişilik bir komisyon, Kürt sorununun demokratik çözümünün her başlığını çözer, her konuda görüş belirtir ve bu sorunu da ortadan kaldırır gibi bir iddia çok yüksek bir iddia olur” diye konuştu.
‘SUYU BULANDIRAN YAKLAŞIMLARA HİÇ KİMSE PRİM VERMEMELİ!’
Son olarak komisyon hakkında yapılan spekülasyonlara değinen Gülistan Kılıç Koçyiğit, öne sürüldüğü gibi kapalı kapılar ardında, toplumdan gizlenen hiçbir pazarlığın söz konusu olmadığını vurguladı.
Gülistan Kılıç Koçyiğit, burada konuşulanın Kürt halkının haklarının teslim edilmesi, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollardan çözülmesi ve toplamda Türkiye’deki bütün halkların eşit, özgür, demokratik bir ülkeye kavuşması olduğunu kaydetti.
Gülistan Kılıç Koçyiğit, şunları belirtti: “Sayın Öcalan’ın tarihsel Kürt ve Türk İttifakı’nı, tarihsel Kürt-Türk kardeşliğini yeniden inşa etmeye dönük bir yaklaşımı var, bir perspektifi var, hatta bir çağrısı ve bir daveti var. Bu davet çok kıymetli. Tarihsel bir davet. Bu davete icabet etmek, bu daveti, bu sesi, bu çağrıyı sahiplenmek, büyütmek, geliştirmek gerektiğini düşünüyoruz açıkçası. O anlamda hamasi söylemlere, suyu bulandıran yaklaşımlara hiç kimse prim vermemeli. Halkımızın Sayın Öcalan’a, partimize, bu mücadeleyi yürüten yoldaşlarına güveninin tam olduğunu biliyoruz. Biz de halkımıza güveniyoruz, Sayın Öcalan’ın geliştirdiği sürece, ortaya koyduğu paradigmaya güveniyoruz. Ve bu güvenin de bizi gerçek anlamda barışa ve demokratik bir yaşama kavuşturacağına inanıyoruz. Bunun mücadelesi içerisindeyiz. Tabii ki bu sürecin toplumsallaşması gerekiyor. Herkesin barış ve çözüm için mücadele etmesi gerekiyor. Bunu sadece komisyona havale eden, bunu sadece Dem Parti’ye havale eden ya da bütün sürecin yükünü, sorumluluğunu Sayın Öcalan’a bırakan bir yaklaşım doğru olmayacaktır. Hepimizin, bu ülkede yaşayan her yurttaşın, her kesimin kendi elini taşın altına koyması, sürece omuz vermesi ve sürecin ilerlemesi için çaba içerisinde olması gerekiyor.” (MA)

























































